MTA, Suyu Çekilen
Meke Maar Gölü’nü
kurtarmaya hazırlanıyor
Yeryuvarının oluşumundan bugüne kadar geçirmiş olduğu jeolojik süreçler dünyamızın ve bölgemizin şekillenmesini sağlamıştır. Bu süreç içinde değişim bazen aniden olmuş, bazen de milyonlarca, hatta milyarlarca yıl sürmüştür. Şekillenmeyi sağlayan süreçler yerin kendi iç dinamiklerinden olduğu gibi dış etkenlerden de olmaktadır. Yerin kendi iç dinamiklerinden en önemlilerinden birisi volkanik faaliyetlerdir. Volkanik faaliyetler pek çok maden yatağının oluşumunu sağladığı gibi, yeryüzünün şekillenmesinde de önemli katkılar yapmıştır. Dünyadaki yer şekillerinin incelenmesi ile yerkabuğunun jeolojik evrimi aydınlatılabilir. Yerkabuğunun gelişiminin anlaşılmasına yardım eden tipik lokaliteler, doğada ender rastlanan oluşumlar JEOLOJİK MİRAS, JETOP, JEOPARK ve JEOSİT gibi isimlerle anılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin toprakları karmaşık jeolojik yapısının gereği olarak çok sayıda ve çeşitte JEOLOJİK MİRAS’a sahiptir.
Tüm dünyada benzersiz özellikteki jeolojik yapıların korunması için çeşitli girişimler yapılmaktadır. ABD, 1872 yılında Yellowstone’u Milli Park ilan etmiş ve bölgeye izinsiz girişleri engellemiştir. 1960 yılından sonra konu BM tarafından daha ciddi olarak ele alınmıştır. 1972 yılında Paris Konferansı’nda “Dünya Doğal ve Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi” bütün üye ülkeler tarafından imzalanmıştır. Kısaca dünya mirası olarak adlandırılan liste her yıl yayınlanmaktadır. Listeye giren yerlerin korunmasının sorumluluğu ilgili ülkeye verilmiştir. Listede arkeolojik, biyolojik, jeolojik ve coğrafik ögeler bulunmaktadır. Dünya Mirası listesine giren yerler genelde büyük boyutlu bölgelerdir. Ülkemizden 9 lokalite listeye girmiştir. Pamukkale Travertenleri ile Kapadokya jeolojik özellikleri ile listeye giren miraslardır.
İstanbul Tarihi Yarımadası, Göreme ve Kapadokya, Sivas Divriği Cami ve Hastanesi, Çorum Boğazköy Hattuşaş, Adıyaman Nemrut Dağı, Fethiye Kınık-Kumluova Antik Kentleri, Hierapolis-Pamukkale Travertenleri, Safranbolu Evleri, Truva Antik Kenti…
MTA verilerine göre, Orta Anadolu Bölgesi çok sayıda ve türde jeolojik mirasları barındıran ve oluşturan bir jeolojik yapıya sahiptir. Peribacaları, mağaralar, obruklar, Tuz Gölü ve maarlar (tüf halkaları)… Bu zenginlikler bölgemizi dünyanın tanıması için uygun bir araç olduğu gibi eopark ve jeoturizm potonsiyeli dolayısıyla ekonomik önemi de büyüktür. Jeolojik mirasların korunması konusunda fikir birliği vardır. Yasal mevzuat içinde dolaylı ifadelerle değil, doğrudan açık tanımları ivedilikle yer almasında toplumsal yarar bulunmaktadır. Bu konunun yeni çıkarılacak Çevre Yasası kapsamına alınması ile koruma ve kullanmadaki sorumlu-yetkililer de belirlenmiş olacaktır. Jeolojik miras olarak görülen bazı yerlerin, hem biyolojik, hem kültürel, hem de jeolojik özellikli olması kurumların yetki girifliğine neden olmaktadır. Ülkemizdeki doğal alanlar 18 ayrı koruma statüsü ile korunmaktadır.
Türkiye’nin jeolojik incisi Karapınar Meke Maar Gölü, ilçe merkezinin güneydoğusunda görülen kayaçlar Kuvaterner’de oluşmuş ilk volkanik kayaçlardır. Trakiandezit-andezit bileşimli olan kayaçlar siyah-koyu-gri renklerde izlenmektedir. Meke Maar Gölü’nü dünyada eşsiz kılan özelliklerinin korunması için daha önceki yıllarda alınan tedbirler sayesinde maar duvarından alınan proklastik malzeme korunmuştur. Meke Gölü Maarı’nın çevresindeki suların çekilmesi, su seviyesinin düşmesi üzücü bir görüntü oluşturmuştur. Gölün eski su seviyesine tekrar kavuşabilmesi için göle mutlaka su verilmelidir. Karapınar Meke Maar Gölü’ne bölgeye yakın olan Yılan Obruğu’nun güney batısındaki Acıgöl’den su verilebilir. Bu lokasyonlarda yaklaşık 200 metre derinlikte açılacak sondajla su alınabilir. Göl suyu mağnezyum sülfatlıdır. Yeraltındaki formasyonlarda tuzlu seviyeler bulunmaktadır. Elde edilecek suyun kimyasal bileşiminin ekosisteme etkisinin araştırılarak-eğer uygun ise- maar gölüne verilmesi durumanda göldeki su seviyesi yükselecektir. Bu sayede Karapınar Meke Maar Gölü eski haline dönebilecektir.