Mekke’nin Fethi ve Yılbaşı Çılgınlığı

Salih Sedat Ersöz

Miladi yılın başlangıcı olan 1 Ocak aynı zamanda Mekke’nin Fethinin de yıldönümüdür.

Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) insanları şirkten, putlara tapmaktan vazgeçmeye ve yalnız Allah’a (c.c.) iman ve ibadet etmeye davete başladığı günden itibaren, Mekkeli müşrikler, Efendimize ve O’na inanan Müslümanlara şiddetli düşmanlık gösterdiler. Mekke’de yaklaşık olarak 13 yıl süren tebliğ, istenilen sonucu vermemiş, aksine baskı ve zulümler gittikçe artmış ve dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Bunun üzerine Allahü Teâlâ, Müslümanların hicret etmelerine izin verdi.

Efendimiz Hicret esnasında Mekke’den; “Ey Mekke, sen Allah katında yeryüzünün en hayırlı ve bana en sevimli yerisin; eğer çıkmak zorunda bırakılmasaydım, senden ayrılmazdım" diyerek büyük bir acı ve ızdırâb içinde ayrılmıştı.

Hicret’le birlikte Medine ‘de, dünyada tekrarı görülmeyen ve bir daha görülmesi ve yaşanması mümkün olmayan Saadet nizamı kurulmuştu. Medine İslâm devleti giderek büyümekte ve Müslümanların sayısı çığ gibi artmaktaydı. Artık fetihlerin zamanı da gelmişti. Allah’ın vaadi gerçekleşmiş ve Hicret’ten 8 yıl sonra miladi 1 Ocak 630 yılında Peygamber Efendimiz öncülüğünde Medine’den harekete geçen İslâm ordusu Mekke’yi kansız bir şekilde fethetmişti.

Bu fetih aynı zamanda gönüllerin de fethiydi. O güne kadar Efendimizin amansız düşmanı olan Kureyş’in önde gelen liderleri, tek tek O’nun önünde Müslüman oluyorlardı. Hz. Muhammed (a.s.) böylece 8 yıl önce çıkmak zorunda kaldığı Mekke’ye büyük bir ihtişam içinde tekrar girmiş ve çevresinde büyük acılar yaşadığı, işkenceler gördüğü Kâbe’deki putları yerle bir etmişti. Kâbe’de artık “Allahuekber” sadası yankılanıyordu ve Mekke tam bir İslâm şehri olmuştu.

Mekke’nin fethi gerek İslâm tarihinde gerekse tüm dünya tarihinde benzeri görülmeyen büyük bir hâdisedir. Bu fetih; yalnız Allah’a iman ve ibadet ettikleri için, müşrikler tarafından yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan Efendimiz ve ashabına Allah’ın en büyük lütfudur. Allahü Teâlâ’nın mübarek kıldığı ve İslâm dininin merkezi olan Mekke, fetihle birlikte gerçek kimliğine kavuşmuş, şirkten ve putperestlikten arınarak mânevi bir şehir olma özelliğine kavuşmuştu.

Mekke’nin fethiyle, şirkin Arabistan yarımadasındaki varlığı sona ermiş, tevhid inancı hâkimiyetini ilan etmiştir. Bu fetihten sonra diğer fetihler arka arkaya gelmiş ve İslâm, üç kıtaya hızla yayılmaya başlamıştır.

Bizler de ferdi olarak, kalplerimizdeki şirk ve putları kırıp atalım ve Allahuekber davasını gönüllerimize tam olarak yerleştirelim.

Diğer yandan bugün, milâdî 2012 yılının son gününü yaşıyoruz. Bu gece, Allah nasip ederse 2013 yılına girmiş olacağız. Bilindiği gibi, miladî takvim, Allah’ın Peygamberi Hz. İsa’nın doğum gününü başlangıç olarak kabul eder. Ancak ne acıdır ki, bir Peygamberin doğum günü, O’nun getirdiği esaslara hiç yakışmayan davranışlar içinde kutlanmaktadır.

Bozulan, değiştirilen ve Yaratıcı tarafından hükmü kaldırılan dinin müntesipleri olan hıristiyan batı ülke insanları, miladi yılbaşı gecelerini büyük bir çılgınlık içinde ve ahlâk dışı davranışlarla kutlarken ne yazık ki, bazı Müslümanlar da onları taklit etmektedirler.

İnancımızla ve kültürümüzle hiç bağdaşmayan yılbaşı eğlenceleri, batılıları taklit etme hastalığımızdan olsa gerek, maalesef Müslüman toplumlara da girmiş ve oldukça yaygınlaşmıştır. Noel kutlamaları adı altında yapılan bu eğlenceler, inancımıza ve yüzyıllardır bizi biz yapan kültürel değerlerimize zıt şekilde, birçok ahlâksızca davranışlar sergilenerek her yıl tekrarlanmaktadır.

Geçmiş yılın muhasebesini yapmamız ve Yaratıcımızın bizi sağlıklı, huzurlu bir şekilde yeni bir yıla kavuşturduğu için şükrümüzü arttırmamız gerekirken, isyan ve inkâr bataklığına saplanarak, bozulmuş bir dinin müntesiplerinin arkasından şuursuzca sürüklenip gitmek hangi akla, hangi vicdana sığar acaba?

Arkalarından sürüklenip gittiğimiz ve taklit ettiğimiz, başta ABD olmak üzere bu batılı ülkeler değil midir, yıllardır Filistin’li masum kardeşlerimizi katleden Siyonist İsrail devletini destekleyenler?

Irak’ı demokrasi getirme vaadi ile işgal ederek yıllarca gözyaşı akıtan ve arkalarında milyonlarca müslümanın kanını bırakıp giden bunlar değil midir? Afganistan’da, Bosna’da, Somali’de, Lübnan’da Müslümanlara yıllarca zulmedenler bunlar değil midir?

Nasıl oluyor da, bu batılılar Müslümanlara karşı amansızca ve planlı bir katliam harekâtını açık bir şekilde sürdürmekte iken, bizler hâlâ onların izinden gidiyor ve onları taklit ediyoruz?

Bu taklitçiliğin bizim inancımıza, bizim değerlerimize ve bizim kültürümüze ne kadar yabancı olduğunu ve biz mü’minlere hiçbir şekilde yakışmadığını, yaraşmadığını ne zaman kavrayacağız?

ABD ve batı dünyası, İslâm dinini yeryüzünden silmeye ahdetmiş iken ve bu yolda icrai faaliyet yaparken, hâlâ yılbaşı kutlaması adı altında bunları taklit etmeye, bunların izinden gitmeye devam edecek miyiz?

Yeryüzünde bir tek Müslüman bırakmamaya azmetmiş olan, ne kadar fazla sayıda müslümanı katlederse o kadar fazla mükâfat göreceğine inanan ve bu inançları uğruna zulümlerini ara vermeden sürdüren Siyonist İsrail devleti için, “kendilerini savunma hakkını kullanıyorlar” hatta “İsrail’in haklarına seyirci kalamayız” diyebilen hıristiyan ABD ve batı ülke insanlarını daha ne kadar taklitte ve takipte devam edeceğiz?

Allah’a isyanın neredeyse tavan yaptığı milâdî yılbaşı eğlencelerini ve noel çılgınlığını terk ederek, batı fikriyatına inat bu gece camilerimizi dolduralım ve ellerimizi Yüce Yaratıcımıza, zulüm gören dünya Müslümanlarının kurtuluşu için açalım.

Dualarımız; dünyanın bütün bölgelerinde acılarla iç içe yaşayan mazlum Müslüman kardeşlerimiz için olsun. Kokuşmuş batı düzeninin rezilliğinden, Mekke’nin fethinin getirdiği güzellikler sistemine dönme vaktidir artık. Çekilen çile ve acılar uyanışa vesile olsun, yeni yıllarımız mü’minler için diriliş yıllarımız olsun İnşaallah…

Allah’a isyanın zirveye çıktığı yılbaşı gecesinde, Mekke’nin fethi münasebetiyle Fetih gecesi düzenleyen ve genç nesillerimize İman şuuru aşılama faaliyeti içinde olan Anadolu Gençlik Derneği yöneticilerini tebrik ediyor, hayırlı faaliyetlerinin devamını diliyorum. Allah (c.c.) yar ve yardımcıları olsun.

Bu gece kepazeliklerle dolu TV programları izleyip günahlara dalmak yerine, Mekke’nin fethinin kutlandığı geceye katılmak, inananlar için mükâfat, sevap ve ecir dolu bir tercih olacaktır. Mutlu yarınlar efendim.