İnsanları tanımak kolay mı? herkes birbirinden farklı, herkes şahsına münhasır… Amaçlarını anlamak kolay mı? Kimisi saf, kimisi münafık… İyi de herkes herkesle iç içe; nasıl olacak bu iş böyle?
40 yıllık dostunu bile tanıyamayabiliyor insan. Dünyaya kendinin getirdiği çocuğunu dahi tanıyamayabiliyor. Hatta öyle bir noktaya geliyor ki; kendini bile tanıyamıyor. Sanki herkes birer yabancı gibi derken; kendine bile yabancılaşıyor insan. İyi de bu nasıl oluyor?
Kimisi var hayata hep olumlu tarafından bakıyor, kimisi var felaket tellalı. Kimisi ‘hadi’ desen geliyor, kimisi var plan program yapılmadan kılını kıpırdatmıyor. Kimisinin dünya yıkılsa umurunda değil, kimisi ihtimalleri dahi kafasına takıyor. Kimi kim ne derse kafa sallıyor, kimisi ‘ben ne dersem o’ diyor. Kiminin tebessümü eksik olmaz iken; kiminin hiç yüzü gülmüyor. Kimi bir sırrı ölene dek saklarken, kiminin ağzında bakla ıslanmıyor. İnsanoğlunun her birinin parmak izleri farklı olduğu gibi, huyu suyu da bir farklı oluyor. Peki zamanla değişiyor mu insan?
Hani derler ya; ‘zaman her şeyin ilacı’ diye. Zaman mı, hayat mı bilemem. Bildiğim bir şey varsa; hiçbir şey aynı kalmıyor. Yerinde saymıyor hiçbir şey. Günler günleri, aylar ayları, mevsimler mevsimleri, yıllar yılları kovalıyor. Her gün insan ne olacağını bilemediği bir güne daha gözlerini aralıyor. Sürprizlerle dolu hayat ama; sürprizin iyisi kötüsü olmuyor. Bazen planladığı gibi gitse de; bazen de bir olay tüm planları alt üst ediyor. Bu arada çocuklar-genç, öğrenciler-çalışan, çalışanlar-emekli oluyor. Hiçbir şey aynı kalmıyor, her şey değişim halinde. Bir şehre yıllar sonra gittiğinizde bile her şey değişmiş oluyor, yeri geliyor insan zamanında avcunun içi gibi bildiği şehrin yollarını bulamıyor. Zaman öylece geçip gider mi hiç? Zaman geçip giderken insan ya armağanlar alıyor, ya aldığını veriyor. O da aynı değil ki; bu yıl alınan mahsul, öbür yılınkini tutmuyor. Yıllara meydan okuyanlar bile tıpatıp aynı kalmıyor. Sonra birileri çıkıp ‘sen değiştin’ diyor. İyi de nasıl bir değişim?
Yıllar birbirini kovalarken; aynı kalmıyor insan. Başımıza gelenlerle, başımıza gelenlere verdiğimiz tepkiler ‘bizi biz’ yapıyor. Kimi çocuğa ders çalışmak zor geldiğinde o çocuk kopya çekiyor. Öğretmeni görmeyince aldığı notu da kendisi aldı sanıyor. O sınavı geçiyor belki ama; asıl sınavda kalıyor. Üniversite sınavında umduğunu değil, bulduğunu alınca da isyan ediyor. Kimi çalışana iş yapmak zor geliyor, o çalışan her şeyi yarım yamalak, elinin ucuyla yapıyor. ‘Nasıl olsa maaşımı alıyorum’ diyerek, tüm gün işyerinde çay içip, bilgisayarda oyun oynayarak gününü tamamlıyor. Emeklilik geldiğinde o emeklilik parası da o kişiye nasip olmuyor. Kimi ‘ben ne diyorsam o’ diyor; çevresine fırtınalar estiriyor. Sonra bir evlilik yapıyor, eşinin lafından dışarı çıkamıyor. Yani; karşımıza çıkan insanlar öylesine çıkmadığı gibi başımıza gelen olaylar da öylesine gelmiyor. Bu hayatın ‘şimdi ne yapacaksın?’ sorusuna verdiğimiz cevaplar, bizi biz yapıyor. Yani; herkes parasız kalıyor ama birilerinin dolandırıcılık kolayına geliyor. Herkesin karşısına birileri çıkıyor ama; bazıları eşini aldatmayı seçiyor. Üniversite sınavında ki sorular meslek seçimimizi nasıl belirliyorsa; hayatta yaşadığımız problemlere verdiğimiz cevaplar da kim olacağımızı belirliyor. Hani yerinde duramayıp, ‘hadi hadi’ diye hem kendine hem yanındakilere rahat vermeyen insan; öyle bir şey oluyor ki; yerinden kalkamıyor. Biz hızlı gitmek istesek de; hayat yavaşlatıyor, dengeyi sağlıyor. Uğruna vazgeçtiklerimiz ya da ‘zor’ diyerek kolay olanı seçtiklerimiz, sanmayın biz de ebedi kalıyor.
İnsanlar değişir; yeter ki iyi yönde değişsin. İnsanları tanımak da çok zor mesele değil. Mesele; insan kalabilmek. O dolandırdı diye dolandırmamak, o kopya çekiyor diye kopya çekmemek, o aldattı diye aldatmamak, ‘hayat bizi buna mecbur etti’ diyerek suçu hayata atmamak. Hayat problemi önümüze koydu lakin; o şıkkı biz seçtik sevgili dostlar. Mesele; insanlarda kusuru aramak değil. Asıl mesele; kendi kusurlarımıza giderebilmek. Ne güzel özetlemiş Mevlanâ “İmtihan dediğin kağıt kalemle olmaz kurbanım. Kul kul ile sınanır” diye.
Haftaya görüşmek üzere kıymetli okuyucularım; sınavlarda doğru cevapları verenlerden olmamız, insanca yaşayabilmemiz ümidiyle...