Mazlum-Der Genel Başkanı Ramazan Beyhan, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyelerinin işkence gördüğüne dair somut bir delil olmadığını belirterek, "Bu konuda kesinlikle algı oluşturulmaya çalışılıyor. Eğer öyle bir işkence olayı olsaydı dünya şimdi ayağa kalkmıştı. Çünkü dünya bu davaları takip ediyor, gözlüyor.'' dedi.
Beyhan, FETÖ davalarıyla ilgili Avrupa'nın Türkiye'ye yönelik eleştirilerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, darbe girişimini televizyondan nefesini tutarak izleyen Batılı devletler ve insan hakları örgütlerinin darbe girişimi püskürtüldükten sonra yarım ağız ''geçmiş olsun'' ve "endişeliyiz" mesajları yayınladığını söyledi.
"Endişeliyiz" mesajlarının tutuklanan FETÖ üyelerine yönelik olduğunu öne süren Beyhan, Batılı insan hakları örgütlerinin, uluslararası kamuoyunun 15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimi karşısındaki tavrını ''ikircikli'' ve ''terör destekçisi'' olarak niteledi,
Beyhan, Avrupa'nın "FETÖ üyelerine yönelik işkence ve kötü muamele" eleştirilerinin asılsız olduğunu vurguladı.
- "OHAL'in kanuni dayanağı var"
Beyhan, hükümetin OHAL uygulamasını ''astığım astık, kestiğim kestik'' şeklinde göstermeye çalışan Türkiye'deki bir kısım çevrelerin ve uluslararası kamuoyunun bu tavrını "algı operasyonu" olarak değerlendirerek, şunları anlattı:
''OHAL, mevcut hükümetin ihdas ettiği bir şey değildir. Yani olağanüstü hal ilan etme anayasanın hükümete verdiği bir yetkidir. 21 Temmuz'dan itibaren geçerli olmak üzere anayasanın 120'nci maddesine dayanarak olağanüstü hal ilan edildi. OHAL, uluslararası hukukta da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de yer alıyor. Dolayısıyla kanuni bir dayanağı var.''
OHAL uygulamalarının sınırsız ve keyfi olmadığını ifade eden Beyhan, hükümetin yaşanan mağduriyetleri engellemek için KHK'larla yeni düzenlemeler yapma yoluna gittiğini aktardı.
OHAL Komisyonu'na bu anlamda çok iş düştüğünü vurgulayan Beyhan, ''Bize gelen bazı bilgilere göre maalesef bazı insanlar kasıtlı ya da husumet sonucu işinden olmuş. FETÖ ile çok alakası olmadığı halde açığa alındığını ve işinden edildiğini söyleyen insanlar da var, müracaatlar da var. Olağanüstü Hal Komisyonu, idari tedbir alarak, alakası olmadığı halde soruşturma neticesinde mağdur olan insanların haklarını yeniden kazanmalarını, yeniden işlerine dönmelerini sağlamalı.''
- ''Batı'nın işkence iddiaları asılsız''
Beyhan, uluslararası kamuoyunun, "insan hakları ihlalleri, işkence, kötü muamele, gözaltı sürelerinin 30 gün uzatılması, sağlık raporunun alınmasına ilişkin prosedürler, avukat tutma, yargılanma ile ilgili şeffaflık ilkesi" gibi konularda Türkiye'ye yönelttiği eleştirilerin asılsız olduğunu, Türkiye'de uygulanan prosedürün çok daha ağırının Avrupa'da uygulandığını söyledi.
Mazlum-Der olarak şu ana kadar böyle bir vaka ile karşılaşmadıklarını dile getiren Beyhan, tutuklamalar sırasında karşı koymalar nedeniyle çıkan arbedede yaşanan yaralanmaların, darbe sonrası yargılamalara mal edildiğini ifade etti.
Darbe girişimi sonucunda bir katliama imza atmış kişilerin yargılandığı FETÖ davalarının kısa zamanda sonuçlanmasını beklemenin mantıksız olduğunu aktaran Beyhan, şöyle devam etti:
''30 gün gözaltı süresi tabii ki uzun. Ama binlerce insan tutuklandı. Hazırlanması gereken binlerce dosya var. Bunun kısa bir süre içinde yapılması mümkün değil. İşkence ile ilgili iddialar konusunda Mazlum-Der olarak hem müdahil hem de sanık avukatlarıyla görüştüm. İşkence ilgili iddiaların kesinlikle asılsız olduğunu söylüyorlar. Darbe yapıldığı gece ilk yakalanma anında darp olayları yaşandı. Bu da, tutuklanan kişilerin direnmesi sonucu yaşandı. Tutukluluk halinden sonra işkence yapıldığına dair tek bir delil dahi yok. Bu konuda kesinlikle algı oluşturulmaya çalışılıyor. Eğer öyle bir işkence olayı olsaydı dünya şimdi ayağa kalkmıştı. Çünkü tüm dünya bu davaları takip ediyor, gözlüyor. Sadece cezaevindeki fiziki şartlar dolayısıyla sıkıntılar yaşanabiliyor."
- ''Terör davalarında şeffaflık olmaz''
Beyhan, FETÖ davalarında ''şeffaflık'' bekleyenlerin bunun bir terör davası olduğunu gözardı ettiğini, bu tip davaların dünyanın her yerinde aynı prosedürle yürütüldüğünü vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünyanın hiçbir yerinde terörle ilgili soruşturmanın açık ve şeffaf yapıldığını sanmıyorum. Terörle ilgili, darbe ile ilgili bir soruşturma, normalin dışındaki bir hadisedir. FETÖ çok profesyonel bu örgüt. Türkiye'nin dışişlerine, silahlı kuvvetlerine, emniyet, yargı, üniversite, sağlık, iş dünyası bütün hücrelere sızmış bir yapı. Delilleri toplamak, bir araya getirmek, suçu belirlemek açısından gözaltı süresinin uzun olması normal. ''
Beyhan, FETÖ mensubu kişilerin ailelerine de "potansiyel suçlu" muamelesi yapıldığı iddialarına ilişkin de şöyle konuştu:
"Bize gelen bir şikayeti değerlendirirken nasıl bir algı operasyonu ile karşılaştığımızı şöyle anlatayım. Rize veya Ordu’dan bir bayan bizi aradı 'Kocam firari. Beni ve çocuğumu gözaltına aldılar. 'Kocan gelmeden seni serbest bırakmayacağız diyorlar' dedi. Araştırdım, işin aslı kadın ByLock kullandığı için gözaltına alınmış. Ve bu kamuoyuna 'kocası firar ettiği için rehin alındı' şeklinde yansıdı. Çok önemli iş adamları, yargı veya üst düzeydir örgüt mensuplarının ailelerine yönelik bir takım uygulamalar var. Yurt dışı yasağı, pasaport el koyma, mal varlıklarına engellemeler gibi ancak FETÖ ile ilişkilendirilen birçok şirketin hala varlığını devam ettirdiğini ve ciddi paralar kazandığı da duyumlarımız arasında. Fakat şu bir gerçek suçun şahsiliği önemli. Suçu kim işlediyse o cezasını çekmeli. Dolayısıyla suçla alakası olmayan insanların yani akrabalık yakınlığından dolayı mağdur edilmemeleri gerektiğini düşünüyorum.''
- "El-Kaide'nin Avrupa'da, ABD'de propaganda organı var mı?''
Beyhan, Avrupa İnsan Hakları Konseyi ve uluslararası basın sendikalarının FETÖ'ye ait basın-yayın organlarının kapatılmasına yönelik yaptığı ''ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü'' eleştirileri hakkında ise şu değerlendirmeyi yaptı:
''Bir örgüte finans sağlayan, terör suçu işlediğinde de onu aklamaya çalışan basın veya dernek fark etmez terörle mücadele kapsamında değerlendirilir. OHAL çerçevesinde FETÖ'ye ait gazetelerin, derneklerin kapatılması basın ve ifade özgürlüğü kapsamında eleştiriliyor. Şöyle bir kıyas yapmak abes olmaz herhalde. El-Kaide'nin, Amerika’da, Avrupa'da şirketleri, televizyonları, fabrikaları, iş yerleri var mı? Böyle bir şeye herhalde hiç kimse kalkışmaz. Buna da izin vermezler. 'Gazeteciler tutuklanıyor' deniliyor. Tutuklanmadığı halde kaçanlar da var. Can Dündar da bunlardan birisi."