Sevgili Memleket Gazetesi'nin nitelikli okurları, gerçekten şunu hep duymuşsunuzdur “ne varsa eskilerde vardır“ diye. Oradan geldi aklıma ve sizinle paylaşmak istedim.
Çocukluğumuzda bakkallarda her zaman görülen, ambalajındaki o meşhur Arap kızı resmiyle hafızalarımıza kazınan, aynı zamanda damakta kalan ferahlatıcı nane aromasıyla kaliteli mi kaliteli bir sakız olan 'Mabel'in sembolü Arap kızın hikayesine değinelim bugün de...
Yıl 1947...
İki cesur girişimci Mihail Payotis ve Haralambos Küçük Anastasiadi, Türk damak tadına uygun, leziz ve prestijli bir çikolata markası yaratmak için yola çıktılar. Küçük, mütevazi imalathanelerinin yeri hazırdı..
İstanbul Karaköy.
Üretim için her şey tamamlandı, artık düğmeye basılabilirdi. Ama bir soru işareti iki genç girişimcinin zihninde belirdi. Markanın ismi ne olacaktı?
Ambalaj çalışmalarının yapıldığı bir gün beklenen yanıt geldi. Son hazırlıkları gözden geçiren ortaklardan biri konuyla ilgili görevlendirilmiş siyahi genç kızın yanına giderek: “Firmamıza bir isim gerekiyor, bu konuda bize yardımcı olur musun?”
Fransız asıllı grafiker kız, “Sorunuzla çok gururlandım, teşekkür ederim. Çikolatalarınız çok lezzetli ve güzel. Fransızca'da 'güzelim' anlamına gelen Mabel’e ne dersiniz?” diye yanıt verdi.
Önerilen ismin iki girişimci tarafından çok beğenilmesiyle birlikte 'Mabel' markası doğmuş oldu. Markaya ismi veren grafiker kızın temsili resmi ise 'Mabel'in ambalajlarını süsledi.
Günümüzde iş adamı Ahmet Tatlıcı’nın vizyonuyla üretim hayatına devam eden Mabel Çikolata’nın logosu halen ilk günkü halini korumaktadır.
Devam eden Mabel Çikolata’nın logosu da halen ilk günkü halini korumaktadır. Bunun yanında Mabel sakızları da, araştırdığım kadarıyla sadece İstanbul'da seçkin bazı marketler ve şarküterilerde hâlâ satılmaktadır.
Hoşça sağlıcakla kalın, ama en önemlisi geçmişteki damak tadlarımızı unutmayan adam gibi adam kalın...