"MİT'in parasını kumarda yediler"

Örtülü ödenekten büyük bir operasyon için verilen çok yüksek miktarda parayı kumarhanelerde, barlarda ve pavyonlarda bitiren ekip...

Sabah Gazetesi'nden Ecevit Kılıç'ın Avni Özgürel'le yaptığı röportajdan...

* Güney'in MİT elemanı olduğu neden şimdi ortaya çıktı? Güney için "İftira ediyor, söyledikleri palavra, ciddiye alınacak bir adam değil" deniyor. Şimdi Güney'in MİT elemanı olması işin rengini değiştirdi. Güney'in ilişkiler ağı içinde olduğunun resmi belgesi o. Çünkü iddianamenin omurgası Güney'in ifadeleri. Bu belge, kanıtları yerli yerine oturttu. Birçok insan MİT'le dışarıdan irtibatını kurmuş muhbir olarak çalışıyor. Güney de böyle birisi. Kod ismi verilmiş. İpek kod ismi de cinsel kimliğinden hareketle verilmiş.

* MİT'in savcılığın "Tuncay Güney" diye yazdığı yazıya kod adını dahil ederek cevap vermesini nasıl okuyorsunuz? Güney'in kimliğinin şu veya bu şekilde ileride ortaya çıkacağını biliyorlar. Kendi deşifre etti ve kendi tarif ettiği kılıfla. Böylece bugün kopacak rüzgârla yarınki fırtınayı önlemiş oluyorsunuz. MİT'in bütün bu tecrübelerin ışığında yeniden dizayn edilmesi gerekir.

* Veli Küçük bütün bunların neresinde? Orgeneral seviyesindeki askerlerin bile ürkerek telefon açtıkları biriydi. Bakmayın şimdi cezaevindeki haline. Görevde olduğu dönemde o adının desturla anıldığı bir adamdan söz ediyoruz. Hizbullah dediğiniz örgütü kurmuş daha ötesi var mı? Türkiye'yi altını üstüne getirebilen örgütler bunlar.

MİT'TEKİ KONTR TERÖR DAİRESİ

* Kontr-Terör Dairesi'nin kuruluşu ne zaman? 1980 sonrası istihbarat örgütü bir alt üst oluş yaşadı. O dönemde Türkiye diplomatları ASALA'nın saldırılarına maruz kalıyordu. Daha önce teşkilattan ayrılan Hiram Abas geri çağrıldı. O da elinin ayağının serbest olacağı bir yapılanma istedi. Bunun üzerine Özel İstihbarat Dairesi kuruldu. Ardından da resmi organizasyon şemasında yer almayan ve MİT'in de içine sinmeyen bir şekilde Kontr-Terör Dairesi kuruldu. Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde. Çiller, MİT'in yapısını istediği gibi değiştiremeyince emekli MİT'çi Nuri Gündeş'i başbakanlığa danışman olarak alıp, onun yönetiminde Kamu Güvenlik Başkanlığı (KGB) diye özel bir istihbarat birimi kurdu. Bunun gizli kararnamesi Çankaya'ya çıktı, Süleyman Demirel imzaladıktan sonra farkına vardı işin ciddiyetini ve sonra yırttı.

* Yöneticileri kimlerdi? Başında Mehmet Eymür vardı. Öyle ki MİT'te her birim kendi birim amirine bağlıyken Eymür, doğrudan müsteşara bağlıydı. Ve bu yapının bir uzantısı Yavuz Ataç'tı.

* Neden MİT'in organizasyon şemasında yok? Kaydı yok.

* İllegal mi? Hayır. Emirle kurulmuş. Ama bütün ilişkiler söz üzerine kurulu. Bir istihbarat örgütünün dosyaları, kadroları ve irtibat elemanlarının kayıtları vardır. Kontr Terör Dairesi'nin yok. Kayıtlar daha çok Yavuz Ataç'ın not defterinde yazılı. Bu arşivler Eymür ve Ataç'ta. Onlar da kurumsal değil, bireysel arşiv.

* Bu birim neden bu kadar tartışmalı? İcraatlarıyla Türkiye'ye büyük zarar verdi. MİT, tarihinde ilk kez borsa oynadı. 300 milyar lira borsada battı. Örtülü ödenek parasıydı. Başka bir kurum olsa soruşturma açılır. Ama üstü örtüldü.

* Ataç ve Eymür döneminde mi? Evet. Kontr-Terör Dairesi döneminde. Keza, MİT'e tekstil ve ihracat şirketleri kurdurdular, "Bu yolla ajanlarımıza tüccar kimliği sağlayacağız" diye. Oralara verilen paralar battı. Bu birim lağvedilince Yeşilköy'deki ihracat şirketi çalışanlarıyla ortada kaldı. Sağa sola senet, çek vermişler. MİT, rezil oldu. MİT'in kurduğu şirket olunca herkes oraya iş vermiş. Bu paralar yenilmiş.

ASALA için ayrılan paralar kumara gitti

* Kim yönetiyordu bu ticari işleri? Ekibin başında Yavuz Ataç vardı. Ataç da Mehmet Eymür'e bağlıydı. Aynı dönemde MİT kimliği verilen birisi captagon hapı yapıyordu. Yurtdışında üretilen captagonlar, Türkiye'ye geliyor ve Ortadoğu'ya satılıyordu. Bu kişiler, daha da küstahlaşarak bu işi müsteşarlığa gelir kaynağı diye sokuşturmak istedi. O kişi Edirne sınırında captagonlarla yakalanınca MİT kimliğini göstererek kurtuldu. Uyuşturucu kaçakçılığının istihbarat elemanlarınca organize edildiği, bir sınırdan alınıp öbür sınıra götürüldüğü süreçti. Herkesin eline kırmızı ve yeşil pasaportlar verildi. "ASALA'yı imha edeceğiz, Dursun Karataş'ı öldüreceğiz" diye bir araya gelen Abdullah Çatlı'lar, Haluk Kırcı'lar ve Alaattin Çakıcı'lara örtülü ödenekten para verildi. Bu paralar İsviçre'de kumarhanede batırıldı. Barlarda, pavyonlarda yendi. Büyük paralardı.

* Bu birimin adının karıştığı Abdullah Öcalan'a yönelik operasyonlar var... Eymür'ün organize ettiği bir dizi eylem var. "Abdullah Öcalan'ın işini hallediyoruz tamamen. Bir grubu çok ciddi miktarda patlayıcı maddeyle Şam'a göndereceğiz" denildi. Hâlâ zannedilir ki o grup burada eğitildi ve gönderildi.

* Nereden gönderildi? Bunun için örtülü ödenekten çok büyük para alındı. Bu iş tamamen bir soyguna döndü esasında. Paralı askerleri vardır Amerikalıların Vietnam veya başka yerden gelmiş. Bunlara paralar verildi, bunlar da evin etrafı kalabalık diye 150 metre uzaklıkta patlattılar patlayıcıları. Öcalan'a hiçbir şey olmadı, evin camları kırıldı. Üstelik bir de Türkiye, Suriye'den özür dilemek zorunda kaldı. Ama bunları başbakanlara da kabul ettirdiler.

* Nasıl kabul ettiriyorlar? MİT, Şam'da Öcalan'a karşı eylemde biz bu isimleri kullanacağız der. Görevlendirme yazısı geliyor Tansu Çiller'e. O da bilmez ki Mahmut Yıldırım'ın kim olduğunu. Yeşil dense belki bilir. Başbakan da basar imzayı. Demiyor ki "Niye bana imzalatıyorsun, müsteşar imzalasın gitsin." Bu imzayla başbakanı suça ortak ediyorlar. Yarın öbür gün bir şey çıktığında "Efendim Yeşil'in üstüne gitmeyin sizin de imzanız var" diye yaptılar.