Merkez Bankası’na atama yapmak...

yazar-28

Merkez Bankası’na atama yapmak kolay değildir

 

Mart ayının en önemli konusu Büyükanıt olayı olarak gözlemlendi. Aslında olay bir başka büyük ve o kadar önemli atamanın gözlerden uzak yapılmasını sağladı veya bu maksatla kullanıldı. Merkez Bankası’na atama yapmak. Dünyada bu atama pek hükümetlere bırakılmayacak kadar ciddi olduğundan hükümet olayın vahametini yeni yeni anlamaya başladı. Atamada kriter “eşinin başörtülü olamayacağından” ileri sürülen gerekçe aslında kılıf hazırlamak içindi, ama onda da başarılı olamadılar. Herhalde işin başındakiler bazı gerçekleri görmeye başlamışlardır.

Osmanlı’da Merkez Bankası’nın kuruluşu Tanzimat yıllarına rastlar. Ne gariptir ki bu tarih aynı zamanda Osmanlı’nın çözülme yıllarının başlangıcıdır. Avrupalı olmak için onların sistemine tabi olmak gerektiği inancı Osmanlı’nın kemirilmesine giderek içinin boşaltılmasına sebep olmuştu. Sonuç malum.

“Osmanlı Devleti’nin ekonomik alanda gelişememesinin ve yarı sömürge haline gelmesinin en önemli sebebi,  senyoraj hakkını kullanmamasıdır.” Osmanlı Devleti, kamunun belli bir finansman kaynağı olan senyoraj yetkisini, İngiliz ve Fransız ortak sermayesine dayanan Osmanlı Bankası’na bırakmıştı. Bir başka deyişle, Osmanlı Devleti, kendi parasına, dolayısıyla ekonomisine hakim değildi. Peki Osmanlı Bankası neydi. Şair Eşref’in taşlamasıyla anlatmak isterim.

Devrin Maliye Bakanı Ermeni Boşo Efendi’dir. Bu Boşo Efendi her yerde “Osmanlı Bankası ne kadar Türk ise ben de o kadar Türk’üm” diyerek tıynetini belirtir. Bir gün işine atıyla giderken ata bir köpek saldırır. At şaha kalkar, Boşo efendi tepe pakla yere çakılır ve ölür. Şair hiç kaçırmaz.

“Bir kelbi, kelp ile mahveyledi Allah

La havle kuvvete illa billah” der. Biliyorsunuz Kelp köpek demektir.

Senyoraj demek merkez bankalarınca basılan para kadar halktan vergi almak, paradan para kazanmak demektir. Merkez bankalarının en önemli geliri budur. Bu açıdan bakacak olursanız Merkez Bankası devletten bağımsız olamaz. Devletin bir parçası olur. Eğer bağımsız olacak olursa, devlet bu senyoraj gelirinden mahkum olur ve sonuç borçlanma ve ekonomik sıkıntıdır. Siz bakmayın bağımsızlığın fiyat istikrarı sağlanıp enflasyonu düşürdüğü masalına. Eğer bu hak devlette kalsa borç almaya gerek kalmaz. Aslında sır da burada. Sizi bir yerlere bağımlı yapmak için uygulanan bu senaryoda.

Başbakan Erdoğan, bir ekonomist olmadığı için halkın yıllardır uyutulduğu laflarla enflasyonu açıklıyor. Bunu yapmadıkları için de övünüyor. Muğla’da yaptığı bir konuşmada, kendilerinden önce sıkışıldığında hep Merkez Bankası’na para bastırıldığını, bunun için “enflasyonun da canavara dönüştüğünü” belirterek, “bunlar modern hırsız” dedi (Akşam Gazetesi, 2 Ocak 2006). Oysa, “milli gelirin üçte biri oranında emisyon hacmini artırarak senyoraj geliri elde edilmesi devletler için bir mecburiyettir. Aksi takdirde, piyasada yeteri miktarda tüketim olmayacağı için ekonominin dengeye oturtulması mümkün olmaz.” Nitekim bunun gerekli olduğunu giden Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti de kabul ediyor ve “Bu ülkede emisyonun milli gelire oranı düşüktür. Merkez Bankası evvelden beri basması gereken parayı basmamakta ve bunu faizleri yüksek tutmak için yapmaktadır. Rantiyeye hizmet etmeyi bırakıp çok para basılsa faizler düşecek, üretim ve yatırım artacak, üretim artınca enflasyon da düşecektir” (Hürriyet Gazetesi, 17.01.2005) diyor. Şimdi ikisinden biri doğruyu söylemiyor ama hangisi? Manzaraya bakacak ve siz karar vereceksiniz.

Yaman Törüner “Ateş ve tekerlekten sonra yapılan en büyük iş Merkez Bankaları’nın kurulmasıdır” diyor. Üstelik emisyondaki para miktarının sınırlandırılmasının ve Merkez Bankası’nın bağımsız kılınmasının enflasyonu düşürmediğinin sadece borçlanma yolu ile rantiyeye para aktarıldığını, borçlanaraktan senyoraj gelirlerinin kapitalist sistem ve borç veren ülkelere aktarıldığını söylüyor. “Uluslararası sermaye para basarak senyoraj hakkı elde etme yolu ile kalkınma yerine, size sürekli olarak borç alarak kalkınmaya çalışma propagandası yaparak kendi gelirlerini arttırır” diyor. “Ülke içinde para basarsak enflasyon olur, basmazsak borç stoku üçyüz milyar dolara yaklaşır” çıkmazındaki yanlışı anladınız sanırım.

Kolayca faiz gelirleri elde etmek, borç vererek ülkeleri kendine bağımlı kılmak ve para politikalarıyla ülkeleri kendine bağlı kılmak için uydurulan küreselleşme masalında, bu noktada Merkez bankalarının bağımsız olması düşünülemez. Üstelik oralara başkan atamak da zordur. İktidar olduğunuzu, ama muktedir olamadığınızı anlamaya başladığınız nokta burasıdır.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.