Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
Hatırlayalım: Türkiye’yi tamamen değiştiren 12 Eylül sonrasında…
-650 bin kişi gözaltına alındı.
-1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
-50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi...
-Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
-14 kişi açlık grevinde öldü.
-16 kişi ‘kaçarken’ vuruldu.
-95 kişi ‘çatışmada’ öldü.
-73 kişiye ‘doğal ölüm raporu’ verildi.
-43 kişinin ‘intihar ettiği’ bildirildi.
-937 film ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklandı.
-23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
-3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
-Konya’da sıkı yönetim 19 Kasım 1984’e kadar sürdü.
***
Biraz daha:
Mustafa Pehlivanoğlu, Ankara’nın Balgat semtinde otururken 22 yaşında, ‘Ülkücülük’ suçundan ceza evine girmiş ve idam cezasına mahkûm edilmiş…
12 Eylül cuntası tarafından, idam edilmesi için verilen emir, 7 Ekim 1980 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde yerine getirilmiş ve sabahın erken saatlerinde asılmış…
Pehlivanoğlu anne ve babasına gönderdiği ‘son mektup’ta “Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah’ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah’tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar” diyor.
***
Onun mektubunun tamamını gözyaşları içinde okudum. Böyle göz yaşartıcı pek çok mektup, pek çok hatıra, pek çok fotoğraf var 12 Eylül’den geriye kalan.
Dün de Başbakan Tayyip Erdoğan, AK Parti grubunda okudu Mustafa’nın mektubunu…
O da gözyaşlarını tutamadı…
Ne kadar gariptir ki esas gözyaşlarını tutmaması gerekenler, 12 Eylül hesaplaşması karşısında Barış Manço’nun şarkısını da kullanarak ‘Hayır’ diyorlar… Kendi gerçeklerine sırt dönüyorlar.
12 Eylül’de en çok canı yananlar, sırf siyasi gerekçelerle tuttukları safı bozuyorlar.
MHP’nin lideri yüzü kızarmadan haykırıyor, Mustafa Pehlivanoğlu’nu ipe gönderenlerin yasalarının mevcudiyeti yönünde oy kullanacaklarını.
O, 12 Eylül’le hesaplaşmak yerine hiç yoktan yere AK Parti ile hesaplaşmaya kalkıyor.
Garip çok garip… Mustafa’nın “milliyetçilik yaşar” dediği davanın geldiği duruma bakın.
***
Ülkücü Ozan Arif, “Acım millet içindir, millet bilir acımı / Terk eyledim yurdumu, gardaşımı, bacımı / Ben ölürsem oğluma miras koydum öcümü / Ben 12 Eylül'ün nesini seveceğim / Sevmediğim gibi de devamlı söveceğim” diyordu kulağı çınlasın…
Tam da öç alma sırası gelmişken, MHP’nin ‘başı’ döndü…
***
Dün MHP İl Başkanı Ali Yücel bir basın toplantısı düzenledi. Onun sözlerinde de bu baş dönmesinin izleri vardı…
“Anayasa maddelerinin hazırlanmasında halkı temsil eden tüm siyasi partilerin” yer alması gerektiğine işaret ederek, neden ‘hayır’ diyeceklerine açıklama getirmeye çalıştı. Sanki ülkücülerin de yoğunlukla canını yakan 12 Eylül Anayasası böyle bir mutabakatla hazırlanmış gibi…
Toplantıda sık sık ‘değerli ülküdaşlarım’ ve ‘dava arkadaşlarım’ diyen Yücel’in Başbakan’a ‘ülkücülüğün ne demek olduğunu göstereceklerini’ söylemesi de bu durumda büyük ironi…
Anlaşılıyor ki, ülkücü Mustafa’nın Allah’a havale ettiği ‘davadan’ Yücel’in haberi yok…
Ya da Yücel’in ülkücülüğü ile idamlık Mustafa’nın ülkücülüğü arasında dağlar var…
Son sözüm şu olsun:
12 Eylül’de yapacağımız tercih, siyasi partilerle ilgili değil, kendimizle, kendi geleceğimiz için ortaya koyacağımız bir tercih olacaktır.
Mustafa ve Mustafa gibilerin emaneti de hepimizin üzerindedir.
Sadece ülkücülerin değil.