Geniş coğrafyası, otuzdan fazla ilçesiyle birçok Avrupa ülkesinden daha fazla alana sahip bir şehir Konya. Şehirde benim ilk dikkatimi çeken şey de sayısı binin üzerinde olan çeşitli dernek ve vakıfların yanında hemşeri derneklerinin bulunmuş olması.
“Tabela Dernekleri” gibi bir tanımlama dilimizde yer etmiş durumda. Bunu gözden uzak tutmuyorum. Hemşeri derneklerinin çeşitli işlevleri var. Derneklerin çoğu kuruluş amacına uygun olarak dayanışma içerisinde bulunuyor, burs veriyor, çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyorlar. Şehre gelen/şehirde olan kişiler şehirdeki işlerini kolaylaştırmak, bilmedikleri bir diyar ve ilişkiler ağı içerisinde, bürokraside, belediyede ya da hastanede, başka bir yerde bir tanıdık, aşina bir yüz, kapısını çalacak bir kişi bularak yabancılığı, kimsesizliği atmak isterler. Bu noktada önce yakın çevre ve akrabaya soruşturulur sonra hemşeri dernekleri devreye girer. Bir yol haritası çizerler. –“Falan hastanede bizim köyden şu var, ona git. Filan belediyede bizim kasabadan şu müdür var o işini halleder. Filanca kurumda şu hemşerimiz var, geleni boş çevirmez, hemşerisini kollar, yardım eder, ona git.” denir. Bu durumda dernekler “nerede kim var” çetelesini tutan bir yapı arz eder.
Bir başka açıdansa siyasete atılmak niyeti taşıyanların bu niyetlerini dışa vurma yeri olarak çalışılır dernekte. En azından burada kendini gösterme, önemli kılma, ön plana çıkma gayreti dernek yöneticiliğinin ikincil motivasyonu olabilir. Birincisi tabii ki hayır işlemektir. Ne sandınız ya? Genellikle ikincil olan birinci sıraya yükselir, kabul. Bu yüzden aynı dernek içinde faaliyet gösterenler yöreleri için yapılacak çalışmaların, faaliyetlerin, programların, (yönetimdeki bir diğer kişiyi ön plana çıkartacağını düşündükleri için ve bu çalışmayla kendisinden bir adım öne geçeceğini düşündükleri için proje başlamadan), engel olma ustalığını gösterip rakibi ekarte etmenin yolları üzerinde uzmanlaşırlar. Politika kulvarına hazırlık denebilir mi buna bilmiyorum. Takım içinde birbirine çelme takarlar. Ortaya çıkan tablo korkunçtur. Bazen yılda bir, bir gece düzenir. Yemekli bir toplantı. Vitrin. Kendini gösterme, kendinden üst pozisyonda bulunanlarla dirsek teması sağlama vesilesi olur bu toplantılar. Ya da güç imtiyaz gösterisi. Adından söz ettirme de denebilir. Yemek biter, bir sonraki toplantıya kadar derneğin kapısını açan, ihtiyacını soran olmaz. Vitrine çıkma zamanında, varsa eğer, bir imtiyaz kullanma zamanında boy gösterilir hep... Bunlar işin en olumsuz yüzde birlik kısmıdır. Derneklerin motorunu da bu güdü oluşturur, ayakta tutar. Faydalıdır. İşte bütün bu olumsuz yönlerine rağmen ben bu tür yapılanmaların, faaliyetlerin, dernekleşmenin sonuna kadar yapılması taraftarıyım.
Konya içinde şöyle bir baktığımda, düşündüğümde ve duyduğumda yüzlerce Kahramanmaraşlı olduğunu biliyorum. Bunca sayıya rağmen burada neden bir dernek çatısı altında toplanma girişimi olmaz, olmuyor, olamıyor üzerinde düşünüyorum bir süredir... Maraşlılar birbirini sevmez mi diyorum. Hayır, severler. Ancak belirli bir mesafeden tanıyıncaya kadar arayı uzak tutarlar. En azından ben öyleydim. Benim gibi örnekler de çok. Ancak Konya’da böyle bir dernek açılmasına bir el atıp harekete geçen yok gibi. Varsa da bu bilgi bana ulaşmış değil tabii. Maraşder adında kurulmuş bir dernek var. Kahramanmaraş merkez, İstanbul ve İzmir’de şubeleri var. Yapısı, işlevi, duruşu nedir araştırmış da değilim ama böyle bir hemşeri derneği olduğunu duyuyor, yılda bir düzenledikleri yemeklerden haberim oluyordu. Hasılı kelam başka bir isimde bağımsız olarak veya Maraşder Konya Şubesi ismiyle neden bir şube/dernek açılmaz ki diye düşünüyorum.
Hoş, sağolsun benim berberim bu faaliyeti bir süredir yürütüyor. Hazım Uluşahin İşmerkezinin karşısındaki “Burak Erkek Kuaförü” bir nevi Maraşder Konya Şubesi gibi çalışıyor. Çay içmeye ya da tıraş olmaya uğradığım zamanlarda hep birileriyle tanışıyor, konuşuyorum, ustadan bilgiler alıyorum... Kahramanmaraşlıların buluşma noktası gibi bir işlevi var benim için. Bazen diyorum “-Yahu usta, bir ekşili çorba, bazen bir tirşik, içli köfte pişirttirirsen alo de” diyorum. Zaman zaman takılıyorum, “-Şu tabelanın yanına bir de MARAŞDER Konya Şubesi diye bir tabela daha asalım” diye. Bakalım bu yazı bir kıvılcım olma işlevi görecek mi? Bir fitili ateşleyecek mi? Pek iyimser değilim.
Bu tutmazsa zaten ikinci bir dernek projem var. Devşirme Konyalılar diye bir dernek kurmayı düşünüyorum. Hoooop diyeceksiniz şimdi. Ne demek bu biraz açalım. Konya’ya yerleşen ve faaliyet gösteren bir nevi Konya’ya Güvey olarak gelenleri kastediyorum. Konya’dan kız alıp götüremeyenler derneği mi demeli yoksa! Hayli yekûn tutan bir potansiyel mevcut. En fazla ses getirecek olan dernek olabilir diye düşünüyorum. Etkin ve yetkin bir sürü potansiyel üye adayı mevcut.
…
Şimdi Kahramanmaraş’ta, zeytin, nar, incir ağaçları altında, Maraş poyrazının esintiyle serinlediğim bir mekanda, çeşmeden akan buz gibi bir suyu yudumlayarak, Pınarbaşındaki yüzyıllık çınarı düşünerek selam ediyorum. Eee, fonda da bir meyrik türküsü olsun bari, masamızın üstünde firik, ceviz, badem… Dondurma ve baklava birazdan gelecek… Sucuk, pestil, bastık, sarmayı, dolmayı akşama saklayalım… Selam, selam, bin selam, vesselam.