İstanbul'da son yılların en coşkulu 1 Mayıs kutlamaları yapılırken, Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, AKP karşıtı insanların dağınık yapısına dikkat çekerek, solun neden bir türlü şahlanamadığını sordu.
Coşkulu kalabalığa rağmen seçim sonuçlarına işaret eden Milliyet yazarı, 'Peki sandıktan neden hep AK Parti çıkıyor?' diye de soruyor.
İşte Aydıntaşbaş'ın o yazısı
Taksim'de herkes bağır bağır! Öğrencilerden BDP'lilere memlekette bitmeyen bir muhalefet dalgası var. Peki nasıl oluyor da AK Parti hep sandıkta ezip geçiyor?
BÜTÜN ÖRGÜTLERİ DOYA DOYA İZLİYORUM
1 Mayıs için Taksim'e ulaşmak neden bu kadar zor? Etiler'den taksiye binerken planım, Dolmabahçe'de inip yukarı yürümek. Ama taksi şöförü ısrarla, "Abla hiç deneme her yer kapalı. Gel ben seni temiz temiz metroya bırakayım" deyince, iş bozuluyor. Metro Mecideyeköy'den öteye gitmiyor. (Sahi neden?) Bu yüzden Taksim'de tutuklu meslektaşlarımıza destek amacıyla toplanan gazetecilerin olduğu yere ulaşmam saatler alıyor. Ama en azından 1 Mayıs kalabalığını bütün renkleri, örgütleri, fraksiyonlarıyla doya doya izleyebiliyorum.
İLK GÖZLERM: HERKES ÇOK GENÇ
Taksim'den ilk gözlem, herkesin ne kadar genç olduğu. Şişli'de ÖDP'lilerin hemen arkasından Taksim'e doğru yürüyen Öğrenci Kollektifi'ndekiler, neredeyse lise çağında. Ritmik hareketlerle gruplar halinde oturup kalkarak "Ne polis ne Tayyip ne Fethullah/ Elimizde yumurta sizlere yallah!" diye bağırıyorlar. ÖDP'liler ise sanki yaş ortalaması en büyük grup. YSK sayesinde seçimden dışlandılar, ama meydandalar. Önlerinde Beşiktaş Çarşı, her şeye karşı olmaya devam ediyor. Gay ve lezbiyenler, "Alışın buradayız" diye bas bas bağırsalar da hala ürkek duruyorlar. Çoğu yirmili yaşlardaki Kurtuluşçular, 15 TL'ye 1 Mayıs ve Deniz Gezmiş t-shirtleri satılan Detay Müzik'in önünden süzülürken, "Mahir, Hüseyin, Ulaş..." diye başlayıp, devrime kadar savaşacaklarını söylüyorlar. Halk Cephesi her zamanki gibi militarist bir düsturla, "Titre oligarşi, parti cephe geliyor" diye düzeni tehdit ediyor.
HERKES MUHALİF AMA..
Onun dışında alfabenin tüm harflerinin farklı kombinasyonları olan sol gruplar, bir biçimde iktidara, sistimi, düzene isyan ediyor, muzaffer olacakları günün çok yaklaştığını iddia ediyor.Sendikaları saymazsanız meydan hınca hınç TKP ve BDP'lilerle dolu. TKP gençlik kolları o kadar kalabalık ki, nereye baksanız kendini "komünist" diye tanımlayan 20 yaşında bir çocuk var.
Manzara bu. Memlekette herkes muhalif, Türk, Kürt, işçi, sendikacı, gazeteci, Alevi, Sünni, devrimci, sosyalist, doktor, hemşire, herkes bağır bağır isyan ediyor. Havada değişim, alanda coşku var. Bu tabloya bakarsanız Türkiye'de yarın devrim olması, en azından iktidarın devrilmesi lazım.
TÜRK SOLU HALA DAĞINIK
Ama öyle olmuyor işte! Taksim'de dünkü coşkuya rağmen Türk solu dağınık, parçalanmış ve hala toplumun geniş katmanlarıyla ilişkisini düzenleyebilmiş değil. Türkiye gibi geniş yoksulluk ve işçi sınıfı olan bir ülkede bile sınıf mücadelesi toplumdaki diğer dinamiklerin (din, etnik kimlik, başörtüsü vs.) kat kat gerisinde ilgi görüyor. Meydanda en fazla göze çarpan TKP ve ÖDP, Türkiye'nin en düşük oy alan siyasi partilerinden. BDP dahi yüzde 7'ye varmakta zorlanıyor. CHP'yi saymazsanız, bütün bu hareketler ve grupların oy potansiyeli, yüzde 10'a varmıyor. CHP ve BDP'yi eklerseniz, yüzde 30'u belki biraz geçiyor.
YÜZDE 30 TAVANINI AŞAMIYOR
Diyeceğim şu, bu kadar itiraz ve yüksek sesli muhalefet olan ülkede gerçekte sol, hâlâ yüzde 30'luk cam tavanı aşamıyor. Bu, sadece solun bölünmüşlüğü, CHP'nin geçmiş hataları, "göz boyama", 12 Eylül'ün tahribatı vs. gibi klasik bahanelerle açıklanabilecek bir durum değil. Bir yerde daha temel bir tıkanma var. Taksim'den bakıldığında, AK Parti'nin yarın gitmesi lazım. Oysa referandumda sandıktan yüzde 58 'Evet' çıktı; Haziran seçimleri içinse bütün tahminler Ak Parti'nin genel seçimde yüzde 42-48 aralığında bir oy alabileceğini söylüyor.
Alın size bir başka rakam: Geçen gün görüştüğüm Sağlık Bakanı Recep Akdağ, TÜİK verilerine göre sağlık hizmetlerinden memnuniyetin, 2003'de %39'dan 2010'da % 73'e çıktığını hatırlattı. Onca yürüyen doktor, yazılan yazı, yapılan itiraza rağmen halkın yüzde 73'ü sağlık hizmetlerinden memnun!
SEÇMEN KURU İTİRAZ İSTEMEZ
Tabii ki bunları söylerken Taksim'e çıkmanın anlamsızlığından, oradaki muhalefetin yersiz olduğundan söz etmiyorum. İtirazın hayatta bir yeri, hem de çok önemli bir yeri var. İtiraf etmeliyim ki Taksim'de ben de heyecanlandım. İnsanların, özellikle de gençlerin, para ve moda değil de adalet ve hak arayışına olması, gelecek için umut verici.
Ancak itiraz tek başına siyaseti şekillendiremiyor, seçmeni cezbetmiyor. İnsanların elini başka biçimlerde taşın altına sokması lazım. Başka bir siyaset modeli lazım. Bu kadar sıkıntı, haksızlık, gelir dağılımında adaletsizlik olan bir ülkede bile, seçmen sadece itiraz değil çözüm istiyor. Proje, vaat, umut istiyor.
Yanlışsam, lütfen biri çıkıp bana mazeret üretmeden, sayfalarca destan yazmadan, Taksim'deki coşkuya rağmen solun neden bir türlü şahlamadığını anlatsın!