Konya, tüm vatandaşlarımız, esnafı ve protokolü ile birlikte, ülkemiz ve dünya üzerindeki Mevlana dostlarının coşkulu ve duygu yüklü bir ortamdaki, Hz. Mevlana’nın Sonsuz Kudret Sahibi Yüce Allah’a yani maşukuna, 744. Vuslat yıl dönümü etkinliklerinin son günlerindeyiz. Şehrimizde, 744. Vuslat etkinlikleri, konferanslar, paneller ve söyleşilerle farklı bir atmosferin de oluşmasına vesile olmaktadır. Hz. Mevlana’nın Vuslatı ne demektir? Vuslat kime ve nereye olmuştur? Vuslatın bizlere bugün için mesajı nelerdir.? Yoksa bu mesajlar sadece 744 yıl önceki günlerde mi kalmıştır? Yani tarih mi olmuştur? Bugün için bizlere söylemek istediği hiçbir şey yok mudur? Tabi ki olması gerekir! Almak, anlamak ve anlamlandırmak isteyenlere!
Hz. Mevlananın mesnevisi ve diğer kitaplarındaki söylemleri ve beyitlerinden bir kaçı üzerinde bugüne yönelik olarak neler ifade etmektedir, kabaca bir değerlendirmeye çalışalım! Hz. Mevlana ‘Gel’ çağrısı neyi ifade etmektedir? Gel çağrısı ile tüm insanlığı neye, nereye ve nasıl bir şekilde çağırmaktadır? Kuru bir gelmekten mi ibarettir, gel çağrısı? Gel de nasıl gelirsen gel ve geldiğin gibi de git mi! Yoksa gel fakat bu dergahtan bir hisse kap, insanlık adına ve özellikle de bireyin kendisi için bir anlam ifade edebilsin midir? Birey ve kul olarak bu dergaha gelişin senin de Vuslatına vesile olabilir mi demektedir; Hz. Mevlana! Aksi halde sadece kuru bir gelmek değildir, bu gel çağrısı!
İslam alemi ve birey olarak müslümanların genel durumuna baktığımızda, tüm insanlığa muhatap olarak gelen, son Kitap Kuranı Kerim’in ayetleri, hükümleri, kuralları ve son Peygamber Hz. Muhammed ( s.a.v.) hadisi şeriflerinin açıklaması ve derlemesi şeklinde değerlendirebileceğimiz, Hz. Mevlananın sözleri ve beyitlerini anlamak, anlamladırmak, yorumlamak ve hayatımıza da uygulamaktan çok uzak bir konumda bulunuyoruz! Çünkü İslam dini sadece söylemden ibaret değildir! Eyleme geçmeyen hiçbir söylemin karşı tarafta bir anlamı da olmayacaktır! İslam alemi eylem noktasında bulunamadığı için çok sıkıntıı günler yaşamaktadır! İslam alemi ve bireyler olarak, İslamın kural ve kaidelerini anlama ve yaşama uygulamada sadece söyem noktasında bulunduğu için zor ve bir o kadar da sıkıntılı günler yaşamaktadır. Böyle gelmiş böyle de gitmeli midir? Yoksa iki günü birbirine eşit olan ziyandadır, hadisi şerifinin muhatabı kimlerdir? Herhalde günümüz müslümanları olmasa gerekir! Muhatabı bizlere ise mutlak bir gelişme ve değişim de olması gerekirdi!
Hz. Mevlana 800 yıl önceki sözleri ve her platformda konuşmalarımıza da destek olarak kullandığımız; ‘’Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol, Hoşgörülükte deniz gibi ol, Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol’’ söylemleri bugün için bizlere neyi ifade etmektedir. Müslümanım diyen bizler, gerçekten yardım etmek konusunda akarsu gibi miyiz?! Merhamette güneş gibi miyiz?! Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi miyiz?! Asabiyet ve sinirde ölü gibi miyiz?! Alçak gönüllülükte toprak gibi miyiz?! Hoşgörüde deniz gibi miyiz?! Gerçekten de samimi bir Müslümana yakışan şekilde göründüğümüz gibi mi veya olduğumuz gibi miyiz?! Hangisi?! Bence biraz ağır kaçacak ve dostlarımızı kızdıracağımı da biliyorum fakat hiç birisi günümüz Müslümanım diyen bizler de olmayan ve bulunmayan hal ve davranışlar! Bu sebeplerden dolayı hep sorun ve sıkıntılarla boğuşuyoruz! Avrupa kaynaklı, bencillik ve bireysellik kapladı, düşünce dünyamızı ve hayatımızın her bir anını! Ben merkezci, rahatına düşkün ve bencil Müslümanlar olduk; Affeder misin Allah’ı bizleri! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri Helak eder misin; Allah’ım!
Hz. Mevlana’nın, 744. Sonsuz kudret sahibi yüce Allah’a yani maşukuna, Vuslat etkinlikleri vesilesi ile gel çağrısına muhatap olan, hoşgörü ve huzur şehrine, bu dergaha gelen tüm bireyler olarak, öncelikle kendimiz ve tüm insanlık adına bir gelişime, bir değişime ve bir dönüşüme de öncülük etmesini sonsuz kudret sahibi yüce Allah’tan niyaz ederim. Aksi halde bu etkinliklerin öncesi ve sonrasında sadece sayısal ve görsel rakamlar ile kendimizi avutmaktan başkaca bir yere gidemeyiz!