Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan'ın yakın dava arkadaşlarından Ali Güneri, bir süredir tedavi gördüğü koronavirüse yenik düştü. 85. yaşına girdiği doğum gününde Hakk'a yürüyen Güneri, bir aydır Meram Tıp Fakültesi Hastanesinde yoğun bakımda koronavirüs tedavisi görüyordu.
Merhum Ali Güneri’nin cenazesi 2 Ocak cumartesi (yarın) öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından Musalla Mezarlığı'na defnedilecek.
Memleket.com.tr olarak merhum Ali Güneri'ye Allah'tan rahmet, ailesi ve sevenlerine başsağlığı dileriz..
ALİ GÜNERİ KİMDİR?
Ali Güneri, kendini şu sözlerle anlatıyordu: 1936’da Konya’da doğdum. İlkokulu, ortaokulu –Ticaret Lisesinin orta kısmı olaraktan- Konya’da okudum. Ortaokulu bitirdikten sonra tahsile üç yıl ara verdim. Daha doğrusu Ticaret Lisesine ara verdim.
Kur’an kursuna ve Arapça okumaya başladım. Üç seneden sonra liseyi okumak için İstanbul’a gittim. İtalyan Koleji’nde okudum. Yüksek tahsil yapmadım. Okuldan sonra Konya’ya dönerek ticaretle uğraştım. Babadan ve dededen kalma, tahin, helva ve şekerli mamuller ticareti ile uğraşıyordum. O yıllarda Konya’da Kur’an-ı Kerim hocası olan İsmail Karaçam –daha önce de arkadaştık zaten- ile beraber 7-8 arkadaş, akşamları bir evde toplanıyor, onun nezaretinde hadis ve tefsir dersleri görüyorduk.
Bir gün ona dedim ki, ‘Hoca efendi, biz iş, ev, çoluk, çocuk arasında gidip geliyoruz. Millete bir faydamız olmuyor. Bizim çalışabileceğimiz vakıf-dernek varsa haber ver. Gidip orada çalışalım dedim. ‘Bekle henüz zamanı değil’ dedi. Aradan bir müddet geçti, dedi ki, ‘Sen benden bir görev istemiştin.
Sayın Erbakan Konya’dan müstakil aday oldu, ona çalış.’ Ben de, ‘Hocam, sizden vakıf-dernek istedim, ben siyasetten ve siyasilerden hoşlanmıyorum. Hayatımda parti binasından girmiş adam değilim, mebus eli sıkmadım’ dedim. Bunun üzerine İsmail Karaçam hocam dedi ki, ‘Ali Bey ben bu adamı uzun zamandan beri takip ediyorum. Diz dize zikrettik, sohbetlerde bulunduk. Bu adam tam senin aradığın adam, gel bu adama çalış.’ ‘Peki, öyleyse’ dedim, arkadaşlarla konuştum. ‘Hocaya çalışalım’ diye karar aldık.
Bir arkadaşımız, Kapu Camii’nde akşam namazından sonra Erbakan Hocayla görüşerek, seçimler için kendisine çalışacağımızı söyleyerek, Meram’da bir arkadaşımızın evinde yemeğe davet etti ve tek başına gelmesini söyledi. Kendisinin etrafında çalışan insanların bir tepki olarak, ön seçimi kaybettikleri için, etrafında yer aldıklarını ifade ettik. Yarın seçim bitince kendi yuvalarına dönecekleri gerçeğini ortaya koyarak, ‘Seninle biz çalışalım’ dedik. Hocam da kabul etti.
Necmettin Erbakan’ı ilk gördüğümdeki fiziki durumu ve konuşması çok etkiledi. O zaman, ‘Ya Rabbi, beni bu adama yakın et, ben bunun yakınında olayım’ diye içten samimi bir şekilde dua ettim. Ben zamanla bu duamı unuttum ama bütün arkadaşları içinde Erbakan Hoca’nın en yakınında ben bulundum. Benim kendi isteğimle değil şartlar öyle getirdi ki, Erbakan Hoca benden daha yakın arkadaşları varken Milli Selamet Partisi kurulacağında Konya’ya gelirken bana telefon ederek, benim evime geldi, bende kaldı. Yani kimin yanına gider, kiminle konuşursa olağanüstü bir müspet etki bıraktı. Biz o gün evden işten bir çıktık, 40 gün çoluk çocuk, ev, iş unuttuk. Tam 40 gün boyunca kendimizi unuttuk. Hoca nerede biz orada. Gece gündüz demeden 40 gün koştuk.