Modern çağın insanı ne kadar da tuhaf bir hayat sürüyor değil mi?
Korkusuz desen değil, korkuyor hayatın gerçekleriyle yüz yüze gelmeye.
Korkak desen korkak da değil, gecenin karanlığında ıslık çalarak yürümüyor artık…
Ötelere inanmadığı için ötelerden de korkmuyor…
Gaipten korkmadığı için kimsenin görmediğini düşündüğü an her şeyi yapabiliyor…
Onunki korku değil yakalanmamak sadece…
Yakalanmadığın sürece her şeyi yapabilirsin, gaddarlık, barbarlık, hak hukuk tanımazlık, eziyet, işkence her şey…
Modern çağın insanı tuhaf bir hayattan öte acımasız bir dünya kurmuş kendine…
Meşruiyet çizgisi o kadar genişlemiş ki, Makyavel bile düşünememiştir bu kadar marjı…
Öyle yüksek amaçlara falan gerek yok, en küçük şeyde bile her türlü aracı meşru gören adamlarla karşı karşıyayız…
Ve modern çağın insanı utanmıyor artık…
Utanmanın “arkaik” bir duygu olduğunu düşünüyor…
Eskiden yapıldığında toplumdan dışlanmana sebep olan şeyler şimdi medeni cesaret olarak sunuluyor…
Dünya yalnız ve yalnızca bir büyük bir pazar…
Her şeyin alınıp satıldığı, en yüksek fiyatı verenin elinde kaldığı bir pazar…
Utanmak bu pazarın handikapı…
Utandığın an satış yapamazsın…
Pazarlayamazsın hiç bir şeyi…
Yüz kızarıklığı sadece ve sadece alyuvarların yüzündeki uç noktalara doğru hücum etmesi durumundan ibaret modern dünyada…
Yani sadece fizyolojik bir refleks olarak tanımlanıyor bu kızarma hali…
Bunu anlamlandırmaya, bunun adına “mahcubiyet” demeye kalkmak tam anlamıyla “ilkellik”tir…
Mahcubiyet mi?...
Eski resimlerde kalmış bir duygu sadece…
“Yer yarılsaydı da yerin dibine girseydim o an” diyen birine rastlıyor musunuz siz şimdilerde?
Bu cümleyi duyuyor musunuz etrafınızda…
Evet, eskiden duyduğumuz kelimeler, cümleler artık duyulmaz oldu…
“Allahtan korkmaz, kuldan utanmaz” cümlesini de artık eskisi gibi duymuyoruz değil mi?
Ya da “Ar damarı çatlamış” diye birini hiç azarladığımız oluyor mu?
Peki “Başından aşağı kaynar sular dökülen” birini gördünüz mü son günlerde…
Bunları duyamayız çünkü artık bu dünyada karşılıkları yok bu cümlelerin…
Daha çok kazanan, daha çok başarılı olan, daha çok şan şöhrete ulaşan, daha çok ve daha çok olan adamda mahcubiyet duygusunu aramak hayaldir de ondan…
Bu yüzden çok uzaklarda kaldı bu cümleler…
Eski romanlarda belki de siyah beyaz Yeşilçam filmlerinde rastlıyoruz onlara…
Çünkü şimdilerde mahcup olmamak değil mağlup olmamak önemli…