Teşekkür etmeyi önemsemeyen bir milletiz.
Teşekkürün öneminin farkında olmayan bir milletiz.
Teşekkürün nasıl mücizevi bir gücünün olduğunun farkında olmayan bir milletiz.
İltifatın nasıl teşvik edici bir etkisinin olduğunun farkında olmayan bir milletiz.
Öyle garip bir durum ki Türkiye’de marifet iltifat görmüyor. Hatta bırakın iltifat görmesini bazen cezalandırılıyor.
Oysa Peygamberimiz “İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’a da şükretmez.” Buyuruyor.
Fransızların gözlemlediğim hasletlerinden biri en küçük bir yardımınıza ve iyiliğinize teşekkür etmeleridir. Yine güzel özelliklerinden biri de en küçük rahatsızlık vermelerinden dolayı sizden özür dilemeleridir.
Biz ne teşekkür etmeyi biliyoruz ne de özür dilemeyi. Hatta biz sevdiğimizi söylemeyi dahi bilmiyoruz. Eşimize ve anne-babamıza “SENİ SEVİYORUM” diyemiyoruz.
LİYAKAT
Yetenekli insanları eleyen, onları taltif etmeyen bir toplumsal ve siyasal yapımız var. Marifet ve liyakat sahibi olmanız sizin hak ettiğiniz yere gelmenize yetmiyor. Başka ahbap-çavuş ilişkilerine girmeniz gerekiyor.
Bir çok yetişmiş, alanında mahir insanımız bilgileri ve tecrübeleri doğrultusunda bir değerlendirme yapılmadığı için atıl bir durumda bekliyor. Bir süre sonra da bu bilgileri köreliyor ve yok olup gidiyor.
Marifetiniz ve maharetiniz ilgi görmüyorsa, değerlendirilmiyorsa ve de önemsenmiyorsa bir süre sonra şevkiniz kırılmaya başlıyor.
Öncelikle her hangi bir göreve biri getirileceği zaman onun intisabına değil maharetine, liyakatine ve görev heyecanına bakılmalıdır.
Vatana ihanet etmediği müddetçe dünya görüşüne bakmadan kaliteye önem vermeli ve liyakati esas alınmalıdır.
İnsanlarımıza yeteneklerini ortaya çıkaracak imkanları ve fırsatları oluşturmalıyız. Bunun oluşturulması için eğitim sistemimizi sil baştan yenilemeliyiz. Çocuklarımızı ilkokul 2. Sınıftan itibaren test çözmeye alıştıran bu sistemle varabileceğimiz hiçbir yer yoktur.
Çoklu zeka uygulamaları eşliğinde öğrencinin kabiliyetlerini dikkate alarak onları geliştirecek bir sistem geliştirmeliyiz.
Gördüğü en küçük bir güzel davranışı takdir eden bir Peygamberimiz var. Susuz köpeğe su veren kişinin ödüllendirileceğini söylediği gibi.
Gördüğü en küçük hüzünleri bile teselli eden bir Peygamberimiz var. Kuşu ölen çocuğu teselli etmek gibi..
Rabbimiz bu konuda daha ileri bir noktayı bize haber veriyor. “ Kim zerre miktarı hayır işlerse onun karşılığını görür. Kim de zerre miktarı kötülük işlerse onun karşılığını görür.” (Zilzal süresi)
Küçük şey yoktur. Yapılan her güzelliği taltif etmeliyiz ve daha güzelini yapması için teşvik etmeliyiz.
Bir proje ortaya koyanlara bu işin nasıl olmayacağını değil nasıl yapılabileceğini belirterek onu yüreklendirmeliyiz. Maddi manevi destek olmalıyız. “Tebessüm etmek sadakadır.” Buyurur Peygamberimiz.
Bardağın dolu tarafına bakmalıyız. Desteklediğimiz ve yüreklendirdiğimiz gençler ve insanların nasıl güzellikler yaptıklarına hep beraber şahit olacağız.
“Her adem bir alem” düşüncesinden hareketle her birimizde orijinal fikirlerin olduğunu ve bunlara imkan sağlandığında nasıl harikalar yaratıldığına şahit olacağız.
Muhalif düşünenlere de kulak vermeli ne dediklerini dinlemeli ve ona göre karar vermeliyiz. Gelişme ve ilerlemeyi esas bu şekilde sağlayacağız.
Özellikle bir kişi menfaati olmayan bir konuda bir görüş beyan ediyorsa kulağımızı dört açıp dinlemeliyiz.
Unutmayalım ki “MARİFET İLTİFATA TABİDİR.”
Muhabbetlerimle
ARİF NİHAT ASYA’DAN GÜZEL SÖZLER
--Bütün duaIarımızda uzun yaşamak isteği var.eni oImazsa bir ömrün, boyu oImuş ne çıkar.
--Duvarda bir gedik açmaya bir taşın eskimesi yeter.
--Işığı önüne aI, yürü! GöIgen arkadan ister geIsin, ister geImesin.
--En büyük acı, acıtmaz oImuş zincirIerin açısıdır; köIeIiği kabuI etmenin, başkaIdırmaktan vazgeçmenin acısıdır.
-Sanatkâr haIida guIu dikensiz yapmış.ayakIarın incinmesin diye.