Eğitim Bir-Sen Konya 2 Nolu Şube Başkanı Şenol Metin: Tüm memurların maaşında 1 Ocak'tan geçerli olmak üzere bir artış olacak. En düşük memur maaşını 2 bin 400 liradan hesap ettiğimizde yaklaşık olarak 180-200 liralık bir artışa tekabül ediyor. Ortalama memur maaşlarında da 250-300 liralık bir artış getiriyor. Tabi, ülkenin 10-12 yıl öncesine baktığınız zaman da memur maaşları ödenemeyecek durumdaydı. Bir yandan Türkiye hassasiyeti gösterdik, diğer yandan son yılda büyüyen ekonomiden payımızı istedik.
BÜYÜME DEVAM ETMELİ
Sendikacılar olarak seçim sonuçlarına artı ya da eksi olarak yansıması bizim ilgi alanımıza girmez. Birincil önceliğimiz kazanımlarımızdır. Burada sadece şunu belirtmek lazım ki, ekonomik koşullar insanların oy verme davranışını etkiliyor. Yalnız, önümüzdeki seçimlerin bizim için başka bir boyutu var. 7 Haziran seçimlerinde gördük ki, Türkiye'nin büyümesini devam ettirebilmesi için güçlü iktidara ihtiyaç var. Özellikle son gelişmeler ve Türkiye'nin coğrafi konumunu göz önünde bulundurursak Türkiye'nin zayıf bir iktidarı kaldıramadığını görebiliriz
-Toplu sözleşme süreci hangi şartlar altında gelişti?
Öncelikle bizim asli görevimiz sendikacılık yapmak, çalışanlarımızın haklarını korumaktır. Bunun için Ağustos ayı içerisinde hükümetle üç haftalık yoğun bir pazarlık sürecini yaşadık. Misyon örtüşmesine girdiğiniz bir yapıyla çıkar çatışmasına girmeniz de doğaldır. Bir çıkar çatışmasının yani masanın iki tarafı olarak da karşı karşıya geldik. Hükümet kendi öncelikleri çerçevesinde bir değerlendirme yaptı ki, biz buna Kamu İşveren Kurulu diyoruz. Biz de sendika olarak çalışanlarımızın öncelikleri çerçevesinde değerlendirme yaptık. Yaklaşık bir ay süreyle... Zaten anlaşmanın son 7 dakikada imzalanmış olması da içerideki pazarlığın ne kadar çetin olduğunu gösteriyor. Hakem heyetine gerek kalmadan anlaşmanın yapılabilmiş olması da ayrıca güzel bir gelişmedir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Memurun pazarlık imkânı olmadığı bir gelenekten geliyoruz. Ama artık son yıllarda bu değişti. Pazarlık süreci çok çetin geçti ama biz masayı değerli kılacak her türlü anlaşmanın yanındayız. Sendika olarak hükümete beklentilerimizi açıkça anlattık.
-Sendika olarak hükümetten beklenti ve talepleriniz neydi?
Yaptığımız çalışmaların sonucunda hükümetten iki şey istedik. Birincisi, Türkiye'nin son on yıllık büyüme ve refah artışından payımızı, ikincisi ise enflasyon farklarını istedik. Bu çerçevede çalışmalarımızı yürüttük. Ve 8+8 bizim için oldukça iyi ve gelişmiş ülkelere baktığımız zaman bu talep mütevazi bir talepti. Ancak dünyanın gelmiş olduğu konum, 1 Kasım seçimleri ve diğer faktörleri göz önünde bulundurarak hükümet masaya 4+4'le geldi. Biz bunu görüşülebilir bile bulmadık. Malumunuz 11 sendika temsilcisi olarak bizler, iyileştirmeler yapılırsa yeniden müzakerelerin devam edebileceğini söyleyerek masadan kalktık.
-Türkiye'nin son 10 yıllık büyümesinden pay almak istiyoruz dediniz. 10 yıl öncesi bu haklar yok muydu?
Türkiye'nin milli gelir artışı son 10 yılda dolar bazında 5 kat arttı. Ama memurların bu artıştan aldıkları pay 3 kattı. Biz bu aradaki farkı istedik. Karşılanabilir bir taleple gittik. Hükümette 6+5 ile geldi son olarak. Biz 8+8 istedik. 6+5 de makul olduğu için imzaladık.
-6+5'in ayrıntısı nedir?
Tüm memurların maaşında 1 Ocak'tan geçerli olmak üzere bir artışı ifade ediyor. En düşük memur maaşını 2.400 liradan hesap ettiğimizde yaklaşık olarak 180-200 liralık bir artışa tekabül ediyor. Ortalama memur maaşlarında da 250-300 liralık bir artış getiriyor. Daha iyisi olabilir mi? Keşke olsaydı... Masanın gücü buydu, ülkenin gerçekleri buydu ve buna Türkiye'nin önümüzdeki yılları adına biz katlandık.
Tabi ki, ülkenin 10 yıl öncesine baktığınız zaman da memur maaşlarını ödemekte zorlanan bir devlet yapısıyla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Bizim masada aslında Türkiye'ye verilen değer de kendini gösterdi, zira biz olmayan bir şeyi değil, son yılda büyüyen ekonomiden payımızı istedik.
- Devlet çalışanıyla, memuruyla pazarlık yapar mı?
Masada her iki tarafında temsilcileri var. Dolayısıyla bu bir eşitler arası bir ilişkidir ve eşitler arasında her zaman pazarlık vardır. Pazarlıktan ziyade bu bir nevi akitleşmedir. Biz kamuya bütün birikimlerimizi, enerjimizi, alın terimizi ortaya koyarken kamudan da hakkımızı istiyoruz. Bizim için adil değil aynı zamanda bir de siyasal boyutu var. Yani bu ülkede sermaye kimdeyse güç ve yönetim ondaydı. Bundan on yıl öncesine kadar bu ülkeyi İstanbul'daki 2 bin kişilik dukalar yönetiyordu. Türkiye'nin büyüme yılları dediğimiz son on yılda Anadolu sermayesi gelişti ve yönetişime ortak oldu. Bir de buna kamu emekçilerini katarsanız... İşte birileri için istenmeyen tablo ortaya çıkıyor adeta. Şu anda zaten Türkiye'deki kaos isteyenlerin kafasındaki soru şu: Bu ülkeyi kim yönetecek? Biz diyoruz ki, biz kamu emekçileri olarak emeğimizi ortaya koyacağız devlet ise imkânlarını sunacak, aklıselimde birleşeceğiz.
-Sendikalar masada istediğini elde edebildi mi?
Bizim için toplu sözleşme süreci masanın değerliliğini tespit ve ispat eden önemli bir araçtı. Masanın varlığı bile Türkiye'nin ilerleme düzeyinde geldiği noktayı gösteriyor. Daha da ötesi 'Devlet memuruyla pazarlık eder mi?' düşüncesinde olan 'ben veririm o alır' yapısından masaya oturan, memurunu dikkate alan bir devlet yapısına geldiğimizin farkındayız. Bu yönüyle toplu sözleşme sürecinin çok verimli geçtiğini de söyleyebilirim. Kamu heyetine bile gerek kalmadan imzaların atılması istenilenin alındığını da gösterir diye düşünüyorum. Bir kez daha emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
-Her ne kadar emekliler sizin sendikal alanınıza girmese de onlar için de özel çalışmalar yaptığınızı biliyoruz. Emeklilerin kazanımları ne oldu?
Özellikle memur emeklilerimizin bir mağduriyeti söz konusu idi. Elde edilen seyyanen artışlar önemli bir artış ve bundan sonraki toplu sözleşme masamızda emeklilere de yer vereceğimizi hatırlatmak istiyorum. Çalışırken aldığımız aile yardımını emekli olduğumuzda alamayışımızı kabul edilir bulmuyoruz. Bunlar aynı zamanda önümüzdeki toplu sözleşmenin de ipuçları diyebiliriz.
-Hem çalışan hem de emeklilere bayram öncesi müjdeler olacak mı?
Bu tamamen siyasi iradenin elindedir ama beklentilerimiz var.
-Hükümet ibadet hürriyetine dair önemli değişiklikler yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İbadet hürriyetinin karşılanması devletin asli görevlerinden birisidir. Burada Cuma izninin kullanılabilir hale getirilmesi, Türkiye açısından bir dönüm noktasıdır. Türkiye tarihinde ilk kez dini ibadetin yerine getirilebilmesi için kamu izin vermek zorunda kaldı. Bu çok önemli bir adımdır. Artışların az ya da çok olması bir tarafa yalnızca Cuma izninin bile kazanılmış olması bile toplu sözleşmedeki kazanımların ne kadar değerli olduğunu gösterir.
-Toplu sözleşme süreci yaşanırken "7 Haziran sonrasında bir hükümet kurulamamış, ortada ülkemizde 'kaos var' düşüncesi olanlar varken memurlar zam peşinde koşuyor" yorumları yapıldı. Bu yaklaşım doğru mudur?
Biz devletten 'ulufe' değil hakkımız olanı istedik. Emek, alın teri kutsaldır ve emekçinin teri yere düşmeden ücretini vermek de önemlidir. Bu durum herkesin üzerine vebaldir. Biz hakkımızı istedik, istiyoruz. Onun için burada hiçbir yanlışlık yok. Doğu'daki temsilcilerimiz dahil bizler Eğitim Bir Sen camiası olarak bir tane bile şehit gelmesin diye uğraşıyorken işin bu tarafında da çatır çatır pazarlığımızı yapar, hakkımızı isteriz.
-Toplu sözleşmedeki kazanımlar 1 Kasım seçimlerine nasıl yansıyacak?
Öncelikle AK Parti'nin popülist söylemlere kapalı olduğunu biliyoruz. Sendikacılar olarak seçim sonuçlarına artı ya da eksi olarak yansıması bizim ilgi alanımıza girmez. Birincil önceliğimiz kazanımlarımızdır. Burada sadece şunu belirtmek lazım ki, ekonomik koşullar insanların oy verme davranışını etkiliyor. Yalnız, önümüzdeki seçimlerin bizim için başka bir boyutu var. 7 Haziran seçimlerinde gördük ki, Türkiye'nin büyümesini devam ettirebilmesi için güçlü iktidarlara ihtiyaç var. Özellikle son gelişmeler ve Türkiye'nin coğrafi konumunu göz önünde bulundurursak Türkiye'nin zayıf bir iktidarı kaldıramadığını görebiliriz.
Röportaj-M.Ali Elmacı