Ülkemiz içerisinde ve bulunduğumuz bölgede çok büyük olaylar ve önemli gelişmeler cereyan etmektedir.
İçeride PKK terör örgütü ara vermeden, durup dinlenmeden saldırılarına devam ediyor ve anaların gözyaşları sel olup akmayı sürdürüyor. Daha da önemlisi terör örgütü, arkasına aldığı dış destekle ülke topraklarının bir bölümüne göz dikmiş bulunuyor ve amacına ulaşmak için eylemlerini sürdürmekte kararlı görünüyor.
Ülkemizde 10 yıldır yakalanan istikrar ve olumlu gelişmeler, Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesini istemeyen dış güçler tarafından, maşa olarak kullandıkları terör örgütü eliyle yok edilmeye çalışılıyor.
Ülkemizin etrafı da âdeta ateş çemberinde…
Suriye’de bir türlü bitmek bilmeyen iç savaş, sınırda yaşayan halkımızla birlikte topraklarımızı da tehdit eder hale gelmiştir. Beşar Esed’in kendi ülkesinde kendi insanına karşı uyguladığı zulüm ayyuka çıkmış hatta kendi sınırlarını aşarak komşu ülkelere kadar uzanmıştır. Bu bağlamda sadece ülkemize sığınan mülteci sayısı 120 bini aşmıştır. Oğul Esed’in zulmü baba Esed’in tarihe geçen zulmünü bile aratır hale gelmiştir.
Suriye’yi baskı ile yöneten Nusayri azınlığın, ülke nüfusunun % 90’ını oluşturan Sünni Müslümanlara karşı yıllardır yaptığı zulmün bir benzeri, Siyonist İsrail Devleti tarafından Filistin Müslümanlarına uygulanmaktadır.
Siyonist İsrail Devleti’nin son günlerde yeniden uyguladığı savunmasız insanları katletme operasyonu, yıllar boyunca zaman zaman sahneye koyduğu zulmün ve insanlık dışı vahşetin bir devamıdır. İnsanlığını yitirmiş, vicdanını kaybetmiş İsrail’in yaptığı devlet terörü ile kundaktaki bebeklere varıncaya kadar toplu katliamına maruz kalan ve bütün dünya ülkelerinin gözleri önünde yok edilmek istenen mazlum Müslüman Filistin halkının tahammül edilmez çilesi 60 yıldır devam ediyor.
Yahudi ırkını en üstün ırk olarak gören, kendilerinden başka bütün milletlerin Yahudilere köle olarak yaratıldığına inanan, bu inanışı kabul etmeyenleri insan olarak bile görmeyerek onların yok edilmeleri görüşünde olan ve bu inançları doğrultusunda, zulümleri ile tarihe geçmiş Neron’ların, Hitler’in zulümlerini bile gölgede bırakacak şekilde büyük bir vahşet sergileyen siyonizmin temsilcilerinin yıllardır katliamlarına uğrayan Filistin’in, Gazze’nin dayanılmaz çilesi artık bitmelidir. Aslında acınacak durumda olan, zavallı olan mazlum Filistin halkı değil, zor zamanlarında onların yardımına koşmayan ve onları yalnız bırakan 1,5 milyarlık İslam âlemidir. Hani Efendimiz, “Müslümanlar bir bedenin uzuvları gibidir” buyurmuştu. Bedenimizin bir uzvu kan gölüne döndüğü halde kayıtsızlığını sürdüren ve İsrail’in en büyük hâmisi olan ABD den imdat dileyen İslam ülkeleri, bir organda başlayan kangrenin bütün vücudu sarmasını mı bekliyorlar?
Her şeye rağmen inanıyoruz ki, Müslüman halkların gözyaşıyla yoğrulmuş duaları önce ötelerin ötesine Ekber olan Yüce Allah’ın katına ulaşacak, daha sonra da rahmet deryası olarak Filistin’in, Gazze’nin üzerine düşecektir.
Temenni ediyoruz ki, sağlanan ateşkes kalıcı olsun ve mazlum Filistin halkının çilesi artık son bulsun.
Yukarıda konu ettiğim olaylar ve benzerleri, dünyayı ellerinde tutan ve başka ülkeleri sömürme alışkanlıkları bulunan egemen güçlerin uygulamaya koyduğu senaryonun birer parçalarıdır. Geçmişte yaşanan ve hâlâ sükûnetin temin edilemediği Irak ve Afganistan işgalleri de aynı senaryonun bölümleri idi. Bütün bu olaylar aynı güç merkezleri tarafından planlanmakta ve sahneye konmaktadır.
Bu gidişle dünyada uygulanan zulüm düzeninin sona ereceğine ve âdil bir dünya düzeninin kurulacağına dair umutlarımız giderek azalsa da, dünyada âdil ve hakkaniyete dayalı bir sistemin oluşturulma çabalarının devam ettirilmesi gereklidir. Bu gayreti ancak Türkiye sürdürebilir ve bu görev Türkiye’ye düşmektedir. Zulümlerin son bulması, âdil bir dünya sistemin kurulmasına ve işletilmesine bağlıdır.
Türkiye’den son günlerde yükselen olumlu sesler, bu gayretin ve bu görevin ilk adımını oluşturmaktadır. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın; İsrail’i savunan ABD ile Birleşmiş Milletler, AB ve Arap Birliği yapılarını sert bir şekilde eleştirmesi ve bundan sonra da Uluslararası toplantılarda bu yöndeki eleştirilerini dile getirmeye devam edeceğini açıklaması, bu çabanın ilk kıvılcımları olmuştur.
Artık gerek Birleşmiş Milletlerin yapısı gerekse İslâm ülkelerinin kendi aralarında kurduğu işlevsiz ve güçsüz yapılar sorgulanmaya başlanmıştır ve bu sorgu dalgası giderek büyüyecek ve tüm dünyayı saracaktır İnşallah…
*** *** ***
Memleketimizin içinde ve dışında böylesine önemli olaylar cereyan ederken, çok değerli okuyuculara Memleket’in bu köşesinden seslenmem ve dağarcığımda bulunanı paylaşma imkânı bulmam benim için güzel bir fırsat olmuştur.
Bendenize bu fırsatı veren çok değerli Adem Alemdar kardeşime yürekten teşekkür ediyorum.
Gazeteciliğe ve yazarlığa başladığım 1978 yılından itibaren ilk 4 yıl sürekli olarak, daha sonra aralıklarla ama hiç kopmadan, son 6 yıldan bu yana da ara vermeden yazdığım ve hâlâ gönül bağımın devam ettiği eski adıyla Türkiye’de Yarın şimdiki adıyla Merhaba gazetemizin başında bulunan çok değerli Mustafa Arslan kardeşime şükranlarımı sunuyor, kendisini buradan candan selamlıyorum.
Başında güzel insanın bulunduğu bir gazete köşesinden, yine başında, yönetiminde ve yazar kadrosunda güzel insanların bulunduğu bu gazete köşesine adım atarken tüm Memleket mensuplarına ve Memleket sevdalılarına merhaba diyorum.
Diyar-ı Mevlâna’nın Memleket’inden herkese merhaba…
Mutlu yarınlar efendim.