Hepimiz biliyoruz ki dilimizin üstünde dört farklı tadı algılayan bir mekanizma var bu da bize tatlı, tuzlu acı ve ekşiyi bildirir. Dilimin üstüne öyle bir madde alıyım ki bana farklı bir tat versin! Bir katkı maddesi olan mono sodyum glutamate (MSG)
Lezzet artırıcı olarak da bilinen MSG, fazla miktarda tüketildiği takdirde sağlığı olumsuz etkiliyor. Uzmanlar MSG’li ürünlerin özellikle çocuklar tarafından sınırlı tüketilmesi gerektiğini söylüyorlar.
MSG, tuz görünümünde bir tür katkı maddesi. Yiyeceklere katıldığında, o ürünün tadının beyin tarafından güzel olarak algılanmasını sağlıyor ve daha fazla yemeye sebep oluyor. Anlayacağınız yedikçe yiyesiniz gelen ürünlere katılıyor. Bu maddeyi bulanlar Çinliler
Yapılan araştırmalarda, sağlıklı denekler, MSG’nin yoğun tüketilmesinden sonra, MSG içermeyen diğer gıdalardan tat alınamadığını söylemişler. Birçok Dr. ve Gıda mühendisi ve Diyetisyenler MSG’nin birçok hastalığa davetiye çıkardığını ve insan sağlığını tehdit eden kanserojenik bir lezzet verici olduğunu da ifade ediyorlar.
“Etikette; MSG, E621, glutamat, mono sodyum glutamat, glutamic asit, glutamin terimlerinin olduğu ürünler fazla miktarda tüketildiğinde kısaca (MSG) ‘Çin Restoranı Sendromu’ denilen bir hastalığa sebep oluyor ve kendisini; baş ağrısı, bulantı, hafıza kaybıyla gösteren semptomlara (belirtilere) yol açıyor. Gönüllü hastalar besin alımından 15-20 dakika sonra belirtilerin başladığını ve 2 saat kadar da devam ettiğini belitmişler. Sonuçta MSG içeren gıdaların tercih edilmemesi veya çok az tüketilmesi gerektiğini söylemişler.
Hangi hastalıklara sebep oluyor derseniz; bu madde Nörotoksin. Yani Sinir hücrelerine zarar veriyor. Merkezi sinir sistemi tahribatı yapıyor ve buna bağlı olarak, ALZHEİMER, PARKİNSON, HUNTİNGTON (Beynin belirli bölümlerinde hasar, zihinsel ve duygusal sorun) hastalıkları, SARA (Epilepsi), Retinal dejenerasyon (Göz retina tabakası hasarı), Yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması.
Pankreas hasarı, insülin de artış, ve buna bağlı diyabet, böbrek ve karaciğerde de ciddi hasarlar.
Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım Örgütü (WHO) tarafından yapılan araştırmalarda. Günlük MSG tüketimi Amerika ve Çin’de 2 gr iken ülkemizde 0,1 grammış. Fakat WHO’nun açıklamasında şu da var: “Ancak iştah açıcı özelliğinden dolayı aşırı yeme ve kilo alımına neden olduğu için özellikle çocuklar MSG’li ürünleri çok az miktarda tüketmeli.” Çin’de yaşları 40-59 arasında değişen 752 sağlıklı birey üzerinde yapılan bir araştırmada MSG alımı ile vücut kitle indeksinin (BMI) arttığı yani kilo alımına sebep olduğu tespit edildi. Şimdi anlıyor musunuz bizim çocuklarımız neden kilolu?
Peki MSG’nin en çok kullanıldığı ürünler neler:
Cipsler, hamburger, hazır pizza, hazır köfte harçları, et suyu tabletleri, hazır çorbalar, dondurmalar, renkli yoğurtlar, sucuk, salam, sosis, ve benzeri bir çok üründe var. Şimdi diyeceksiniz ki, madem bunca zararı var, neden kullanıyorlar? Küreselleşen dünyada, ticaret de küreselleşmedi mi? Küresel ticaret devlerinde asla insaf, merhamet gibi duygular olmaz. Onların amacı ancak, çok kar etmek ve çok daha büyümektir.
Bu mamuller, albenisi olan renklerde ve janjanlı ambalajlarda sunulurlar. Televizyon, radyo, gazete ve duvar reklamlarında onlara sıkça rastlarsınız. Sadece maddesel tadıyla değil, görsel yollar ile de beyinlerimize kazınırlar adeta. Basit bir hesap yaparsak, ucuz zannettiğimiz bu ürünleri çok pahalıya tükettiğimizi görürüz.
Mesela Cips. Semt pazarlarında 3 kg. patatesi 1 TL’ye alabilirsiniz. Oysaki 50 gram Cips 1 liradır. Yani 1 kg. Cipsi, 20 TL’den tükettiğimizin farkında bile değiliz. Olumsuz etkileri de çabası. Ya bu mamulleri üretenler! Acaba kendi ürettiklerini yerler mi? Kendi ürettiklerini asla yemezler, içmezler. Onların gıdaları organik ve doğaldır.
Gelelim genel sağlık boyutuna; Son 20 yıla dikkatle göz atacak olursak, çocuk yaşta diyaliz cihazına bağlı yaşamaya mahkûm edilen çocuklarımız, çok küçük yaşta şeker hastalığı ile tanışan çocuklar, obez çocuklar, asabi çocuklar, 9-10 yaşında buluğ çağına girenler, çeşitli nedenlerle engelli doğanlar ve bu sayının ülke nüfusunun % 12'sine çıkması ve benzerleri. Sizlerin de aklınıza gelebilen yeni hastalıklar. Hastalıkları üretenler, ilaçlarını da ihmal etmediler tabi ki. Bu da bana göre madalyonun diğer karlı yüzüdür. Karbondioksitli, alkol içeren bağımlılık yapan meşrubatlardan, (aklıma gelmişken, bir bardak Cola’da 32 küp şeker var) sakıncalı hazır gıdalara varana kadar bir çok yerde çeşitli uyarılar yazıldı, çizildi, konuşuldu. Durumun ciddiyetini anlayabilenimiz var mı? Bu sorunun cevabı, çocuklarınızın ve sizin tüketim miktarınızdır. Şimdiki eğitim sistemimiz maalesef, endüstri, tarım, genel kültür alanında yetersiz kaldığından dolayı, yeni nesiller tehlikenin farkında değiller! Ne olur onları uyaralım bizlerde adam gibi yiyecekler yiyelim. Sadece hatırlatmak isterim
‘Bulgur içerisine radyasyon sızıntısının giremediği bir bakliyattır. Yani radyasyondan etkilenmeyen bir gıdamızdır. Saygılarımla.
(Kaynaklar: Branen et al. , 2001. Food Additives, 2nd Edition, CRC Press; Walker and Lupien, 2000. The Safety Evaluation of Monosodium Glutamate. J. Nutr. 130: 1049–1052. Prescott and Young, 2002. Does information aboutMSG (monosodium glutamate) content influence consumer ratings of soups with and without added MSG? Appetite , 39, 25-33. James, 2003. The Respiratory Tract and Food Hypersensitivity, Blackwell Publishing, NY. Macfarlane, 2002. Integrating the consumer interest in food safety: the role of science and other factors. Food Policy 27, 65–80. Walker, 1999. The Significance of Excursions above the ADI, Case Study: Monosodium Glutamate. Regulatory Toxicology and Pharmacology 30, 119–121)