Geçtiğimiz hafta uzun zamandır uğramadığım meclisteydim.
Anlyacağınız nihayet kış çıktı, biz de dışarıya daha sık çıkmaya başladık.
Baharla birlikte ayrı bir canlılık gelmiş, Meclis bahçesi daha güzelleşmiş.
Meclis inşaat halinde, bir kaç tane yeni ve güzel bina yapılmış bahçesine, Dikmen caddesine bakan tarafa.
Isınan havayla birlikte insanlar da sıcaklaşmış. Kapıda bekleyen güvenlik görevlileri de çok centilmen bir şekilde, mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışıyorlar vatandaşa.
Bu arada içeri girerken çok uzaktan geldiğini anladığım bir vatandaş, “yemek vaktini kaçırdık, geç kaldık” diyerek kendi kendine sitem ediyor. “Hangi milletvekiline gidiyorsun” diye soruyorum, “hangisi olursa” diyor.
Gülüyorum.
“Vatandaş hep mi böyleydi, yoksa bu dönememi özgü bir davranış bu” diye içimden geçiriyorum.
Sonra öğreniyorum ki, Konya milletvekillerinden birine gidiyormuş amca.
Evet bizim vekillerini işi gerçekten zor...
Hastaneye gelene, yolda kalana, bürokrasideki işini takip etmek için gelenlerle uğraşmaktan, onlara yer ayarlamaktan, asli görevlerine yapmaya, yani yasama işlemlerine neredeyse vakit bulamıyorlar.
Vatandaşa hizmet kapsamında bunların yanında bir de bulundukları bölgeyi ziyaretleri var ki bu da ayrı bir mevzuu.
Bu anlamda İstanbul, Ankaralı vekillerin işi daha kolay. Halkla birebir temas içinde değiller. Her hafta sonu seçim bölgelerine de gitmek zorunda değiller. Vatandaş da onları daha az tanıyor zaten.
O taşralı vatandaşlardan biri de benim galiba. Yemek bağlamında değil ama meclise gittiğimde ilk önce onları ziyaret ediyorum. Önce danışmanlarıyla hasbihal eyliyorum, çok efendi ve nezaket sahibi gençler.
İlk olarak Konya milletvekili Ali Öztürk’ün bankosuna uğruyorum.
Biliyorsunuz mecliste her vekil için bir banko var, o bankoların içinde de odalar. Bu arada hemen odalar hakkında küçük bir noktaya temas etmeden geçmek istemiyorum.
Odalar dedim de, öyle ahım şahım odalar diye düşünmeyin, odaları görünce diyorsun ki içinden, ya adam bu küçük odalarda ne yapar, nasıl verimli çalışır.
Bence ilk önce bu yeni yapılan binaları vekillere tahsis etsinler. En azından eşi dostu misafir edebilecek büyüklükte olsun. Yoksa inanın bu odalarda insanın psikolojisi bozulur.
Çünkü nefes almakta bile zorlanıyorsun neredeyse. Üç beş metrekarelik yerler buralar.
Evet llk önce her zaman büyük nezaketini ve misafirperverliğini gördüğüm Ali Öztürk Bey’in bankosuna uğruyorum. Ali Bey genel kurula gitmek üzere hazırlanıyor, ancak her zamanki gibi bize zaman ayırıyor, bizi ağırlıyor, hal hatır, hoşbeşten sonra yanından ayrılıyoruz.
Daha sonraki durak Orhan Erdem, Akşehirli hemşerimiz. Ancak burada bir süprizle karşılaşıyorum, Akşehir Belediye Başkanımız da orada, Mustafa Baloğlu.
Her zaman söylüyorum, Akşehir için gerçekten önemli bir şans onun gibi birinin beledeyi başkanlığı.
Herşeden önce insan ilişkilerinde çok hassas, kibar ve aynı zamanda ilçesi için elinden geleni yapan bir yönetici.
Ankara’da o misafir olmasına rağmen bizi ağırlamaya çalışıyor. Fazla vaktini almak istemediğimizi söylüyoruz, çünkü yanında bir kaç bürokratla, Akşehir’li esnafla Akşehir için koşturacak biliyoruz.
Kendisine muhabbetimizi sunuyor ve yanından ayrılıyoruz. Dah sonra Konya dolaylarından ayrılıyorum. Burhan Hoca’mla karşılaşıyorum. Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’yu milletvekili olmadan önce de tanırdım.
Vekil olmadan öneki son röportajını da benimle yapmıştı. Tam anlamıyla muhabbet ehli, insan ayrımı yapmayan, buram buram Anadolu kokan bir akademisyen Burhan hoca. İstanbul’da, Kayseri’de nasıl davranıyorsa, Ankara’da da aynı davranıyor. İçten bir halk adamı diyebilirsiniz.
Biraz yorgun gördüğümü söylüyorum kendisini.
Çok yorulmuş, anayasa değişkilğine ilişkin çalışmalarda. Hele o komisyon tartışmalarında yaşananları anlatmaya bizim buradaki sayfamız yetmeyeceği için değinemiyorum. Ama çok ilginç, kimi zaman da komik görüntülerin olduğu tartışmalar yaşanmış, en azından bu kadarını söyleyeyim.
Ama her şeye rağmen güzel bir şeyler yapmış olmanın tatlı bir yorgunluğu var üzerinde.
Daha sonra Meclis genel kuruluna geçiyoruz. Iktidar partisi, muhalefet partisi milletvekilleriyle bir araya geliyoruz.
Şunu görüyorum ki, genel kurulda birbirine çoğu zaman acımaszıca saldıran vekiller aslında çok da öyle kötü gözle bakmıyorlar meclis kulislerinde.
Rakip futbolcular gibi, sahada hınçla birbirine giriyorlar, kulislerde kolkolalar. Bu kötü bir şey mi diyecek olursanız, hayır diyorum. Çünkü mecliste aslında güzel ve sıcak bir hava yakalanmış.
Milletin vekilleri milletin vekili gibi davranıyorlar, hem birbirleriyle, hem de vatandaşla sarmaş dolaşlar.
Benim gördüğüm bu.
Diyeceksiniz ki, mecliste böyle görüntü var ama dışarıda durum o kadar iç açıcı değil, ona da katılırım.
Hala işsizlik dizboyu, hala ev kiraları maaşın yarısı.
Ve ölünce emekli yapacak insanları yeni sosyal güvenlik yasası.