14-21 Nisan tarihleri arasında yaşadığımız kutlu doğum coşkusu gerek ülkemizde ve gerekse yurt dışında farklı etkinliklerle kutlanmaya devam ediyor.
Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yılın ana konusu olarak “Hz. Peygamber ve Merhamet Eğitimi” başlığını seçmekle büyük isabet etmiştir. Bilindiği gibi, Hz. Peygamber Efendimizin iki güzel sıfatından birisi “er-Raûf” bir diğeri de “er-Rahîm”dir. Bu bağlamda O’nun merhametinin hedefleri bütün bir varlığı kuşatmıştır. Maalesef insanlık maddi alanda olabildiğince gelişme kaydetmesine rağmen aynı gelişmeyi ahlaki yücelik ve değerlerde sürdürdüğünü söylemek zor görünmektedir.
Bu toplumda sevgi adına her gün kadın cinayetleri işleniyor.
İçinde yaşadığımız toplumda on kadından dördü şiddetin her çeşidini görüyor.
Bu toplumun içinde, yüksek düzeyde seküler eğitim almış kimi okumuşlar bile anne ve babalarına kıyabiliyor.
Bu toplumda, kullanım tarihi geçmiş ilaçları yeni ambalajlarla piyasaya sürerek halkın sağlığını tehlikeye atanlar var.
Bu toplumda kimi insanlar çok para kazanma hırsından hareketle meyve ve sebzelerin genetik kodunu bozarak halkın sağlığıyla oynuyor.
Bir insan düşünün ki, masum yavruların iffetlerini kirletmekle kalmıyor, bir de onların hayatlarını söndürüyor.
Sözüm ona mimsiz medeniyetin mensupları, yıllardır sömürdükleri yetmemiş gibi modern sömürü projeleriyle İslam dünyasını ateş ve barutla yakmaya devam ediyor.
Afrika ve Latin Amerika ülkelerinde binlerce çocuk açlıktan ölüyor.
Şu ihtiyar dünyamızda hala etnik ve mezhepsel çatışmalarla Müslüman halklar birbirine kırdırılıyor.
Evet, böyle bir dünyada merhamet elçisi Efendimiz Hz. Muhammed (a.s)’ı tanıtmaktan daha değerli ve yüce hangi görev vardır?
Eğer, Hz. Peygamberin merhameti, ailelerden çekilirse, aileler dağılıyor.
Eğer Hz. Peygamberin merhameti, pazarlardan ve ticaret hanelerden çekilirse, helal ve haram duyarlılığı önemini yitiriyor, her türlü gayr-i meşrû ticaret mubah görülüyor.
Eğer Hz. Peygamberin merhameti, hukuktan çekilirse, yasalar, büyük sineklerin delip geçtiği küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağı haline dönüşüyor.
Eğer Hz. Peygamberin merhameti, eğitim alanından el çektirilirse, vandalist ruhlu gençler yetişiyor.
Eğer Hz. Peygamberin merhameti gençlerin hayatından çıkarsa, onlar, eroin, uyuşturucu, içki ve kumar anaforlarında kaybolup gidiyor.
Eğer Hz. Peygamberin merhamet sıfatı, hayvanlara muamelede bertaraf edilecek olursa, fok balıkları derileri bozulmasın diye kafalarına vurula vurula öldürülmeye devam edecektir.
Eğer Hz. Peygamberin merhamet ahlakı uluslar arası ilişkilerde eksen alınmayacak olursa, güçlü olmayan ülkeler varlıklı ülkelerin vesayeti altında en acımasızlıkları tatmayı sürdürecektir.
Eğer Hz. Peygamberin savaş hukukunda bile ihmal edilmeyen merhamet duyarlılığı geçersiz sayılırsa, tanklarla binlerce Filistinli Müslümanın evleri başlarına yıkılmaya ve tarlaları talan edilmeye devam edecektir.
Eğer bütün bir dünyada merhamet ve adalet göz ardı edilirse, imtiyaz odaklı cahiliye hayat tarzı varlığını sürdürecektir.
Onun için bugün bütün bir dünya sathında yeniden merhamet eksenli bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç duyulmaktadır. Merhametin temel alındığı bir hayat tarzı, ütopya değildir. Çünkü bu bakış tarzı bir yaşam biçimi olarak Müslümanların tarihlerinde canlandırılmıştır. Bu sebeple, ne kadar çok merhamet konulu programlar yapsak yine de azdır. Önemli olan bu programlarda dile getirilen hususları bir yaşam tarzı haline dönüştürmektir.
Nice kutlu doğumlarda buluşmak ümidiyle.