MHP özleneni yapmıştır

Mustafa Yiğit

Şaşırmaya gerek yok:

MHP özlenileni ve kendinden beklenileni yapmıştır

 

 

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ilk önce Cumhurbaşkanlığı seçimi, daha sonra ise başörtüsü meselesi konusundaki tavrı pek çok kişiyi şaşırttı.

Hatta kızdırdı pek çok ulusalcı/liberal/solcu yazarçizer takımını, ülkenin seçkinlerini.

Nerdeyse tamamı kendi gazete köşesinde bir darağacı kurdu, infaz üstüne infaz etmekte MHP’yi ve liderini.

Onların bu kızgınlığını ve şaşkınlığını hayretle izliyoruz bizler de.

Çünkü bunda şaşılacak bir şey yok.  

Her şey aslına rücu ediyor da diyebiliriz bu yaşananlara bakarak.

 

Taşlar yerine oturmuştur.

MHP’ye sövmesi gerekenler sövmekte, MHP’yi övmesi gerekenler övmekte, herkes kendine biçilen misyonu yerine getirmektedir.

MHP’ye kızanlar da,  helal olsun diyenler de gerçekten samimilerdir bu düşüncelerinde.

Yani MHP ve Devlet Bahçeli doğru yoldadır.

Çünkü MHP yıllardır yapması gerekeni yapmaktadır.

Özellikle 22 Temmuz’dan bu yana doğru olan adımları  tek tek atmıştır.

Seçim sonrası 30 Temmuz 2007 tarihinde yayınlanan “Bahçeli’yi izlemeye devam”  başlıklı yazımda önümüzdeki dönemde MHP siyasetine ilişkin ipuçlarını vermiştim aslında.

 

Peki ne demiştim bu yazımda?

Hemen hatırlayalım:  

 “Yeni dönemde AKP iktidar, MHP ise ana muhalefettir.

Çünkü bunun böyle olduğuna dair, yani MHP’nin ana muhalefet olacağına dair elimizde önemli karineler mevcuttur.

Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimindeki Devlet Bahçeli tavrı bunu bize çok net bir şekilde göstermektedir.

 Bahçeli, ‘Meclis’te yerimizi alacağız, AKP cumhurbaşkanını da, meclis başkanını da seçebilir ’ diyerek hem seçim sonuçlarını çok iyi okuduğunu göstermiş, hem de seçim öncesi söylenen CHP-MHP koalisyonu senaryolarına cevap vermiştir.

Bu tavrıyla pek çok solcu yazarı çizeri kızdırmıştır muhakkak. İlhan Selçuk, ne der bilmem ama Emin Çölaşan hiç memnun olmamış.

Bir bakıma sol,  kurtlarla kolay kolay dans edilemeyeceğini görmüş oldu.

Ayrıca MHP lideri, halktan kopuk devlete/sisteme daha yakın MHP imajına bu tavrıyla noktayı koymuş ve rakiplerinin uzun zamandır dillendirdiği bu mevzuyu bir daha açılmamak üzere kapatmıştır.

Bu tavrıyla MHP lideri AKP’yi değil ama milleti ve milletin iradesini savunuyorum demiştir.

Devlet Bahçeli şu anda adeta siyaset dersi veriyor.

Son günlerde yaptıklarına bakınca bunu daha iyi görebiliyorsunuz.

Bu atraksiyonlarla seçim öncesi söylediklerinin arkasında duran bir lider imajını da sağlamış oluyor.

Ancak burada başka bir şey daha yapıyor Bahçeli, pek çok kişinin gözden kaçırdığı bir şey.

Gelecek dönemdeki siyasetini ilmek ilmek işliyor. 

Adeta satranç oynarcasına üst üste hamleler yapıyor.

Peki Bahçeli’nin bu hamleleri nasıl okunmalı, ne anlama geliyor?

İşte hendek işte deve…

Her şeyden önce bir samimiyet testi uyguluyor Bahçeli.

Her iki kesimi de ‘laik-anti laik’ olarak kendilerini halka sunan iki kesimi de köşeye sıkıştıran bir test bu.

Mazlum olanların(!) da, onları mazlum pozisyonuna sokanların da samimiyetini ölçüyor.

Halkla devletin kurumları arasında ikiliğe neden olan ve uzun zamandır laik ve anti laik gerginliği pohpohlayanlara gereken cevabı veriyor ve diyor ki:

‘Samimiyetinizi gösterin ve ne yapacaksanız şimdi yapın, şartlar tam da sizin istediğiniz gibi. Sen AKP, madem bana ‘Müslüman Cumhurbaşkanı seçtirmediler’ diye feryat figan ediyorsun artık seçebilirsin onun için gerekli şartları sağladım, buyur seç.

 Ey zinde güç, askeri sivil bürokratik elit, sen de madem ‘laik olmadığına inandığım bir Cumhurbaşkanını seçtirmem’ diyorsun,  o her zamanki gücünle, -Anayasa mahkemesinden o siyasi kararı aldırıp sanal kriz yaratma gücünle-  bir yolunu bulup yine seçtirmeyebilirsin.

İşte hendek işte deve.

Ama peşinen söyleyeyim, ben bu ülkeyi sizler gibi germeyeceğim ve milleti saçma sapan tercihlerle boğmayacağım. 

Milletin iradesiyle bin yıllık devlet geleneğini yeniden kucaklaştıracağım.

Benim tavrım net: ne laik ne de anti laiklere bu fırsatı veremeyeceğim.

Gerçek siyaset nasıl yapılırmış, millet devlet bütünleşmesi nasıl olurmuş göstereceğim. Mecliste bunlar kavga eder diyen siyasi anlayışı da nasıl mahkûm ettiğimi göreceksiniz.

Biz bu ülkenin her kişisini, aynı önemle muhatap alacağız.

Bu ülkeyi bölmedikleri, germedikleri sürece, her ferdiyle oturup konuşacağız.

Gerekene de gerekli cevabı millet önünde, millet adına vereceğiz.

Kimsenin bundan şüphesi olmasın.”

Benim, Bahçeli’nin uzun zamandır güttüğü siyasetten ve son bir haftada yaptığı açıklamalardan çıkardığım sonuç bu.

Bu tavırlardan ve izlenen stratejiden anlaşılan o ki, bu döneme damgasını vuracak siyasal hareket,  etkin siyasetiyle MHP ve Devlet Bahçeli olacak.

İzlemeye devam.”

 

Seçim sonrası  kaleme aldığım bu satırların  bizi haklı çıkarması memnun edici.

Her şeyden önce millet adına ve millet için memnun olduk.

Evet, MHP lideri son altı aylık dönemde Türk siyasetini yönlendiren hamleleri bir bir atmıştır.  

Anlaşılan o ki, Türk siyasetinin bundan sonraki seyrinden söz ederken MHP siyaseti başat güç olacaktır.

Çünkü MHP yıllardır çözülemeyen, çözülmesi için de “samimi” çaba sarf edilmeyen çok önemli  bir konuyu meclis gündemine taşımıştır .

Devlet Bahçeli üniversitelerde yaşanan “türban yasağı sorunu” nu çözecek bir anayasal düzenleme için teklif getiren siyasi parti  lideri olarak hem kendi siyasal tarihinde hem de Türk siyasi tarihinde çok mühim bir olaya imza atmıştır.

 

Tabii ki yine özellikle solcu-ulusalcı güçler tarafından büyük bir saldırıya göğüs germek zorunda kalacağını bilerek bu tür bir girişimde bulunmuştur.

Bu saldırılar şimdiden hem de çok şiddetli bir şekilde malum Televizyon kanallarında, gazetelerde yer almaya başlamıştır.

MHP’nin bu açılımından sonra Cumhuriyet gazetesi yazarı İlhan Selçuk dahil 22 Temmuz öncesi MHP ve Devlet Bahçeli’ye övgüler yağdıran pek çok köşe yazarı  adeta çılgına dönmüşlerdir.

Sadece yazar çizer seçkinci takım çılgına dönmedi.

MHP ve lideriyle hiçbir zaman yıldızı barışmamış bir kesim daha var. Bu kesim  ulusalcı-solcu zevatın yaygaralarına  katılmış,  MHP’nin milliyetçiliğini sorgulayan beyanatlarda bulunmuş, O’na haddini bildirme moduna dahi girmiştir.

 

Bu grup, ülkenin aydın-bürokrat iktidar seçkinleriyle ortak hareket eden zenginler külübü TÜSİAD’tan başkası değildir.

İşin ilginç yanı hassasiyet gerektiren pek çok milli konularda susan bu kesim ne zamanki  “bu ülkede milletle-devleti kucaklaştıracak” hareketlerde bulunulsa ses çıkarıyor, ses çıkarmaktan öte adeta avazı çıktığı kadar bağırıyor ve şuursuzca saldırıyor.

 

Bu düzen gerçekten değişecek…

Oysa ki olay çok basittir.

Çünkü olay yalnızca  türban değildir.

Çünkü olay yalnızca cumhurbaşkanın kim olacağı değildir.

Olay, gür bir sesin millet adına irade beyanında bulunmasıdır.

Gerçek şudur ki, bundan böyle  hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacak, düzen değişecektir.

Bu nedenle Millet adına hareket eden her siyasi organizasyon gibi MHP’de  üzerine düşeni yapmıştır.

Millet dışında başka bir irade tanımayan, yıllardır zinde güçlere ve zenginler kulübüne eyvallahı olmayan bir partiden, milletin hayrına olan ne varsa onu yapmaya söz vermiş bir siyasi hareketten bunun dışında bir şey beklenemezdi.

MHP ve lideri özlenileni ve kendinden  beklenilene yapmıştır.

MHP liderinin bu tavrı,  seksen öncesi “ bu düzen değişecek “ diyenleri, ülkücüleri  yeniden umutlandırmıştır.

Ülkücü camianın gönül gücü yükselmiştir.

 

MHP’nin bu tavrıyla sadece ülkücüler değil pek çok kişiyi heyecanlanmıştır.  Merkezinde insan olmayan, insani olmayan bir düzene son vermek için, gerçek adalet için, milletin gerçekten huzuru ve mutluluğu için, devletin selameti için bu düzen değişmelidir diyenlerin sesi bundan böyle daha gür çıkacaktır.

Bize düşense,   bu ülkenin milli ve manevi değerlerine saygı duymayan hatta bu değerleri yok sayan bürokratıyla, yazar çizeriyle, ülkenin varlığını yıllarca sömüren zenginler kulübüyle  hiçbir şeye aldırmadan mücadele eden MHP ve liderini alkışlamak ve takdir etmektir.