Rauf Tamer tarafından literatüre kazandırılan bir fıkra vardı. Cambaza bak. Şimdi o modernleşti. Artık mankene bak diye anlatılıyor.
Dün internetten bir resim gönderilmişti. Avrupa’da yayınlanan bir dergiden alınmış.
Aynaya bakan son derece şişman bir bayan. Aynada kendini ince hatta sıfır beden görüyor.
O kadar mutlu ve sanal bir alemde yaşıyor ki gülmemek elde değil.
Bu karikatür Türkiye ekonomisini anlatmak için çizilmiş.
Aslında sadece ekonomide değil. Her alanda böyle bir sanal alem mevcut.
Hasan Sabbah’ın yarattığı sahte bir cennet içinde yaşıyor, üstelik öyle de olduğunu iddia ediyoruz.
Ne zaman uyanacağız .
Kızım Kanada’da yaşıyor. Yurt dışına çıkınca daha da milliyetçi oldu. Aslında çok seviniyorum.
Üzüldüğü şeyler var. Oralardan bakınca Türkiye’m öyle zavallı görünüyor ki kahroluyorum diyor. Ne yaptığını düşünmeyen, sonuçlarını hesaplayamamaktan kaynaklanan bir zavallılık.
Çalıştığı işyerinin patronu İspanyol. Türkiye’ye baktıkça inanamıyorum diyormuş. Kendi eliyle sonunu hazırlıyor. AB’ye girmek onun sonu olacak. Bu ısrarı anlamak mümkün değil. Yöneticileriniz hiç düşünmüyorlar mı?
Kimleri hangi kriterlere göre seçiyoruz. Hiç belli değil.
Üniversitede öğretim üyesi olan bir kişinin Meclisteki seçim için “Ben olsam şunu seçerdim. Onun babası sakallı” sözünü unutmak mümkün değil.
Çünkü liyakat bitti.
Rabbim Kur’an’ında hiç akletmez misiniz diye defalarca sormuyor mu?
Ülkenin dört bir tarafında ateş var. Olmayan bölgelerde de yakmak için gerekenler hazır.
İran ciddi sorunlarla uğraşıyor. Suriye saldırılar karşısında zor durumda. Irak belli. Ermenistan tam bir sorun. Azerbeycan’la ilişkiler giderek zorlaşıyor. Orta Asya ile ilişkimiz hemen hemen yok derecesine inmiş.
Bizde ses yok. Yorum yok. Halkı bilgilendirmek yok.
Sebep-sonuç ilişkilerini bilmeyen bir toplumuz. Kimse okumuyor, düşünmüyor, çözüm üretmiyor.
Ağzı olan misali sadece konuşmalar, laflar, boş vaatler ve hayaller var.
Eski yılları hatırladım. Kavganın ve siyasi cinayetlerin günde elli rakamlarına ulaştığı terör günleri. Aslında o günlerde daha emniyet içindeymişiz.
Düşünen insanlar, düşündüklerine inanan insanlar ve bunun mücadelesini yapanlar o zaman daha çokmuş.
Gençlik belki bazı konularda yanlış yönlendirilenleri var ama doğru düşünenleri de varmış. Bakın bu günün başarılı yöneticileri o günlerden kalan o ve o mücadelenin içinden gelenler.
Ya gelecekte ne olacak.
Eşine türbanı tak ihaleyi al diyenlerin çocuklarından bu ülkeye ne fayda gelecek.
İnsanlığı cebindeki para ile satın almayı hedefleyen nesillerden nasıl fayda sağlayacağız.
Amaçsız, hedefsiz ve en kötüsü bilgisiz bir toplum nereye gidecek
Meçhul.
İlk Meclis'teki milletvekilliği sırasında Mehmet Akif'i (1873-1936) ziyarete gelen dostları kendisine, devlet adamlığı hakkındaki düşüncelerini sormuşlar.
Akif'in cevabı bir tavsiyeden ibaret olmuş: Ülke geleceğinden ümit kesmek istemiyorsanız devlet adamlarını yakından tanımayınız...
Biz herhalde çok yakından tanıdığımız için bu kadar karamsarız.