Gençlik yıllarımda köy işlerinde çok çalıştık. Ekin ektik, suladık, biçtik. Harman kaldırdık. Sap sürüp, saman sattık saman pazarlarında. İnekle, koyunla, sütle, yoğurtla Sabah erkenden giderdik tarlaya, yaz sıcağı bastırmadan epeyce çalışır, öğlen üzeri bir saat kestirirdik. Akşam da gün batıp hava iyice kararıncaya kadar çalışmaya devam ederdik. O zamanlarda beden işçiliği yaptığımız halde çok yorulmazdık. Şimdilerde ufak tefek işlerle uğraştığımız halde kafamız yoruluyor. Boğuluyoruz ters giden pek çok şeye.Çoluğa çömleğe kızıyoruz, sesten, havadan strese giriyoruz. Her şey moralimizi bozmaya potansiyel olarak müsait. Torunlar gelip tepemize çıkınca seviniyoruz da işin dozunu kaçırıp maskara yapmaya kalkıştılar mı, onlara da kızıvırıyoruz Bundan 30 sene kadar evveliydi. Bizim oralarda bir Ali vardı. Herkes severdi bu Aliyi. Ama bu sevgi niye bilinmezdi. Ali fırtına gibiydi, ne zaman gelir, ne zaman gider bilinmezdi. Uçuk fikirleri ve dobralığı ona tarifi zor bir sempatiyi beslerdi. Lakin Alinin kötü bir huyu vardı ki kimse bunu görmek istemezdi. Niye görmek istemez derseniz, onun da tarifi zordu. Hani adam satmak dediğimiz şey. Sıkıştığı an karşısındakinin önemi yoktu. Fakat şimdilerde hafızamı zorluyorum, hesabını iyi yaparmış. Menfaati olanları satmazdı. Onları sürekli onore ederdi. Kendince önemsiz kişiler ise hemencecik boş verilebilirdi. İşte bu Alinin şimdi nerede ne iş yaptığını merak ettim bir an. Ölü mü diri mi, onu bile bilmem. Yıllar var görmeyeli. Adını duymadığımıza göre önemsiz bir vatandaş olarak yaşadı veya yaşıyor. Şimdi durduk yerde bunu niye yazdığımı merak edeniniz varsa söyleyeyim. Bizim yazılara laf etmeye kalkışanlar varımış. Ben bahsettiğim Aliye benzemem. Çalışmayı sevdiğim gibi çalışkan adamı da severim. Miskin miskin, pişkin pişkin, asalaklık edenlerden hazzetmediğimi herkes bilir. Aha, işte görüyosunuz, bu yaşta bile hala memleket meselelerine kafa yoruyorum. Niye? Hani, başta anlatmıştım ya, çoluk çömlek iyi günler görsünler. Bizim çektiğimiz sıkıntıları çekmesinler.Dedikodu, o kimdi bu kimdi, o ne iş yapardı, bu ne iş yapardı sorup duranlar çoğaldıkça memleket düze çıkmaz. Millet işin görülmesini bekler, lafın yürümesini değil.