Bir dostun, vefalı bir arkadaşın, değerli bir ilim adamının Hakk’a yürüyüşü üzerine yazı yazmak kadar zor bir şey yok, benim için.
Bundan on gün önce. Bir akşam değerli kardeşim Sinan Öge, Erzurum’dan aradı. Hocam, Mevlüt Özler hocamızı hastaneye kaldırdık. Yoğun bakımda. Dua edelim. Nasıl oldu? diye sormaya kalmadı. Sinan bey, sözüne devam etti. Evinde gribal enfeksiyondan istirahat ediyormuş. Ailesine acele beni hastaneye kaldırın, demiş. Son konuşması bu olmuş. Bilinç kaybı yaşamaya başlamış. Teşhis, beyin kanaması. Yine on gün sonra da acı haber ulaştı.
“İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn/Allah’a aidiz ve O’na dönücüleriz.”
Tam verimlilik çağında. Ama ne diyelim. Çağrı rabbin katından geldi. O, kulunu yanına aldı.
Prof. Dr. Mevlüt Özler. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı idi. Geride çok değerli eserler bırakarak bu âlemden Hakk’a yürüdü.
Geçen yıllarda Ürdün’e ve Hindistan’a gitti. Anlatacağı çok şeyler vardı.
Son görüşmemiz, bir doktora tez savunmasıyla ilgili oldu. Erzurum’a gitmiştim. İki gün kaldım. Yedik-içtik, gezdik. Geçmişi yadettik, gelecekle ilgili mevzularda konuştuk. Ben onu Konya’ya davet edecektim. O öğrencilerimize Hindistan hatıralarını anlatacaktı. Ama ömür vefa etmedi. Çağrı, büyük yerden geldi.
Değerli dostum, kardeşim Mevlüt Özler, vefalı, çalışkan, İslami endişe sahibi, kendi halinde, kadirşinas bir insandı. Müslümanlar aleyhinde konuşmazdı. İyiliklerin yayıcısı ve takipçisi idi. Onun tek derdi, İslam dünyasının içinde bulunduğu çıkmazdı. Müslümanların nasıl şahsiyetli bir hayat yaşayacakları, ümmet olma bilincini yeniden nasıl yakalayacakları sorunları idi.
Henüz 57 yaşında idi. Geride iyi yetiştirdiği evlatlar bırakarak gitti. Umarım, Hakk’ın katında onun amel defteri hiç kapanmayacaktır, kıyamet sabahına kadar.
Mevlüt Özler’i çok özleyeceğiz. Daha önce Hasan Hüseyin Tunçbilek hocamız Hakk’a yürümüştü. Şimdi de Mevlüt kardeş. Cenab-ı Hak her ikisine de rahmetiyle muamele etsin. Her sene İlahiyat Fakültelerimizin kelam hocaları bir araya geliyoruz. Geçen sene Çukurova İlahiyat’ta bu toplantıyı yapmıştık. Onu aramızda görememiştik. Bu sene Aralık ayında yapılacak V. Diyanet Şurası’na katılacaktı. Ömrü vefa etmedi.
“Ölüm, Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı” diye bir söz var. Ne kadar anlamlı bir söz. “Âh ayrılık!”.
Merhum Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi, bu dünya bir değirmene benzemektedir. Herkesi öğütüyor bu dünya değirmeni. Her canlının âkıbeti bu. Önemli olan bu dünyada hoş bir sedâ bırakarak gitmek. Asıl mesele bu. Ben inanıyorum ki, Mevlüt Özler kardeşim, böyle hoş bir sedâ bırakarak gitti bu âlemden. Onun ahlakı, sağlam karakteri, dürüstlüğü, yardımseverliği, cömertliği, vefalı oluşu vb. gibi ahlâk-ı hamîde örnekliği hep anlatılacak ve yâdedilecektir.
Değerli kardeşim, nûr içinde yat!.
Rûz-i mahşerde Nebi’nin kevser havuzunun başında buluşmak dileğiyle!.
Bütün kardeşlerimizin başı sağolsun, başımız sağolsun.
Eşine, çocuklarına ve dostlarına sabırlar diliyorum.
Makamın cennet olsun, kardeşim.