En büyük sıkıntı, çok çabuk propaganda etkisinde kalmamız ve kendimizi çok sorguluyoruz olmamız. Yapımız böyle. Yüzde 1 - 2 oy alırken propaganda üstünlüğü bizdeydi. Kendimize güveniyorduk. Ülkeyi de idare ederiz, her türlü meseleyi de hallederiz, havasındaydık. Şimdi biraz üstümüze gelindi mi ‘sokağa çıkamıyoruz’ deniliyor. En fazla enerjiyi içerdeki insanları ikna etmeye harcıyoruz, dışarıya gücümüzü kalmıyor”.
MHP’nin eski genel başkan yardımcılarından biri bu sözlerle teşkilatlardan yukarıya yükselen havayı aktarıyor. MHP’nin halen görevde olan bir başka yerel yöneticisi ise şöyle diyor; “Bizi ve CHP’yi iktidar yapmayan gücüyle iftihar ettiğimiz ve en önemli kozumuz olan örgütlü yapımızdır. Sıkıntı bizzat örgütümüzün kendisidir. ANAP’ı düşüren AKP’yi düşürecek olan da örgüttür. Örgüt yapısının güçlenmesi partileri zayıflatıyor. Ayrıca, faydacı, fırsatçı insanlar yapıya nüfuz ediyor“
Yukarıdaki iki görüş MHP’nin teşkilatlarında ve teşkilatlarıyla yaşadığı bir seri paradoksu özetliyor. İdeolojik köklü bir kadro hareketi ile iktidar hedefli kitle partisi arasındaki gerilimin kaçınılmaz sonucu bunlar. Yeni olmayan ama kolay tamamlanmayacak bir tartışma. Teşkilatın merkez, merkezin teşkilatlar üzerindeki “mahalle baskısı”.
Muhalefet yorgunluğuMHP’liler 1999’da gelen başdöndürücü yükseliş öncesi ve sürpriz iktidar ortaklığı sonrasında, “sıra bizde, tek başına iktidara” sloganına büyük duygusal yatırım yapmıştı. Ancak, sıkıntılı iktidar dönemi ve 2002 seçimlerindeki dramatik sonuçla büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Kendi topraklarında esen sert AKP rüzgarıyla, yaklaşık beş yılı meclis dışında geçen sekiz yılın MHP’ye faturası; ciddi “muhalefet yorgunluğu” oldu. Yani “getirisi küçük iktidar alanları için, yıpratıcılığı büyük mücadeleler.” İkisi parlamento dışındayken yapılmış üç kongre ve ardında bıraktığı kırıklıklar, kırgınlıklar.
‘Merkez’in teşkilatın işlerine çok karıştığını söyleyen de var, ‘Merkez’in yeterince kararlı olmadığı için teşkilatta disiplin sağlanamadığını anlatan da. Örneğin, Trabzon’dan MHP’nin eski yöneticisi İsmail Akçay, merkezin müdahalesinden yana; “Burada teşkilat dört fraksiyona bölünmüş durumda. Dört ayrı grup çatışmadan seyrediyoruz. Görünürde kırgınlık yok ama herkes ‘diğerleri yıkılsa da ben geleyim’ hesabını yapıyor. Genel Merkez’in teşkilatlara müfettiş gönderip müdahale etmesi gerek.” Denizli MHP İl Başkanı Zafer Kaplan ise, Genel Merkez’in teşkilatlara daha fazla inisiyatif tanıması gerektiğini düşünüyor; “Milletvekiline veya merkezdeki bir yöneticiye sırtını yaslayan yerel yöneticiler olmamalı. Teşkilatın sesine daha fazla kulak verilmeli.”
Nitelik sorunsalıSeçime giderken, merkez – teşkilat gerilimi veya dengesinin alacağı biçim, MHP’nin seçim performansını da yakından ilgilendiriyor. Devlet Bahçeli, Ani’de namaz kılarken yanında saf tutan il başkanları kadar, görevden alınmış veya şimdilik teşkilatların yönetiminden uzak isimlerin de sahneye girmeye çalışması bu yüzden. Bu “muhalefet yorgunluğu” tablosunun ne kadar değişeceği veya ne kadar tamir edilebileceği, MHP”nin seçim performansını belirleyecek. MHP’nin seçim performansını etkileyecek bir başka değişken de, nitelikli kadroları ne ölçüde devreye sokabileceği. Fakat, camia içinde teşkilatlar iç gerilimler dışında, nitelikleriyle de tartışma konusu;
“Teşkilat yetersiz. 1965’lerin teşkilatı nicelik ve nitelik olarak şimdinin kilometrelerce önündedir” diyen Samsun eski Ocak Başkanı Osman Kara, teşkilatlardaki “nitelik” sorununu, eskiden olduğu gibi Ülkü Ocaklarından taze kan akışı olmamasına bağlıyor; “Kaynakla parti arasındaki bağ kopartıldı. Ben DP’li bir ailenin oğluyum, biz ailelerimize rağmen MHP’li olduk. Bizim çocuklarımızın ismi Ülkü, Kürşat ama hiçbiri MHP’li değil.”
Doğu Anadolu’dan bir MHP yöneticisi de, aynı şeyi eşleri için söylüyor; “MHP seçmeni ağırlıklı erkek çıkıyor. Demek biz karılarımızı bile ikna edemiyoruz”. Aydın’dan hem Ocaklarda hem de MHP’de çeştli kademelerde görev yapmış Volga Canbazoğlu ise, siyasete güven ve ilgi azlığı ile açıklıyor; “ Ama bir kadro hareketi olan MHP’nin bunu çözmesi gerek”.
“Muhalefet yorgunluğu” ve teşkilat niteliği ile ilgili sorunların seçime kadar ne kadar çözüleceği MHP için bir soru işareti. Ancak, bugün itibariyle bakıldığında, MHP teşkilatları ve hatta genel merkezindeki hareketliliğin 1999’a kıyasla çok çok düşük olduğunu söylemek gerek. Elbette, oy kaybı yaşanmamış, hatta artmış bölge teşkilatları ile çok kayıp yaşandığı için fazlaca hırslanmış yerler daha canlı. Şimdiden seçim bürosuna dönüşmüş il merkezleri de mevcut, İl Başkanı’nın ticarethanesinden yönetilen ıssız il teşkilatları da.
ÜLKÜCÜLER KONUŞUYOR
MHP'nin güç kaybetmesi ile bir babanın evladını kaybetmesinde yaşadığı derin acıyı yaşıyorum. Genel Merkez’in referandum sonucunu dış etkenlerle izah etmesi MHP'nin sonunu hazırlamak demektir. Asıl eleştiri özeleştiri olmalı.
Türkiye'de partiler, parti içi muhalefet yapanları dış güçlerin ajanı veya hain olarak nitelemekte. Aynı hastalık MHP için de geçerli. MHP, iktidar olmak istiyorsa çözümü kendi içinde arasın. Ajan hain gibi suçlamalara girmeden eleştirilere kulak assın.
Hedef, önce Devlet Ağabeyin yıpratıp düşürmeye sonra da ana omurganın tasfiyesidir. Çünkü MHP tasfiye edilmeden omuganın kolu kanadı kırılmadan yapılan açılım kadük kalır.
MHP en dinamik gençlik örgütlenmesini 90'lı yılların ilk yarısında yaptı. Bu kuşak, MHP liderini samimi buluyor ama toplumda heyecan yaratma özelliğini kaybettiğini düşünüyor. MHP'de bir jenerasyon değişikliği olması gerektiği her 10 kişiden 8'inin ortak görüşü.
Cemaat geçmiş yıllarda da MHP ile anlaşamazdı, eski Genel Başkan Türkeş ile de araları pek yoktu ama her zaman parti içinde adamları vardı. Bahçeli’ye de istediklerini yaptıramadıkları için, şu an devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. 2011 seçimleri MHP için varlık savaşı olacak.
Herkes MHP’yi merak ediyor
“MHP yeniden umut olabilir mi? Teşkilatlarda heyecan var mı?”Gittiğimiz her yerde bu soruyla karşılaştık. Yalnız MHP’liler değil AKP örgütleri ve CHP yöneticileri hatta daha çok CHP’liler merak içinde. Sosyal demokrat bir ilçe yöneticisi bu ilgiyi şöyle açıklıyor, “CHP en iyi ihtimalle 30-35 bandında oy alır. Seçmenin gerisi sağ cenahta”. Bu denklemde AKP’nin sağdaki -dolayısıyla memleket sathındaki- patronajına bir tek MHP kafa tutabilir. O zaman sorular anlam kazanıyor, “2011’deki seçimin sonrası ortaya çıkacak manzarayı daha çok MHP’nin performansı belirleyecek.”
Bahçeli’nin “doğu gezisi” coşkuyu ölçmek için laboratuar konumundaydı. Ani’de yaklaşık beş bin kişi vardı. Üstelik bunlar bindirilmiş kıtalar da değillerdi. Fakat bir heyecan noksanlığı aşikar. Herkes 99’daki gibi bir geri dönüşü özlüyor özlemesine de güçlü bir rüzgar esmiyor.
Taban ilgiye aç
Iğdır’da dört defa konvoyun yolu kesildi. Kars ve Ardahan’da hiç böyle bir şey yaşamamıştık. Ama oraları iyi bilen şöhretli bir partili zayıf buldu karşılamaları, “99’da Iğdır’a bin beş yüz araçla bir buçuk saatte girmiştik”.
Halk genel merkezin kendisine dokunmasını istiyor hatta buna aç. Akşamın bir vakti ulaşılan Arpaçay’ın Koçköyü belde binasının önünde genel başkanın elini sıkmak için sıraya giren insanların bu beklentinin en açık ispatıydı. Genel başkan da bunun farkında olmalı ki Kars’taki kapalı salon programı sarkması pahasına anayoldan ayrılıp bir saat stabilize yoldan oraya gitmekten imtina etmedi. Bir köylü bu heyecanı körükleyecek formülü şöyle özetliyor, “ genel merkez bize sarılmalı, bizimle fotoğraf çektirmeli, kahvemize gelip çayımızı içmeli Tayyip bunu yapıyor”.
YIKILMADIK AYAKTAYIZ
Kaynakla parti arasındaki bağ koptu. Ben Demokrat
Partili bir ailenin oğluyum, biz ailelerimize rağmen MHP’li olduk. Bizim çocuklarda isimler Ülkü, Kürşat ama hiçbiri MHP’li değil. ‘MHP kalelerinde kaybetti’ söylemini asla kabul etmiyoruz. Bizim için İzmir ne kadar kıymetliyse Erzurum da o kadar önemli
Ne referandumun kazananı Recep Tayyip Erdoğan ne de kaybeden MHP. Algıda bir takım sıkıntılar oluşmuş olabilir ama bu “bitme” ya da kaybetme” olarak değerlendirilemez. O yüzden “MHP kalelerinde kaybetti” söylemini kabul etmiyoruz. Bizim için İzmir ne kadar kıymetliyse Erzurum da o kadar önemli. Ayrıca Türkiye’deki siyaset, katolik nikahı gibi ölene kadar bağlılığı icap ettirecek bir şey olmamalı.
FİRE VERMEDİK
Benim saptamalarıma göre, birkaç istisna dışında MHP, parti bağlılığı noktasında fire verir bir görüntüde değil. Ama 2007 ve 2009 seçimleriyle mukayese edildiğinde bazı seçim çevrelerinde katkı sağlanamadığı da gerçek. Hepsinden sıcağı sıcağına ön rapor aldık. İl başkanlarımız mesele soğuduktan sonra daha objektif değerlendirmeler yaptılar. Bu manada sayın Genel Başkanımızın açıkladığı 31 Ekim tarihinde “güç birliği” başlığı altında genişletilmiş meclis toplantısı gerçekleştireceğiz.
Başbakan, “MHP terörden beslenmektedir” diyerek bizi Kürtçe konuşan vatandaşlarımızın gözünde ötekileştiriyor. Hatta düşman edecek metotlar uyguluyor. Dini bütün insanları, “din elden gidiyor” bahanesiyle etkiliyorlar. Bu propaganda Türkiye’nin geleceğini tehlikeye sokar. Bunun müsebbibi Tayyip Erdoğan ve ekibidir. Her türlü karalama ve istismarı önümüzdeki dönemde de bekliyoruz.
MORALSİZLİK AŞILIYOR
MHP’nin maddi ve manevi değerleri Türkiye’nin ortalamasıdır. Öfke ve üzüntü hali de buna dahil. 2007 seçimlerinde halkımızın yüzde 47’sinin AKP’yi tercih etmiş olması teşkilatımızda şok etkisi yaşatmıştır. O gece milletvekili olan arkadaşlarımız bile sevinememiştir. Şimdi referandumda da aynı moralsizlik yaşandı. Fakat, referandum sonrasında MHP’nin saldırıya maruz kalması sonucu bütün teşkilat bugün ayakta. Biz de bu heyecanı seçime tahvil edeceğiz.
MHP, büyük bir Türk konağıdır. Burada herkese yer var. Dün beraber olduğumuz ya da olmadığımız herkesi bu hareket dairesine çağırıyoruz. Teşkilatımız, sandıklara sahip çıkacak, üzüm salkımı gibi teşkilat şemasıyla hedefe doğru ilerleyecek. Lider ile teşkilat arasında farklılık var iddiaları bizi birbirimize daha da kenetlemiştir.
MHP OY COĞRAFYASINDAKİ DEĞİŞİM
-MHP’nin kuruluşunda en güçlü olduğu Orta – Doğu Anadolu’da,, Ülkücülerin söylenişiyle “Selçuklu Coğrafyası”ndaki kan kaybı, Ege ve Akdeniz bölgesindeki yükselişi, aslında 12 Eylül Referandumu’ndan daha eski bir tartışma. Benzer bir tartışma, 90’ların ortalarında Alparslan Türkeş’in başlattığı popülerleşme sürecinde de çokca tartışılmıştı.
- 1977’den itibaren MHP’nin her seçimde kendi oy oranının üzerine çıktığı ve altına düştüğü bölgeler dikkate alındığında, MHP’nin oy coğrafyasında önemli bir değişiklik yaşandığı görülüyor. Bu sure zarfında MHP’nin bir bölge partisi olmaktan çıkmaya başladığı ve oylarının kıyı ve batıya yayıldığı izleniyor. Ancak, hala büyük şehirlerle ilgili sorununu çözebilmiş değil.
-MHP İzmir İl Başkanı Musavat Dervişoğlu, kıyı bölgelerinde MHP’nin düzenli oy artışını şöyle açıklıyor; “Bu coğrafya, Osmaniye’den Trakya’ya kadar uzanan işgal coğrafyasıdır. Buradaki insanlar yakın tehditi daha net algılayabiliyor. Olup bitenleri kitaplardan okumuyorlar. Bu bölgede yakın tehdit kolay etki yaratıyor. Buradaki göçlerin eski dönemlerde olduğunu ve entegre bir göç süreci yaşandığı söylenebilir. Selçuklu coğrafyasından farklı olarak kent entegrasyona uygun bir kültür bu. Bu bölge Türkiye’nin şansıdır. Dışlayan değil, kucaklayan, aydınlık ve cumhuriyet değerlerine hassas diğer yerlere örnek gösterilecek bir bölgedir. İç Anadolu ve Karadeniz’de din, inanç istismarı daha çok yapılıyor ve sonuç veriyor.
-MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Yozgat Millitvekili Mehmet Ekici, Orta Anadolu’daki siyasi kaymayı şöyle değerlendiriyor; “Orta Anadolu, göç veren, yatırımın neredeyse sıfır olduğu bir coğrafyadır. Dinamik unsurlar göç ediyor. Bir şehir düşünün üçte biri sosyal yardımla, üçte biri emekli maaşı, üçte biri de zenaat ve küçük esnaflıkla geçiniyor. Devlet etkinliği şantaja dönüştürülmüş. Bunun üzerine şekli muhafazakarlık anlayışı koy. Bu yaşadığımız sürecin böyle bir sosyal altyapısı var. Kıyı coğrafyasında ise, müthiş bir kültür çatışması, gettoloşma olgusu var. Huzurlu yerler değil. İç Anadolu bunu hissetmiyor, PKK olgusunu şehit cenazeleriyle hissediyor, sosyal hayatında hissetmiyor.