“ Şunu bil ki güzel, güzeli cezbeder. ‘Temizler temizler içindir.’ Ayetini oku.
 lemde her şey, bir şey cezbeder. Sıcak sıcağı çeker, soğuk soğuğu.
Aslı olmayan, aslı olmıyanları çekmektedir, bâkiler de Bâkilerden sarhoş olmakta.
Cehennem ehli olanlar, cehennem ehli olanları cezbeder. Nûra mensup olanlar, ancak nûra mensup olanları ister.
Gözünü yumdun mu tasalanır, gama, kedere düşersin.
Gözün nûru, gündüzün nûrundan ayrılamaz.
Senin tasan ve kederinhemencecik gündüzün nûruna kavuşmak isteyen göz nûrunun câzibesinden ileri geliyor.
Gözün açıkken de tasalanırsan bil ki gönül gözünü yummuşsundur; onu aç!
Bil ki sıkıntı, gönlünün iki gözü de kapalı olduğundandır. Gönül gözü, kıyasa sığmaz bir ışık arayıp durmaktadır.
Benim gözüm yüce Mevlâ’nın sürmesiyle sürmelenmiştir. Varlık evidir o, hayal evi değil!
Gözünde bir tek kıl olsa hayâlinde inci, yeşim taşı gibi görünür.
Hayâlinden tamamiyle geçersen o vakit yeşim taşını, inciden ayırdedebilirsin.
Ey mücevver taşıyan kişi! Bir hikâye dinle de meydanda ve apaçık olan şeyi kıyastan farket.”
Mesnevi II(İlk b.81, son b. 111)
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî, hem hayatta iken hem de vefatından asırlar sonrasında bile insanları derinden etkilemiştir.
Onun bu nüfuzu her geçen gün biraz daha artmakta, adı ve öğretileri daha çok insana ulaşmaktadır.
Bu noktada Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’nin hayatı ve eserleri ile ilgili araştırmalar da çoğalmakta. Bu çalışmalar sadece yurt içi değil yurt dışında da bir çok bilim adamı tarafından gerçekleştirilmekte. Özellikle yurt dışında, pek çok ülkede çeşitli dernekler vasıtasıyla semâ ayinleri ve Mesnevi okumaları yapılmaktadır.
Bizim insanımız her nedense Mevlâna’yı direk kendi eserlerinden değil de başkalarının, onu ya da öğretilerini hikayeleştirerek anlatması üzerinden tanıma kolaycılığına kaçıyor. Belki de oldukça kapsamlı ve ağır bir tefekkür atlasına girmek istemiyor. Belki de yoğun(!) çalışma hayatı buna engel oluyor. Böylece Mevlânayı direk kendi sözlerinden değil başkalarının onu tarifi üzerinden tanıyıp anlamaya(!) çalışıyor.
Yrd.Doç. Dr. Yakup Şafak ; Hazreti Mevlâna’nın büyük bir yekün tutan eserlerinden, belli bir kanaat edinilecek ölçüde seçmeler yaparak, genel olarak Mevlâna ve eserlerini tanıma imkanını sunuyor okuyucusuna.
“Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi, kültür ve edebiyat tarihimizin en önemli simalarından biridir. Bu büyük mürşid, mütefekkir ve mutasavvıf, asırlarca gerek fikirleri gerekse temellerini attığı Mevlevîlik yoluyla İslâm dünyasını derinden etkilemiştir. Bugün ise eserleri, bütün dünyada gittikçe artan bir ilgiye mazhar olmaktadır. Haklı bir şöhretle, müslüman milletlerin asırlarca, gönülden sevgisini ve saygısını kazanmış olan Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi , dün olduğu gibi bugün de sadece müslümanlara değil, bütün insanlığa mânevî rehberliğini, engin fikirleri ve eserleriyle sürdürmektedir.” Demekte Yakup Şafak eserinin önsözünde.
Kitapta ilk olarak Mevlâna’nın hayatı ve eserlerine dair bir giriş konulmuş. Seçmelerde ise öncelikle konu bütünlüğüne ve çeşitliliğine dikkat edilmiş.
Karatay Belediyesi Kültür Yayınları tarafından basılan eserin sunuş bölümünde Karatay İlçe Başkanı Mehmet Hançerli; “ Kabr-i şeriflerinin Karatay İlçemizde bulunmasından onur duyduğumuz Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi Hazretleri, fikirleriyle yüzyıllar boyunca tüm dünyayı etkisi altına almış, tüm beşeriyeti güzel olmaya ve güzeli bulmaya teşvik etmiş, hangi inanca sahip olursa olsun idrak sahibi olan herkesin rehberi olmuştur.
Hazreti Mevlâna’nın, idraklerin ötesine geçen ilim anlayışının günümüzde dünyanın ücra köşelerinden bile ses veriyor olması ve oralardan Konya’mıza, Mevlâna atmosferini teneffüs etmek için insanların akın akın gelmeleri O’nun evrensel çekim merkezlerinden biri olduğunu tartışmasız doğrular.
Şüphesiz gönüller sultanı Hazreti Mevlâna ,Türk düşüncesi ve kültür tarihinin abidevî şahsiyetlerindendir. Tüm insanlığa lutfettiği eserlerle milli ahlak anlayışımızın, tasavvuf düşüncesinin ve İslâm Dini’nin yayılmasına aracı olmuştur.
Bu güzel çalışmada Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi Hazretleri’nin, sınırları aşan fikirlerinin tezahür ettiği eserlerinden bir demet sunuyoruz sizlere…Emeği geçen herkese ve özellikle kitabı hazırlayan Yard. Doç. Dr. Yakup ŞAFAK hocam’a gönülden teşekkürlerimi sunuyor, “ Ne olursan ol yine gel” diyerek tüm beşeriyeti kurtuluşa davet eden Hazreti Mevlâna’nın çağrısına kulak veren siz değerli okuyucularımızı selamlıyor, saygılar sunuyorum.” Diyor.
Mesnevi’nin farsça metni için Nicholson’un dünyaca muteber olan neşri esas alınmış, gerek çevirilerde gerekse izahlarda geniş ölçüde başta Veled Çelebi olmak üzere, Abdülbaki Gölpınarlı ve Tâhirü’l-Mevlevî’nin tercüme ve şerhlerinden yararlanılmış.
Dîvan-ı Kebîr’den seçmeler hazırlanırken Farsça metin için Bedîuzzaman Furûzanfer’in ilmî neşri, gazeller için Abdülbaki Gölpınarlı ve rubailer için M. Nuri Gençosman’ın tercümeleri esas alınmış.
Fîhi mâ fîh, Mecâlis-i Seb’a ve Mektûbat seçmelerinde ise yine merhum Abdülbaki Gölpınarlı’nın çevirileri esas alınmış, bölüm ve sayfa numaraları bu eserlere göre verilmiş.
Eserin kapak resmi Hattat Hulûsî Efendi’nin Celî Tâlik Levhası ve Burhâneddîn-i Belhî’nin bir tablosundan alınmış tezhipli sikke fotoğraflarıyla oluşturulmuş.
“Ne akarsu balıktan doyar, ne de balık o akarsuya kanar.
Ne cihanın canı âşıklardan sıkılır, ne de âşık o cihanın canından doyup usanır.”
Teşekkürler Yakup Şafak..
Selametle, ihsanla kalınız.
Kitap ve Yazarı Hakkında Bilgiler
Yazar:
1959 yılında Samsun'da doğdu. İlk ve orta tahsilini bu şehirde tamamladıktan sonra 1978-1979 öğretim yılında kaydolduğu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Kürsüsünü 30.06.1982 tarihinde Pekiyi derece ile bitirdi. Aynı yıl Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Fars Dili ve Edebiyatı programına yüksek lisans öğrencisi olarak kaydoldu. Buradan Prof. Dr. Meliha Anbarcıoğlu danışmanlığında hazırladığı Çehar Makâle'de Dil ve Üslüpü adlı tezini vererek 10.04.1985 tarihinde mezun oldu. Yüksek lisans öğrenimi sırasında 04.04.1983 tarihinde Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'na araştırma görevlisi olarak tayin edildi.1986-87 öğretim yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Fars Dili ve Edebiyatı programına Doktora öğrencisi olarak kaydoldu. 06.05.1991 tarihinde Doç.Dr. Ömer Okumuş danışmanlığında hazırladığı “Sürûrî"nin Bahrü"l Maârif"i ve Enîsü"l-uşşâk ile Karşılaştırılması” isimli tezini vererek edebiyat doktoru Ünvanını aldı. Aynı yıl Eylül ayında Yardımcı Doçentlik kadrosuna atandı. 11.09.1992 tarihinde ise Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'na tayin edildi.
Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi olarak görev yapmış; aynı zamanda Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Başkanlığını yürütmüştür. Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi ve Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü'nde yönetim kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Orta seviyede İngilizce ve Arapça bilmektedir. Evli ve dört çocuk babasıdır.
Kitap:
Yayın Tarihi: 2013
Yayınevi: Tekin Kitabevi
Baskı Sayısı: 1.Baskı
Sayfa Sayısı: 621
Temin Adresi: Karatay Belediyesi Kültür Müdürlüğü