Mustafa İslamoğlu, Kur’an’ın anlaşılarak okunması konusunda önemli değerlerimizden birisidir. “Kur’an anlaşılır.” söyleminin yaygınlaşımasında onun yürüttüğü çalışmaların ve eserlerinin kayda değer bir yeri vardır. Bu yazıda, “Lafız da o lafzın anlamı da vahyin iniş amacını gerçekleştirmede birer araçtır.”[1] diyen İslamoğlu’nun “maksat”ı ön plana çıkararak, kadının miras payına dair ayetleri yorumlama şeklini değerlendireceğiz. Yazdıklarımız, “hakkı–sabrı” tavsiye niteliğinde görülmelidir.
Mustafa İslamoğlu, “Anne babanın ve yakınların geriye bıraktıklarından, erkekler için bir pay vardır. Kadınlar için de ondan az veya çok anne–baba ile yakınların geriye bıraktıklarından bir pay vardır. Bu belirli bir paydır.” (Nisa, 4: 7) ayetindeki “az veya çok” ifadesini, şu ayet ışığında anlamak gerektiğini söylemektedir: “Allah'ın, onunla kiminizi kiminize üstün kıldığı şeyleri özlemeyin. Erkekler için de kazandıklarından bir pay vardır; kadınlar için de kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa, 4: 32). Bu anlama biçimi, İslamoğlu’na göre şu ayetteki miras bölüşümünün mutlak olmadığının en güzel delilidir: “Allah size çocuklarınız hakkında, bir erkeğe iki kızın payını vermenizi emreder.” (Nisa, 4: 11).[2] İslamoğlu, “Erkeğe iki, kadına bir pay oranı, gelir kaynakları ve onların bölüşümü, benzer olan bir toplumda adil olanı temsil eder.” diyerek, Yunan mitolojisinde yer alan bir toplum üzerinden şunları söyler: “Sözgelimi toplum, kadınları savaşıp erkekleri ev işleri yapan Amazon toplumu olsaydı adil olan bunun tam tersi olacaktı.”[3] İslamoğlu’nun kadınların miras payına dair verdiği bu ayetlerde, miktarın ne olacağı sadece 11. ayette net bir şekilde belirtilmiş olmasına rağmen yazar; muhkem olan ayeti, mirasta kadının alacağı payı net olarak belirtmeyen ayetlere göre anlamlandırmaktadır. Bu yöntem esas alınarak, bir ailede; annenin, babanın, çocukların vs. ne kadar miras payına sahip olduklarına dair ayetler de “maksat” doğrultusunda yorumlandığında o oranlar, hangi gerekçeyle sabit tutulabilecektir? İslam hukukuna göre hükmetmekle sorumlu bir hakim, “maksat”ı gözeterek miras bölüştürmeye kalktığında, o zaman, İslamoğlu’nun ifadesiyle Peygamber’e (s) caiz olmayan “şeriat koyuculuk”, hakim için nasıl geçerli olacaktır? Peygamber (s) –İslamoğlu’nun ifadesiyle– “şeriata uyucu” iken, hakime “şeriat tanzim edici” olmak nasıl caiz olur? Ayrıca miras bölüşümüne dair ½ oranını belirten ayet emir içerikliyken, haber içerikli iki ayet, ondaki hükmü nasıl ortadan kaldırabilir? Amazon toplumuna gelince, varlığı sabit olmayan bir toplum üzerinden sorun üretip sonra da “maksat”a ulaşmak doğru bir usül olmasa gerektir. Kaldı ki sanal olma ihtimali çok yüksek bu toplum, var olmuş olsa bile insanoğlunun genel durumunu düzenleme açısından ne ifade eder? Zira dünyada ne savaşmak kadınlara ne de ev işi yapmak erkeklere göredir.
Haklı olarak, “Tarihselcilik bir bidat hem de muzır bir bidattır.”[4] diyen İslamoğlu miras bölüşümü bağlamında ise “Kur’an’ın nüzul ortamının sosyal ve iktisadi şartlarını gözeterek kurduğu ikiye bir oranı mıdır yoksa adil ve hakkaniyetli bir paylaşım mıdır? Elbette ikincisidir. Bu da oran değil, maksat gözetilerek temin edilir. Kur’an’ın ilk defa kadına mirastan pay vermesine nasıl o dönemin erkekleri itiraz ettiyse bu maksat eksenli okumaya itiraz edecek olanlar da yine günümüz erkekleri olacaktır.” demektedir.[5] Oysa bu yaklaşım, tarihselcilikten farklı değildir. Hükümlerin risalet dönemine ait oluşuna, tarihselcilerin bir itirazı olamaz. İslamoğlu’nun bu yorumu tarihselcilikten değil, “maksat”ı ön plana çıkarmasından kaynaklansa da her iki yaklaşımın vardığı sonuç aynıdır ve bize göre yanlıştır. Peygamberimiz (s), “Bu hükümler benim dönemimle sınırlıdır. Ben vefat edince bu oranlar değişebilir.” demiş midir? Elbette ki hayır. Diyemezdi çünkü o, şeriat koyucu değil, İslamoğlu’nun ifadesiyle “şeriata uyucu” idi. Yazar, sanki kadınların miras payının erkeklerinkinin yarısı olmadığı konusunda, çok kesin bir sonuç elde etmiş gibi onun “maksat merkezli” dediği okuma sonucuna itiraz edenleri, kadına miras vermek istemeyen zalimlere benzeterek “çok iddialı” bir çıkış yapmaktadır. Kanımca, “ayetteki emri” dikkate alan Müslümanlar, bu derece zan altında bırakılmamalıdır.
İslamoğlu, “Maksat hakemdir fakat bu hakemin doğru hüküm vermesi için, lafız ve mana gibi iki adil şahide ihtiyacı vardır.” dese de yukarıda mealini verdiğimiz Nisa suresi 11. ayetteki lafızda bulunan anlamı (yani “iki adil şahidi”) göz ardı etmektedir. Ayrıca “kadına yarım pay verilmesini emreden ayetin” yasa olarak “bağlayıcılığını”; kendisinin “maksat”, tarihsilecilerin ise “Kur’an’ın ruhu” dedikleri şey doğrultusunda, adeta iptal etmektedir.
[1] İslamoğlu, Mustafa, Kur’an’ı Anlama Yöntemi, Denge Yay., İst., 2014.
[2] s. 268.
[3] s. 269.
[4] s. 275.
[5] s. 270.