Televizyon izlemeye devam ediyor musunuz? Yoksa siz de powera basmaya fırsat bulamıyor musunuz? Bu sıralar televizyona, oruçlu günlerin tatlı telaşından olsa gerek, gereken ilgiyi gösteremiyoruz. Belki de dolu dolu geçirmek istediğimiz ramazanda TVyi ötelemenin gerekliliğine inanıyoruz. Bana sorarsanız bu köşenin sorumluluğu adına ara sıra beyaz camı yokladığımı söyleyebilirim.İki üç hafta önce, KTVnin Uğur Böceği programına gözüm takıldığında, konuk estetiysen hanımı görünce şaşırdım. Kendisi estetiysen olmadan önce, bir zamanlar içinde bulunduğumuz üniversite ortamı, onurla taşıdığımız kimliğimiz dejenere olmasın diye bize göz kulak olan ablalarımızdan birisiydi. Aradan yıllar geçti. Zaman ne de çabuk değiştiriveriyor diye hayıflandım. Dış görünümüyle çağdaş bir portreye sahip bu hanımın çağdaşlığına paralel konuşmaları, tavsiyeleri Müslümanlığımızın geldiği noktada beni oldukça rahatsız etti. İnanılır gibi değildi. Çünkü bu çağdaş görünümlü ama modern tesettürlü -ne demekse- bayan genç kızlarımıza 18 yaşına kadar daha pastel renklerle ve hafif makyajı tavsiye ediyordu. Makyajla doğal güzelliğinizi bozmayın ya da ruhunuzdaki güzellikleri, yüzünüzdeki nuru kaybetmeyin! diyemiyordu. Demek ki böyle ya da buna benzer cümleler kurmanın şimdiye kadar bu dünyada- getirisi olmadığını fark etmiş ve büyük ölçüde inancından ve inanca dayalı yaşadıklarından çarketmişti. İnancın 21. yüzyılda da yükselen değer olduğunu yakın gelecekte ehli kıblenin tamamı anlayacak ama o gün kaybettiklerimizi geri getirebilecek miyiz, bilmiyorum.Tekrar konuya dönersek, tepeden tırnağa ya da tırnaktan tepeye doğru bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Uzun sivri burun terlik (bu yılın modası ama tesettüre uygun modeller üretmekte gecikmemişler), üzerinde pantolon ve ceket (tabi ki dar olacak), genelde makyajlı (bazıları hafif düşünerek dikkat çekmediklerini zannederler) çoğu başörtülü ya da türbanlı hanımlar Kadını olması gerekenden daha bakımlı kılmak, metalaştırmak, tek tip ama modern kadın tasarımları, 20. yüzyıl kapitalizminin bize bıraktığı mirasın önemli bir yerini işgal ediyor. Hangimiz ya da hangimizin bir yakını bu sele kapılmaktan alıkoyamıyor kendisini. Ben diyen parmak kaldırsın.Modernizmin taşıdığı ve vazettiği kültürel içerik, alışkanlıklar ya da bir süre sonra tabiat haline geliyor. Zînetin süslü gösterildiği kadının, sözkonusu içerikten uzak durması o kadar kolay görünmüyor. Ancak güçlü iradeler, ne zaman ve nasıl hareket edeceklerini fehmedebiliyorlar. İlerleyen zamanlarda kadın, hayatının önemli bir bölümünde estetiğe yatırım yapmayı düşündü ve kendi başına sağlıklı bir planlama yapamadı. Planlama yapılmayınca da modenizmin ortaya çıkardığı prototip kadın düşünmeden yaşayan evin kendi halinde bireyi oluverdi. Tüketim olgusu ve moda sektörü neden daha çok kadına yatırım yapmasını, güzellik ve estetik kaygısının kadını daha çabuk kuşattığına bağlayabiliriz.Bugünlerde dikkatimizi çeken bir konu var. Müslüman erkekler, 2000li yıllardan sonra farklı bir duruş sergiliyor. Erkeğin dünyasında, dün olduğu kadar, çocuklarını önceleyen, onların eğitimi konusunda titiz, okuyan ve düşünen, evine ve iffetine bağlı, eşine sadık hanımefendilerin yeri maalesef bugün yok. Yazının başında çizdiğim modern kadın profili Müslüman erkeğin daha çok ilgisini çekiyor. Bu da gösteriyor ki, Müslüman kadının değişim çizgisi Müslüman erkeği de değiştiriyor. Erkek çocuklarına ve hanımına olması gereken ilgiyi göstermiyor. Kadını bu anlamda modernliğe iten sebeplerin başında batılılaşma hevesinin ötesinde, erkeğin değişen bakış açısını görmek de sanırım yanlış olmaz.Müslümanlığı gerçekten bir kimlik olarak gören erkeklerin ekseriyeti bile bu değişim sürecinde kadına hak ettiği değeri vermiyor onları ev işleri, temizlik vb. konularla ilgilenmeye mecbur, sosyal hayatta yeri olmayan bir varlık gibi görebiliyorlar.Konunun nedenleri niçinleri tartışılabilir. Kendisini şuurlu taifesinden görenlerin, yaratılış gayesinden sapmadan gidişattan imtina etmeleri gerekiyor.Bu arada geçen haftaki yazımda Mevlüt Bayramla ilgili yanlış anlamalara müsait ifadeler geçmiş. Oradaki maksadımız, KON TVde Mevlüt Bayram hocanın iftar programı üzerine söylenecek söz olmayacak kadar programın başarılı olmasıydı. Gezelim tozalım programlarından ziyade bu tür oturaklı stüdyo programları kendisine daha çok yakışıyor kanaatimce. Selametle