Şehir ve mekanlar üzerine yazmaya devam edelim. En son, Konya’ya elzem olan bir mekandan “Konya Taziye Evi”nin bahsetmiştik. Hadim Müftüsü Sevgili Ahmet Demirel de bunun bir ihtiyaç olduğunu, farklı zamanlarda farklı etkinlikler için kullanılabileceğini ifade etmiş. Konya Büyükşehir ve/ya İlçe Belediyelerinin ilgilileri de bu konuda bir çalışma yaparlar umarım.
Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne yeniden atanan Abdüssettar Yarar’ı tebrik ederim. Yaptığı başarılı çalışmalarıyla şehrin hafızasında iz bırakan İl Müdürlerinden birisiydi. Bazen makamdan bir süre uzakta kalmak, geriye çekilen yay misali, daha ileri gitmek için yapılan bir hamle yerine geçebilir. Aradan geçen süreç içerisinde farklı tecrübeler edinmiş olarak görevinin başına döndü. Geçmişteki çalışmalarından daha iyi bir performans bekliyor, başarılar diliyorum. Bu vesile ile 16 Haziran 2016 tarihli “Turizm Başkentinin Müzeleri” yazısındaki önerileri de hatırlatmak isterim. Bir diğer konu da ödünç alınabilecek kitap sayısının azlığı. Sadece 3 kitap alabiliyorsunuz. Bunun, öğretmen, akademisyen ya da araştırmacılar için artırılması gerekiyor. Mümkün mü bilmiyorum.
İl halk kütüphanesine dönecek olursak, şehrin kalbinde, kitaba ve kültüre verilen önemin bir nişanesi olarak yükseliyor il halk kütüphanesi. TYB Konya Şubesi güzel “bahçesini kaybettikten sonra” Aydınlar Ocağı “Salı Günü Saat Sekizde Sillede” ile sloganlaşan Sille Evinden çıkarıldıktan sonra programlarını İl Halk Kütüphanesi salonunda gerçekleştiriyorlar.
İl halk kütüphanesine çoğunlukla TYB programları için gidiyordum. Doktora çalışmaları için çalışma yapmak üzere kütüphanenin diğer bölümlerini de gezme, inceleme ve kullanma imkanım oldu. Oldukça güzel ve yoğun olduğunu gördüm. Çocuk bölümündeki oyuncaklar, kitaplar Londra’da gördüğüm tarzdaydı. Yayın açısından eksikler muhakkak vardır ama mevcut hali fena değil.
Kütüphaneyi gezerken en fazla dikkatimi çeken şey, ders çalışan öğrencilerin çokluğu… öyle bir dönem oluyormuş ki, sınav zamanları veya diğer zamanlarda yer bulmak/kapmak için saat sekizde kütüphanede sıraya giriyormuş öğrenciler. Yer bulamıyorlarmış! Kütüphanede yer bulamamak? Hayal bile edemediğim bir şeydi.
Gördüğüm kadarıyla, ders çalışma, kitap okumak için daha geniş ve ferah mekanlara ihtiyacımız var. Kafeleri dolduran bir gençliğin yanında sessiz, rahatsız edilmeyecek çalışma mekanları sağlamalıyız. Kütüphaneler bu anlamda yetersiz geliyor hem öğrencilere hem araştırmacılara.
Üniversitelerimizin kütüphanelerine bakacak olursak mevcudun yeterli olduğunu söyleyemeyiz sanırım. Necmettin Erbakan Ünv. Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker de bundan rahatsızdı. Kendisi rektör olmadan önce de olduktan sonra da TYB programlarına katılır, tıp alanında olmasının yanında kültür sanat faaliyetlerini de ilgi gösterir. Çok yönlü bir ilgi alanı var. Çalışma masasının üzerindeki kitapları gördüğümde konuşma aralarında o kitaplarla ilgili değerlendirmelerini de hızlıca konuşma arasına sıkıştırır. Bu yoğun çalışma temposunda hangi arada o kitapları okuduğunu, incelediğini merak ederim. Kitap ve kültür konusunda birçok alanda geniş birikimi, farklı değerlendirmeleri, isabetli yorumları olan Prof.Dr. Muzaffer Şeker eminim Necmettin Erbakan Üniversitesine yakışır zengin bir kütüphane kuracak, mevcutların içeriğini zenginleştirecektir.
Mekanlar önemli. Mekanın kendine özgü, farklı bir mimarisi, iç tasarımı olması insanın psikolojisine ve bakış açısına doğrudan etki ediyor. Mekanlar insanın ruhuna bir şeyler üflemeli, ilham vermeli. Ruhsuz, soğuk, basmakalıp, sıradan mekanlarda dâhiler yetişmiyor. Amacına hizmet etmeyen tarzda yapılan binalar insanı boğuyor, performansını düşürüyor. Uç örnekler ama British Library’den içeriye girdiğimde hissettiğim duygu, kütüphanenin havası, yapısı, atmosferi beni farklı dünyalara alıp götürüyor, okuma ve çalışma motivasyonumu yükseltiyordu. Victoria Albert Müzesindeki kütüphane de keza öyle.
Bize, ruhumuza bir şey üfleyecek, motive edecek, düşündürüecek, ilham edecek, çalışmaya, okumaya yönlendirecek mekanlar kazandırın. Milyontonlarca dökülen asfaltın miktarını başarı hikayesi olarak anlatmayın lütfen. En iyisini iki yılda söküyor ya da yamıyorsunuz. O da ruhumuzu karartıyor, genzimizi yakıyor. Muhabbetle.
Not: Yazıyı bitirip gazeteye gönderdikten sonra, Selçuklu Belediyesi’nin kütüphanelerle ilgili haberini okudum. Bir hakkı teslim etmek üzere, bu notu ekleyerek yeniden gönderiyorum. Uğur İbrahim Altay’ın kitap ve kütüphane konusundaki destekleri övgüye değer. Belki, daha sonra, Selçuklu Belediyesi Kütüphanelerini gezerek müstakil bir yazı yazabiliriz. O haberde, “Selçuklu Belediyesi 26 kütüphanesi ile yerel yönetimler arasında birinci sırada yer alıyor. Selçuklu Belediyesini 16 kütüphane ile Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi takip ediyor.” Kahramanmaraşta’ki o kütüphanelerin bir çoğu, mahallelere kurulmuş “taziye evleri” ile birlikte yapılandırılmış mahalle kütüphanesi. Alt kat taziye evi, üst kat ise kütüphane şeklinde kullanılıyor.