Sandıktan millet çıkarıyor,
ABD ayakta tutuyor ki
marketing çalışması yapılıyor
Geçtiğimiz günlerde gündeme bomba gibi düşen Başbakan Erdoğan'ın gözde danışmanı, Sayın Cüneyt Zapsu’nun ABD ziyareti büyük tartışmalara neden oldu.
Sandıktan çıkıp ABD’den destek istemek ne kadar doğrudur, ne kadar eğridir kişilere, kurumlara ve anlayışlara göre değişir. Ama böylesi bir hassas dönemde, Amerika’ya yapılan bu ziyaret ve ardından gündeme yansıyan konuşmalar çok talihsiz.
AKP Başkanvekili Dişli ve Zapsu’nun gerçekleştirdiği bu ziyaretten ana pasajları bir kez de bu sütundan hatırlayalım.
Zapsu'ya, Amerikalılar Hamas meselesinden sonra artık AKP iktidarına güvenleri kalmadığını belirterek “Biz de PKK ile mi görüşelim?” diye sormuşlar. Zapsu “Zaten görüşüyorsunuz” diye doğru bir laf ettikten sonra en az yedi sekiz sene daha iktidarda kalacaklarına dikkatleri çekerek “Siz bize mahkumsunuz, bizim de size ihtiyacımız var, iş birliği yapmalıyız” teklifini ileri sürmüş. Amerikalılar'ın ipe un sermeleri üzerine de açıkça “Tayyip Bey'in ülkede itibarı vardır, siz de onu kullanın, ondan yararlanın” diye pazarlık kartını açmış.
”Başbakan bir ara Türkiye'yi pazarlamaya kalkmıştı. Şimdi Cüneyt Beyi göndermiş Amerika'da kendisini pazarlatıyor” eleştirilerine maruz kalan ziyaretin ardından “Herhalde tüccar kafa dedikleri üzerinize afiyet, bu olsa gerektir” açıklamaları da Türkiye gündeminde yer bulmuştu.
Bir ara “BOP'un eş başkanıyız” diyerek kamuoyuna açıklamalarda bulunan AKP iktidarı ne oldu da Zapsu aracılığı ile bu görüşmeye ihtiyaç duydu?
Şehitler, gaziler ülkesini pazarlamaya kalkanın bu kadar kısa zamanda kendisini, hem de yabancı bir ülkede ve açıkça pazara sürmek zorunda kalması başka neyle açıklanabilir.
Görüşme ve ardından gün yüzün çıkan söylemler Türkiye için haysiyet kırıcı. Dünyada hangi ülkenin başbakanı bir yabancı ülkeden bu şekilde beni kullanın diye destek ister. Türkiye Başbakanı bu duruma düşmemeliydi, ülkesini de düşürmemeliydi. Hangisine üzüleceğimizi, hangisinden ötürü daha çok kızacağımızı ve utanacağımızı şaşırmış bulunmaktayız.
Başbakan Türkiye pazarlamacısı, Cüneyt Bey ise Tayyip bey pazarlamacısı... İyi de bu pazarlamanın sonunda kim kimden ne alıp, ne verecek?
Böyle bir marketing çalışması dünyada görülmüş değil.
Hükümet son birkaç ayda bütün iç desteklerini kaybetti. Her kuruluşla kavgalı. Vatandaşla kavgalı ve davalı. Basınla kavgalı ve davalı. YÖK'le kavgalı. Yargıyla kavgalı ve davalı. Muhalefetle kavgalı. Sivil toplum kuruluşları ile kavgalı. Kendi grubunda da çatlaklar belirmiş durumda. Asker ise suskun onu seyrediyor. Şehit cenazelerine katılan bakanlar protesto ediliyor.
Öte yandan DTP, PKK’yı terör örgütü ilan etsin diyerekten el uzatılıyor… Onlar PKK’yı terör örgütü olarak kabul etse ne olacak Allah aşkına, işte Amerika ve Avrupa hem PKK'yı terör örgütü olarak tanıyor, hem de destekliyorlar.
Biz ancak kendi dinamiklerimizle bu ters yoldan çıkış bulabiliriz. Ne ABD, ne AB bize bu konuda destek ve yardımcı olamaz. Kimse bu ülkeyi pazarlayamaz, pazarlatamaz. Dünyanın neresinde huzursuzluk var ise, nerede kan akıyor ise, nerede göz yaşı varsa taşın altından ABD çıkıyor.
Bu millet her gelen şehit haberiyle göz yaşı döküyor, yürekler dağlanıyor.
Terör konusunda radikal tedbirler alınmalıdır. Bir Türk şehit olur ardından bin Türk sıraya geçer Türk milletinin şehit olmaktan yana bir endişesi yok ancak verilen zafiyetler karşısında kırılan ulusal onur karşısında en büyük yaralar alınmakta, istikbal ve ikbal konusunda insanımız endişeye kapılmakta.