MOBESE, Mehter Takımı...

yazar-2

‘Donumuzdaki dantelden örnek mi alacaklar?’

 

Kısa adı MOBESE olan Kent Güvenlik Yönetim Merkezi Projesi Konya’da da hayata geçiyor. Sisteminin kurulması için çalışmalarını tamamlayan Konya Emniyeti ile alt yapısında yardımcı olacak Büyükşehir Belediyesi arasında protokol geçtiğimiz günlerde imzalanmıştı.

Konya’daki huzuru bir kat daha artıracağı söylenen sistemde 45 ayrı noktadan ana güzergahlar izlenecek. Ancak uzun vadede yeterli görülmeyeceği, böylece kamera sayısının artırılmasının gündeme geleceği belirtiliyor. Bu sistem bize ister istemez yazar George Orwell’ın 1940’lı yıllarda yazdığı ‘1984’ adlı romanında anlattığı devlet gözetleme cihazı ‘Big Brother’ı hatırlatıyor.

Konya basınında konuyu ilk kez Memleket gündeme getirmiş, yazarımız Ali Akgül’ün sistemin yararları üzerine yaptığı haberle haberdar olmuştuk. Gazeteci dostumuz Adem Seleş de sistemi, İngiltere’de suçla mücadelede caydırıcı bir işlevi olmaması nedeniyle eleştirmişti. “Donumuzdaki dantelden örnek mi alacaklarmış?” diye sorarak eleştirilere katılan bir dostun söylediği ise hafızalardan silinmeyecek gibi...

Dünyadaki gözetleme kameralarının yaklaşık onda birinin konuşlandırıldığı İngiltere’de sokakta, trende, otobüste, stadyumda, mağazada vs. insanlar hep gözetleniyor. Büyük kurtarıcı google’ın verdiği bilgilere göre 3 milyon kamera ile dünyada en çok insan gözetleyen İngiltere’nin kamera sayısını 4 yıl sonra 25 milyona çıkarması bekleniyor.

Bu da iki yetişkine bir kamera düşeceği anlamına geliyor.

Konya’da ise huzuru artıracağı söylenen sistemin bazı kuşkuları beraberinde getireceğini düşünüyorum. Çünkü toplumda güvenlik sorunun gitgide bir paranoyaya dönüşmeye başladığını görüyorum. Güvenlik sektörüne istihdam sağlarken, toplumsal yapıyı da bozuyoruz sanki. Bir taraftan manipülasyonla güvende olmadığımız hissine kapılırken diğer taraftan da abartılı güvenlik tedbirleriyle güvende olabileceğimiz bize kabul ettirilmeye çalışılıyor ve insanın gözetlenmeyi kabul eşiği git gide aşağıya çekiliyor. Sistem ‘gözetlerken’ sanki suçla değil de suçluyla mücadele edecekmiş gibi geliyor. İki yıl önce biri kalkıp deseydi ki yakında çoğumuz 24 saat gözetleneceğiz, hiçbirimiz ciddiye almazdık.

MOBESE ile ilgili bendeki ‘şüpheler’ böyle… Güven sorunu olan toplumun bir ferdi olarak ben de sağlıklı değilim demek ki… Umarım Konya’da kurulacak 45 gözetleme kamerasının sayısının yeterli olmadığı kabul edilerek bir gün bu sayı 4 bin 500’e çıkarılmaz…

 

***

Mehter takımı enkaz altında!

 

Yedi düvele hakim olmuş Memleket-i Osmaniye’nin kendi askerine cesaret, düşmana korku salmak için kurduğu orkestrayı, 90’lı yıllarda yerel yönetimleri fetheden refahlı belediyeler, zaferlerini kutlamak için yeniden dirilttiler. Asıl amaç şehir insanın insanının kan dolaşımını artıracak bir kültür ziyafeti sunmak ve türklük duygularını en derinden hissettirmekti. Bir süre sonra mehteranlar, bütün açılış ve temel atma törenlerinin sembolü haline geldi. Belediyelerin atölye binalarının temel atma törenlerinde bile belediyecilere keyif versin diye kös, davul çalındı, zurnalar üflendi.

Birkaç gün önce gazetelerde 1969 yılında Gediz Gençlik ve Fikir Derneği tarafından kurulan Gediz Belediyesi Mehter Takımı’nın 1970 Gediz depremi sebebiyle son verdiği faaliyetine tekrar başladığı haberi vardı. Eğitimini tamamlayan 49 kişi mehter takımını oluşturmuş. İlçe adına gurur verici bir olay…   

Gediz’in mehteri, ister istemez Konya’nın mehterini hatırlattı bana. Her parçasıyla geçmişin bir sembolü olduğunu ve korunması gerektiğini unuttuğumuzu hatırladım.

Japon tarihi müzik formunun mehterin müzik formuna çok yakın olması nedeniyle, bu çekik gözlü milletin bile dinlerken kendinden geçtiği musikimizin bugün neredeyse Konya’da icra edilemez durumda olmasına üzüldüm. Mozart, Beethoven gibi isimleri bile etkilemiş, dünyanın tüm askeri bandolarına ilham vermişken, bugün ise icrası kimseye heyecan vermiyor. Yaptığımız bir işi beğendiysek, onu geliştirip güçlendirmeyi bırakın, kaderiyle baş başa bırakmak gibi bir alışkanlığımız var maalesef. İhmal ettiklerimiz bir gün gözlerimizin önünde yitip gidiyor.

Mehter takımıyla bile öne çıkan şehirler, ilçeler varken bizdeki mehteran can çekişiyor… Mehter takımımız enkaz altında… Zor şartlarda icra yapan 10-15 kişilik mehterana el uzatılmalı, tarihe/kültüre saygı adına ihya etmeliyiz…

Ünlü modacı Faruk Saraç’ın, kostümlerini zamanın çadır tiyatrosuna, bugünün sünnet çocuğu kıyafetlerine benzettiği kadar var. Olmadı zabıtaya üniforma diken modacıya bir de mehteran kıyafeti diktirelim, ama ne olur mehteranı enkaz altında unutmayalım…

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.