Mehmet Oktut

Konya spor tarihine olduğu kadar siyaset tarihine de başarı ile damgasını vuran, sevilen sayılan iş adamı Mehmet Oktut, yaşam öyküsünü anlattı

Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri

MEHMET OKTUT

 

Hazırlayan: Uğur ÖZTEKE

 

Keresteci bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen, ilerleyen yıllarda Tıp Fakültesini kazandığı halde futbolu tercih eden, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın transfer tekliflerini reddeden, Genç Milli takım formasını giyen Konyaspor’un futbolcu, yönetici ve Başkanı olarak spor tarihine başarı ile damgasını vuran, Karatay ve Büyükşehir Belediye Başkanvekillikleri yapan günümüzün sevilen sayılan iş adamı: Mehmet Oktut…

 

 

Konuğumuz Mehmet Oktut Konya merkezde Karakayış Mahallesi’ndeki evlerinde 9 Ocak. 1954 günü dünyaya gelir. Baba Veysel, Anne Şerife hanımın 4 çocuğundan birisidir. Minik Mehmet ile ailenin iki kız iki erkek çocuğu vardır. Baba marangozluk ve kerestecilik yaparak ailesini geçindirmektedir. Veysel Oktut’un marangozhanesi ise Larende Caddesi’ndedir. Anne Şerife Hanım ise ev hanımıdır ve çocuklarının anasıdır.

MEHMET OKTUT DÜNYAYA GÖZLERİNİ AÇTIĞI EVDE TAM 30 YIL YAŞAYACAKTIR

İsterseniz bu yılları konuğumuzdan dinleyelim:

Dünyaya gözümü açtığım evde tam 30 yıl yani 1984 yılına kadar oturduk. Şu anda da Bedir Mahallesi’nde oturmaktayız. Ben ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldiğim için kardeşlerim ile birlikte oldukça huzurlu ve bugün düşündüğüm zaman bile hala çok mutlu olduğum yıllar yaşadık. O 30 yıl oturduğumuz evimizin bulunduğu mahallede evler genelde bahçe içinde, sıcak evlerdi; sokağımızda birkaç tane de kerpiç ev vardı.

O YILLARDA SICAK AİLE VE KOMŞULUK İLİŞKİLERİ VARDI

Evlerde sıcak aile ilişkilerini hatırlıyorum. Evimizin bahçesinde tam ortasında çok büyük bir dut ağacı vardı. O dut ağacını bir de tavuklarımızı hiç unutamıyorum. Tavuklarımız yaz kış kümeslerine girmez o dut ağacına tünerlerdi. Tavuklar kışın dahi ağacın yanında kalırlardı. Bir de annemler dut ağacının yapraklarına kozalar koyarlardı. İpek elde edilirdi. Avlunun yanında koyun ve ineklerimiz vardı.

ETLİKLER KAVUN VE ÜZÜM HEVENKLERİ

Güzün etlik yapılırdı senede kişi başına göre bir hayvan kesilirdi. Yani beş nüfussanız beş hayvan kesilirdi, kesilen etler etlik olarak çömleklere konur, izbede saklanırdı. Kavun, üzüm hevenkleri yapılırdı. Onlar birer birer tavana asılırdı. Mesela bir motor arabası dolusu kavun gelirdi. O kavunlar izbedeki tavana çakılan çivilere iplerle tek tek bağlanırdı. Bunlar kışın yenirdi.

BAYRAM NAMAZI ÇIKIŞI İMAM ÖNDE CEMAAT ARKADA BÜTÜN EVLERE GİRİLİRDİ

Bayramlarda çok güzel adetlerimiz vardı. Bayram namazı sonrası cami çıkışında imam önde cemaat arkadan bütün evlere tek tek girilir, ziyaret edilirdi. Ama bugün adam komşusuna bile gitmiyor. Bana göre o zaman sosyal faaliyetler çoktu. O günün fakiri ve zengini belli idi. Mesela annem tandır ekmeği yaptığı gün bütün komşulara da tandır ekmeği dağıtılırdı. Komşularımız güzel bir şey yaptığı zaman da onlar herkese dağıtırdı. Komşuluk hakkı vardı. “Koktu” denilirdi. Çorba bile kokardı. O gün sosyal dayanışma vardı. Şimdi hiçbir şey yok, apartmanda 20 daire var ise insanlar birbirine selam dahi vermiyorlar.

İSMET PAŞA İLKOKULU’NA YAYAN GİDER GELİRDİK

İlkokul için babamlar beni İsmet Paşa İlkokulu’na yazdırdılar. İnanın öğretmenimizin adını hatırlamıyorum ama müdürümüz Sıraç Aydıntaşbaş idi. Okul yıllarında unutmadığım olaylardan biriside yaz kış yağmurda karda okula hep yayan gidip gelmemizdir. Fenni Fırının yanından eski yıkama yağlamanın önünden geçerdik. Bizim zamanımızda okul sabah ve öğeden sonra idi. O zaman karda kışta da yürüyerek gider gelirdik. İlkokulda en çok sevdiğim ders matematik idi. Tabii matematiğim de çok kuvvetli idi.

ÇOK TOP OYNARDIM, ÇOK AYAKKABI ESKİTİRDİM

Tabi çocukken o yıllarda biraz da yaramazlık vardı. Çocukluk işte. Çok top oynardım. Topu gider hep caminin duvarlarına vururdum. Bu yüzden çok ayakkabı eskittim. Nerdeyse bana ayda bir ayakkabı alınırdı. Babam “senin ayakkabına para yetiştirilmez” der bana kızardı..

İMAM HATİP LİSESİNE GİTTİM

İlkokuldan sonra İmam Hatip Lisesi’ne gittim. İmam Hatip lisesinde unutamadığım öğretmenlerin başında İdmanyurtlu olan hocamız Fahrettin Hoca gelir. Çünkü biz de Gençlerbirliği’ni yani siyah-beyazlı Gençlerbirliği’ni tutuyorduk. İmam Hatip orta kısmında top oynuyorduk. İmam Hatip Lisesi’nde çok başarılı bir öğrenci idim. Son sınıfa kadar hep iftiharla geçtim. İmam Hatip Lisesi’nde yine unutamadığım hocalarımızdan Müdür Bayram Başpınar, öğretmenlerimizden spora çok düşkün olan Ali Güneş, fıkıh hocamız Mustafa Uzunpostalcı… Arapça ve fıkıh hocamız Mehmet Savaş çok değerli hocalardı; bu hocalarımızın derslerinde teneffüslere bile çıkmazdık. Hocalarımız alanlarında öyle kuvvetlilerdi ki derslerde Farsça şiirler okurlardı. Mehmet Savaş hoca son sınıfta sınıf öğretmenimizdi. Ali Güneş aynı zamanda iyi bir İdmanyurtlu idi. Beni İdmanyurdu’na götürüp yeşil-beyazlı formayı giydirmek istiyordu. Ben direndim “giymem” dedim. İmam Hatipte derslerde hiç zorlanmadım, aslında öyle çok fazla da ders çalışmazdım ama hocalarımızı derslerde çok iyi dinlerdim. 1971-72 eğitim yılında İmam Hatip Lisesinden mezun oldum.

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİNİ KAZANDIM

İmam Hatip Lisesi’ni bitirdiğim zaman başarılı iyi bir öğrenci idim.

O zamanlarda İmam Hatip Lisesi mezunlarını sadece Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne alıyorlardı. Ben de normal lise mezunu olmak için İmam Hatip Lisesi’ni bitirdikten sonra Karatay Lisesi’ne gittim; bitirme sınavlarına girdim ve Karatay Lisesi’ni bitirdim. Daha sonra üniversite sınavlarına girdim. Tıp fakültesini kazandım. 1971-72 eğitim yılında İstanbul’a gidip İstanbul Tıp Fakültesi’ne kayıt yaptırdım. O zaman Rektör Sadi Irmak’tı. Kemal Onsun babamı tanırdı. Kemal Onsun, Sadi Irmak’a mektup yazmıştı. Okul başladı, 15 gün kadar filan derslere devam ettim. Ama o zaman gurbet ağır geldi, “ben okumayacağım” deyip tekrar Konya’ ya döndüm.

ERTESİ YIL YİNE TIP’I VE SİYASAL BİLGİLERİ KAZANMIŞTIM AMA

Ertesi yıl yine üniversite sınavlarını kazandım. Ama o zamanlar da biliyorsunuz siyaset vardı, sağ sol vardı. Babam “ne yapacaksın oralarda sen yapamazsın gel” deyince benim de işime geldi ve yeniden gidip kayıt filan yaptırmadım.

FENERBAHÇE’NİN ÜNLÜ TEKNİK PATRONU DİDİ BENİ İSTİYORDU

Bu arada Konyaspor genç takımında oynuyordum. İstanbul’a da o okumak için gittiğim dönemde Fenerbahçe’nin ünlü antrenörü Didi bana haber göndermiş ‘bize gel’ diyordu. Ama ben Konya’dan ayrılmak istemiyordum. Bu yüzden de Fenerbahçe’ ye gitmek istemedim ve Konyaspor’da kaldım.

BENİ KONYASPOR’A GÖTÜREN RAHMETLİ ÖMER CİVELEK’TİR

Biz top oynadığımız yıllarda şehirde inanılmaz bir İdmanyurdu-Gençlerbirliği, daha sonra da Yeşil-Beyazlı İdmanyurdu-Siyah Beyazlı Konyaspor rekabeti vardı. Rahmetli Ömer Civelek beni mahalle turnuvalarında ve okul maçlarında izliyormuş beni görmüş bir gün elimden tuttu ve Gençlerbirliği genç takımına götürdü.

1969-70 SEZONUNDA KONYASPOR GENÇ TAKIMINDA FORMA GİYDİM

Rahmetli Ömer Civelek’in bize lisans çıkartması ile Konyaspor genç takımında 1969-70 sezonunda ilk kez Siyah-Beyazlı formayı giydim. Takımı da yine Rahmetli Ömer Civelek çalıştırıyordu. Bizim takımda o zaman Hikmet Çay, Mehmet Ali Köseler, Ali Niyazi İnal, Hasan Özkara vardı. Bu isimler o yıllardan bizim takım arkadaşlarımızdı. Üç yıl genç takımda oynadım, daha sonra A takıma gittim.

FENERLİ İSA ERTÜRK, BURSALI KEMAL KILINÇ VE BEN DİDİ’NİN LİSTESİNDEYDİM

1973 yılında Konya’da ilk kez Türkiye Genç takımlar şampiyonası yapılıyordu. Biz de bu şampiyonada Gençlerbirliği olarak yarı finali oynadık ve Türkiye 3.’sü olduk. Bizim maçlarımızı izleyen ünlü Brezilyalı teknik direktör Didi şampiyona sonrası 3 oyuncuyu beğenmiş. “Bunları mutlaka istiyorum” demiş. Bu üç oyuncu Gençlerbirliğinden ben, Kütahyaspor’dan daha sonra Fenerbahçe ve Milli takımın kaptanlığını yapan, dünya karmasında oynayan ilk Türk olan İsa Ertürk ve Bursaspor’dan da Kemal Kılıç’tı. Bizim üçümüzü de Fenerbahçe’ ye almak istiyordu.

KONYASPOR A TAKIMINDA FORMA GİYDİM VE HİÇ YEDEK KALMADIM

1972-73 futbol sezonunda genç takımdan A takımına geçtim. O yıl antrenörümüz Avni hoca idi. Beni ilk 11’de oynattığı maçtan sonra bir daha formamı hiç çıkarmadım, takımda bir daha hiç yedek kalmadım. 1976’da ise Konyaspor’dan ayrıldım.

TAKIMIN EN GENÇ KAPTANI BENDİM

Konyapor’da o dönemde en genç yaşta forma giyen takım kaptanı olan bendim. Çünkü henüz daha 22 yaşında idim ve kaptanlık bandını koluma takmıştım. O yıllarda Konyaspor yönetimleri takımın alt yapısına büyük önem veriliyorlardı. Mesela yine o dönemlerde Demirspor’dan Zafer, Servet, Sami, Uğur Konyaspor’a gelmişti. Bizim takımda da kalede Fethi, Ertan, Nihat, Ömer, Erhan, Nuri, Cevat, Hikmet, İlhan, Adnan vardı. İlk on birde forma giymeden çıktığım yedek olarak soyunduğum ilk maç ise Oktay’ın sakatlanıp çıktığı maçtı. O maçta formayı giydim, maçta şahane oynadım ve bir daha asla yedek kulübesinde oturmadım. Takımda benden 10 yaş büyükler varken bile ben takımın kaptanıydım.

ANTEP MAÇINDA FENERLİ ABDULLAH’A KARŞI OYNAMIŞTIM

İlk on birde çıktığım ilk maç ise Antep maçı idi. Avni hoca o maçta bana ilk kadroda yer vermişti. Benim karşımda da daha sonradan Fenerbahçe’ye geçen Abdullah vardı. Onunla karşı karşıyaydım maç sırasında Nuri abi sık sık yanıma geliyor; ‘Korkma aslanım sağlam oyna bunlarda hiç bir şey yok, sen sert oyna’ diyordu. Sürekli olarak beni motive ediyordu. Gerçekten de o maçta müthiş bir oyun oynadım. Tribünler beni 90 dakika destekledi. Zaten bir iki sene sonra da kaptan oldum.

BENİM ATTIĞIM GOL İLE TRABZON ŞAMPİYON OLDU, BİRİNCİ LİGE ÇIKTI

Hiç unutamadığım bir sezon var. 1975 yılı idi. Öyle bir Sakarya-Konyaspor maçı vardı ki o yıl l. lige çıkacak şampiyon olacak takımı biz belirledik. O sezon Sakaryaspor ve Trabzonspor şampiyonluk mücadelesi yapıyorlardı. Ligin bitimine 2 maç vardı. Bunlar kafa kafaya son döneme giriyorlardı. Kim kazanırsa şampiyon olacaktı. Biz ise Sakaryaspor’la oynuyorduk. Maç oynanırken bir ara top bizim 18’in dışından benim önüme düştü. Topu aldım ve yaklaşık 60 metreden rakip kaleye topa çok sert vurdum. Top rakip kaleye doğru süzüldü, onların 18’inin içinde bir defa sekti ve gitti tam köşeye takıldı. Ve biz Sakarya’yı bu attığımız golle yendik. Maç bittiği zaman Sakaryalılar yıkılmıştı. Hepsi yerlerde yatıyordu. Trabzon ise biz Sakarya’yı yendiğimiz için şampiyon olmuştu, birinci lige çıkan takım oluyordu.

TRABZON’UN GÖNDERDİĞİ 5 BİN  LİRA İLE TELEVİZYON BUZDOLABI VE ÇAMAŞIR MAKİNASI ALDIM

Lig bittikten sonra Trabzonsporlular biz Sakarya’ya yatmadığımız için bize 5’er bin lira para göndermiş. Yine hiç unutmuyorum beyaz eşya o zamanlar böyle kolay alınamıyordu, çünkü çok pahalı idi. O para ile televizyon, buzdolabı ve çamaşır makinesi aldım. O yılda antrenörümüz rahmetli Tevfik hoca idi. Maçtan sonra Trabzon’da yayınlanan gazetelerde Mehmet Oktut tek başına Sakarya’yı yıktı, Sakarya yerlerde süründü diye yazmıştı.  Sakarya o sezon çok güçlü bir kadroya sahip idi; 3 Galatasaraylı oyuncuları vardı.

GENÇ MİLLİ TAKIMA GİTTİM

Genç milli takıma çağrıldım. O yıl genç milli takımın antrenörü Gündüz Tekin Onay, Futbol Federasyonu Başkanı ise Hasan Polat’tı. Avni Kalkavan da antrenördü. Ve genç milli takıma çağrılmam bana uğurlu geldi ve bu yıl evlendim. Bu evlilikten bugün üç çocuğum var. Bir oğlan iki kız. Oğlum bilgisayar mühendisi ama bizim işyerinde çalışıyor. İki kızımdan biri evli, diğeri ise halen okuyor.

GÜNDÜZ TEKİN ONAY BEŞİKTAŞ’A  İSTERKEN ALİ OSMAN, NACİ HOCA BENİ İKNA ETTİ ANKARAGÜCÜ’NE GİTTİM

1976’da Konyaspor’dan Ankaragücü’ne transfer oldum ama evimi Ankara’ya götürmedim. Gündüz Tekin Onay beni ısrarla Beşiktaş’a götürmek istiyordu. Yine bir gün hoca beni çağırdı onun ısrarına dayanamadım ve bizim sol bek Hasan’la yanına gittik. O gece Beşiktaş tesislerinde kaldık. O gün sabaha kadar düşündüm ve sabahleyin hocaya ‘hocam ben buralarda yapamam’ dedim. Hoca o zaman da Zonguldak’a yardım ediyordu. Bana ‘İstanbul’da yapamazsan seni Anadolu’ya Zonguldak’a götüreyim benimle gel’ dedi. Ama yine o günlerde Ali Osman, Naci hoca Ankara’dalardı. Beni onlar da ısrarla Ankaragücü’ne çağırıyorlardı. Bana “Ankara- Konya yakın buraya gel” diyorlardı. Onların sözleri etkili oldu ve ben de Ankaragücü’ne gittim.

KUPA FİNALİNDE KAYSERİ’YE YENİLDİK AMA ARKASINDAN PİS KOKULAR GELDİ

Ankara gücü forması giyerken unutamadığım bir maç var. İzmir’de Kayseri ile kupada final maçı oynuyoruz. Maça çıktık. Bizim antrenörümüz Kadri Aytaç idi. Biz çok iyi bir takımdık, maç başladı. Ben de dâhil bizim hiç birimizin ayağı tutmuyordu, öyle ki ne yaptığımızı bilmiyorduk. O maçta 4-0 yenildik bu olacak bir şey değildi, daha sonra araştırdılar. İdmanda bir şeyler yapılmış(!). Sonra aynı sezon Kadri hoca Kayserispor’a gitti.

ÜÇ SEZON SONRA ANKARAGÜCÜ’NÜ DE BIRAKIP YENİDEN KONYA’YA DÖNDÜM

Ankaragücü forması ile Ankara’da 3 yıl gerçekten çok başarılı oldum. Ama üçüncü yılın sonunda babam yine bana sürekli ‘gel’ diyordu. Ben de yöneticilerimize ‘futbolu bırakıyorum Konya’ ya babamın yanına döneceğim’ dedim. Ankaragücü yöneticileri babamı ikna etmek için buraya geldiler. Babamı ikna etmek için çok uğraştılar. ‘Size Ankara’da ev alalım başka ne isterseniz alalım, ne isterseniz verelim, yapalım yeter ki Mehmet bizde oynasın’ diyorlardı. Ama babam razı olmadı. 26- 27 yaşında futbolumun en iyi yıllarında futbolu bıraktım ve temelli olarak Konya’ya geldim.

MARANGOZLUKTAN, KERESTE İŞİNDEN HİÇ ANLAMAZDIM AMA BİR DÜKKAN ALIP BU İŞE BAŞLADIM

Ben marangozluktan hiç anlamam. Babam ise artık kerestecilik kontra plak işi yapıyordu. Ben eskiden beri hep babamın dükkânına uğrardım ama işten hiçbir şey anlamazdım. Ankara’dan dönünce Marangozlar sanayinde bir dükkân aldık. Yıl 1980’di… .

RAHMETLİ AHMET YÜZBAŞIGİL İLE BENİM PROFESYONEL YÖNETİCİLİĞİM BAŞLADI

Konyaspor’un 1981-82 sezonunda başkanlığa iş adamı rahmetli Ahmet Yüzbaşıgil seçilmişti. Rahmetli beni çağırdı. Benim Futbol Şube Sorumlusu olmamı istedi. Bizim spor yöneticiliği böylece başlıyordu. Daha sonra yine rahmetli Süleyman Çınar’ın başkanlığı döneminde de Futbol Şube Sorumluluğu yaptım.

İLK KONYASPOR BAŞKANLIĞINI PROF. SAİT GÖNEN’DEN ALDIK

Uzun yıllar Konyaspor’a kalıcı başarılar sağlayacak çalışmalar yaptık. Çok zor dönemler de geçirsek ben şahsen doğru işler yaptığımıza, iyi güzel işler yaptığımıza inanıyorum. İlk Konyaspor Başkanlığı’nı ise o zaman doktor olan Sait Gönen’den devir aldık.

YÖNETİCİ OLARAK GİTTİMİZ MANİSA DEPLASMAN MAÇIYDI

Yöneticilik döneminde futbol şubesi olduğum zaman unutamadığım bir Manisa maçı var. Doğan Akı antrenör, Veli Nurullahoğlu ise kulüp başkanı. Başkan Veli Nurullahoğlu, antrenör Doğan Akı’nın görevine son vermek istiyor. Ama buna nedense gençlik kolları karşı çıkıyor. Onlar da aksine Doğan Akı’nın kalmasını, Başkan Veli Nurullahoğlu’nun gitmesini istiyorlar. Bu olacak bir şey değil. Konyalıya sahip çıkmıyorlar, yabancıya sahip çıkıp onun kalmasını istiyorlar. Ben bunlara kulak vermedim. Doğan Akı’nın görevine son verildi ve takımı ben Manisa’ya götürdüm. Hatta gideceğimiz arabayı da ben tuttum. Bu sezonun ilk maçıydı futbolculara durumu anlattım. Onlara ‘her şey tamam siz çıkıp topunuzu oynayın yakışanı yapın’  dedim. Sarı Aydın o maçta golü attı ve deplasmanda 1-0 galip geldik. Çok sevindim. Çünkü bu bir yerde bizim prestij maçımızdı. Veli Nurullahoğlu hem Konyalı bir insan hem de çok iyi bir yönetici idi. Galip geldiğimiz için takımı Manisa’dan İzmir’e fuara götürdüm. İzmir Fuarı o zaman çok meşhurdu, gazinoları vardı, gece 2’ye 3’e kadar futbolcular eğlendi. Daha sonra yola çıktık ve şehre döndük. Gazeteler hep bizim antrenörsüz nasıl yendiğimizi yazıyordu.

15 YIL KARATAY VE KONYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN VEKİLLİĞİ YAPTIM

15 yıl belediye meclis üyeliği yaptım. Önce Karatay Belediye Başkanvekilliği ve Konya Büyükşehir Belediyesi Başkanvekilliği görevlerinde bulundum. Belediye için çok çalıştım, en az 70- 80 hiç tanımadığım insanın ihtiyaç sahibinin işe girmesini sağladım. Bugün bile bunların hiçbirini tanımam. Mustafa Özkafa döneminde hep iyilikler yapmaya, yardımcı olmaya çalıştım. Gerektiği zaman cebimden ihtiyaç sahiplerine 3-5 kuruş para verdim. Bu dönemlerde hep riski göze aldım, başkanın yerine imzalarını attım. Hatta bir gün müfettişler geldi. Ben insanlara yardımcı olmak için bazı şeyler söylemiş bunlara da Özkafa karşı çıkmıştı. Ben de ‘Sen çekil ben imzalıyım’ demiştim. O iş için o zamanın parası ile 25-30 milyar lira ceza geldi. Ne yapmışız; işçiye memura elbise filan almışız. Onu da sonradan kendim cebimden ödedim. Memuru işçiyi hep kolladım; 15- 20 fakire ev yaptık, şimdi bile hala bir ihtiyaç sahibine ev yapıyorum.

KONET, İHL VAKFI, MEVLANA KÜLTÜR HİZMETLERİ GİBİ ŞİRKET VE VAKIFLARDA ÇALIŞTIM VE HALA DA ÇALIŞIYORUM

Bu tempo içerisinde çeşitli kurum, kuruluş ve vakıflara da yardımcı olmaya çalışıyorum. Mesela İmam Hatipliler Vakfı’nda çalıştım. 10-15 yıldır KONET’in yönetim kurulu başkanlığını yapıyorum. KONET’e biz gelmeden bir kuruş kar dağıtılmamış, ama biz şimdi kar dağıtıyoruz. Mevlana Kültür Hizmetleri, Enderun Lisesi gibi okul ve vakıflarda çalıştım, hayır işlerine devam ediyoruz. Merhaba Gazetesi’nin yönetimindeyiz.

ARKAMDAN KONUŞTURMADIM

Çok şükür bugüne kadar arkamdan konuşturmadım. İşçilerle birlikte yemek yerim. Saygı ve sevgiye devam ederim; Allah’a çok şükür hiç parasız kalmadım. Hiç el işinde çalışmadım. Bir gün dahi el işinde çalışmadım. Ne istedimse oldu, her şeye kavuştum itibarım var. Sevgi ve saygımızı yitirmedik, hiç kırgınlık yaşamadım, idareci iken çalışanlar mağdur etmedim. Konyaspor’da yönetici iken Yusuf abi (Şakalak), Nusret (Nusret Argun) ‘para ver’ dediğim zaman verdiler. Bir dediğimi iki etmediler ama ben de onlara o paraları öderken de zamanında ödedim. Sözümü tuttum ve ödedim, verdiğim sözü mutlaka tutarım.

YEŞİLİ, TOPRAĞI, HAYVANI SEVERİM

Yeşili, toprağı, ağacı, hayvanları severim. 700 metrekare bahçem var; domates, patlıcan, biber, salatalık ekerim… Tabiatı çok severim. Kuşları severim. Bahçemde 4 kuyum var. Harmancık’taki bahçeme bin 100 ağaç diktim.