MEKTEPLER ARASI ADALAETSİZLİĞİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ…
Geçen hafta “Gidişat vahim yere” başlıklı makalemi “Gelecek ne kadar başarılı gençler yetiştirmekten geçse de başarısızlara sahip çıkmadığımız müddetçe bu başarılılar hep tehlikede demektir” şeklinde sonlandırmıştım.
Öğrenci, öğretim sürecinde, belli dönemlerde başarısızlığa düşebilir mi? Öğrenciyi başarısız bir insan olarak ilan etmek, tek yönlü bir değerlendirme ve çocuğa haksızlık, değil mi? Bir konuda başarısız olsa, bir başka konuda başarılı olma şansı yok mu? Eğitim sistemi hem başarı ve hem de kişilik kazanma konusunda ne kadar çaba sarf ediyor?. Gibi soruların cevaplarını aramaya çalışmıştım.
Ne yazık ki! Ülkemizde eğitim sistemine ideolojik yaklaşımlardan dolayı, sistem geleceğini garanti altına alabilmek adına okulları bile bile kategoriye ayırmış, meslek liseleri diye ayırdığı okulları ta baştan başarısız ilan ederek sizden bir şey olmaz diye ötekileştirip bir kenara itmiştir…
İdeolojik kaygıların tezahürü olarak cereyan eden güya günü kurtarma politikalarının ürünü olarak alınan bu tip kararların faydasızlığını ve onca gencimize verdiği zararları sonuçları itibari ile hep birlikte gördük.
Egemen güçler ele geçirdikleri kurum ve kuruluşlarla sürekli sorun yaşanan bu konuyu kendileri için yaşamsal bir gerekçe olarak görüp çözüme kavuşturmamak için mücadele ediyorlar.
Konuyu sistem tarafından dışlanan ve üniversite kapısını yüzlerine kapatılan bir meslek lisesinden örnek verdikten sonra birkaç soruyla vahamete tekrar işaret edeceğim.
Seydişehir Anadolu Teknik ve Endüstri meslek lisesi.
-30.000 m2 açık, 10.000 m2 kapalı bir alana sahip olan ve 11 binadan oluşan okul,
-Yıllık bütçesi 1milyon Euro…
-800 öğrencisi ile yanında öğrenci yurdu binasının da bünyesine katılması ile kampus olma özelliğine kavuşmuş diyebiliriz.
-Teknolojinin bütün imkânlarını kullanarak donatım yapılan yurt binası 120 öğrenciyi barındırıyor.
-Modern standartlarda planlanan 4 katlı yurt binasında öğrenciler daha modern, ferah ve kapasiteli bir ortama barınıyorlar.
-Okul ortamında bulunan sosyal tesislerden de yararlanma imkânına sahip olan öğrenciler, dinlenme, spor yapma, ders çalışma, yemek yeme ve yatma ortamlarını estetik ve uyumlu bir şekilde hazırlanmış.
-4 kişilik odalar bilgisayarlarla donatılmış..
-AB projesi çerçevesinde onlarca öğrenci ve öğretmeni ile Avrupa da projeler gerçekleştirmiş.
Şimdiye kadar okuldan mezun olan 3000 yakın nitelikli elemanla ülke ekonomisine katkı sağlamış..
-Teknoloji ve bilişim laboratuarları ile üreten beyinleri topluma kazandırmak için çabalamış
Okul kantininde sosyal aktivitelerle isteyen TV seyredebiliyor isteyen bilardo ve masa tenisi oynayabileceği kantin ortamını ve spor salonunda her tür spor yapabilme özelliği olan bir eğitim yuvası diyebiliriz.
Şimdi buradan sormak istiyorum; normal düz liselerin %10’unun bile ancak üniversitelere girebildiği bir ortamda neden bu meslek liselerinin önü tıkanıyor?
Neden üniversitelere daha fazla örgenci gönderen okullar sürekli gündemde tutularak bu ülkenin üretimine yetişmiş insan kaynağı olan bu okullar ikinci sınıf muamelesi görüyor?
Ben derim ki okul dışındaki öğrenci portföyüne bakarak bu okulları basite almayalım..
Tüm okullara adaletli davranmayı beklemek tüm eğitimcileri ortak isteği olmalı.
Bu haksızlığın önüne geçme çabası öncelikle eğitim camiası tarafından verilmeli…
Özellikle öğretmen sendikaları bu vahamete tepkisiz kalmamalı…
Mektepler arası bu adaletsizliğin önüne geçilmelidir…