Kur'an-ı Kerim’deki bazı ayetlerin neye delalet ettikleri pek açık olmadığından o ayetlerin konusunun itikadi bir nitelik taşımadığı söylenebilir. Sözgelimi, şefaat ve Allah’ın görülmesi vb. konularda şeffat vardır ya da yoktur diyen veyahut ahirette Allah görülür ya da görülmez diyen tercihinden dolayı kınanmamalıdır. Bu tür konularda insanlar ancak “zann-ı galib” oluşturabilirler. Bunlardan birisi de İsra suresinin girişinde söz edilen Mescid-i Aksa’nın ne olduğudur.
Süleyman Ateş’e göre, İsra Suresi'nin başında işaret edilen Mescid-i Aksa, Cirane'de bulunan bir mescittir. Çünkü Kur'ân indiği zaman Kudüs'te Mescid-i Aksa adıyla bir mabet yoktu. Harabe halinde bulunan Süleyman Mabedi, onarılmış olsa da adı Mescid-i Aksa değildi. Zaten Yahudilerin kendi mabedlerine mescit adını vermeleri pek makül değildir. Kur'ân'ın indiği sırada Kudüs'te bu adla bilinen bir mabet bulunmadığına göre İsra suresinin baş tarafında Hz. Peygamber'in yürütüldüğü mescidin, Araplarca bilinen bir mescit olması gerekir. Bu da Kudüs'te değil, Mekke yöresinde bulunan bir mescit olmalıdır. Mescid-i Aksa'nın Cirane'de, Hz. Peygamber'in ihrama girdiği mescit olduğu rivayetini Vakıdi ve Ezraki kaydetmişlerdir.
Muhammed Hamidullah’a göre ise bu mescid göklerde olmalıdır. Yoksa kastedilen, Kudüs’teki Mescid-i Aksa değildir.[1] Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Filistin’e Kur'an “yakın topraklar” (Rum, 30: 3) derken günümüzde işgal altında bulunan Filistin topraklarındaki mescide “uzak” demesi pek doğru görünmemektedir.
Hamidullah Kur'an’da geçen el-Mescidu’l-Aksa’nın hadislerde Mescidu’l-Aksa şeklinde geçtiğini ifade ederek Buhari gibi birçok hadis kitabında Rasulullah (s)’tan şu hadisin nakledildiğini söylemektedir: “Bineklerinizi sadece şu üç mescid için hareket ettiriniz: Mescidu’l-Haram (Mekke), Mescidim (Medine) ve Mescidu’l-Aksa.” Hadis metnindeki Mescidu’l-Aksa terkibi muzaf muzafun ileyh terkibindeyken Kur'an-ı Kerim’deki el-Mescidu’l-Aksa ifadesinde ise sıfat mevsuf ilişkisi vardır. Hatta Mescidu’l-aksa lafzının geçmediği onun yerine Mescidu Îlyâ[2] (مسجد إيليا) geçtiği nakiller de sözkonusudur.[3] Dolayısıyla Kur'an’daki ifade ile hadislerdeki ifade birebir örtüşmemektedir. Hamidullah’ın dikkat çektiği bu incelik tedkik ettiğimiz Buhari şerhlerinde oldukça barizdir.
Müslümanlar Kâ’be’nin kıble olmasından önce namazlarında Kudüs’te bulunan ve Yahudiler tarafından inşa edilen İlya mescidine yöneliyorlardı. Araplar buraya genel olarak İlya Mescidi yahut Beytu’l-Makdis adını veriyorlardı. Bugün Kudüs’te bulunan ve Mescid-i Aksa olarak bilinen mescid, Emevi halifesi Abdulmelik (h. 26-86/m. 646-705) tarafından ve Kudüs’ün fethinden elli yıl sonra inşa edilmiştir.[4]
Yukarıdaki veriler ve yaklaşımlar doğrultusunda, günümüzde Mescid-i Aksa diye bilinen yerin Kur'an’da bahsedilen el-Mescidu’l-Aksa olmadığını hatta ikisinin farklı yerler olduğu şeklindeki bakış açısının daha doğru göründüğünü söyleyebiliriz. Zaten girişte de belirttiğimiz gibi bu, iman konusu değildir. Ancak vahiy ve tarihi veriler doğrultusunda bir “zann-ı galip” oluşturulabilir.
Peki, bu farklı görüşleri ortaya koymak, Filistin davasına bir ihanet midir? Öyle olduğunu düşünmüyorum. Zira dini konular siyasete endeksli değildir. Kavramları netleştirmek maslahat adı altında kıyamete kadar ertelenemez. Filistin davasındaki asıl mesele Filistinlilere ait toprakların vahşice gaspıdır. Buna duyarsız kalan, görmezden gelen hesabını ahirette verir. İşgal altındaki sadece Mescid-i Aksa değil onun da içinde bulunduğu Filistinlilerin vatanıdır. Kur’an’daki Mescid-i Aksa’nın gökte olduğunu kabul etsek bile, Filistinlilere ait Kudüs’teki Mescid-i Aksa ve çevresindeki topraklar Siyonist rejimin işgalciliğini ortadan kaldırmadığı gibi, Filistinli Müslümanların haklarını savunmaktan geri duranlara da asla bir mazeret teşkil etmez, etmemelidir.
[1] Hamidullah Muhammed (1908-2002), Aziz Kur'an, (çev: Abdülaziz Hatip, Mahmut Kanık), Beyan Yay., İst., 2000., s. 429.
[2] Îlyâ, Kudüs şehrinin diğer adıdır bkz. Hamidullah Muhammed, İslâm Peygamberi, 2. c., (çev: Salih Tuğ), İrfan Yay., İst., 1993, I, 141.
[3] A.g.e.,, I, 140-141.
[4] Şimşek, M. Sait, Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri, 5 c., Beyan Yay., İst., 2012, s. 197.