Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri
Kentimizin yokluklar içinde büyüyen isimlerinden, 2.02’lik boyu ile ticarette ve siyasette ‘uzun’ lakabı ile tanınan, lastik şişirme işinde ticarete atılarak alanında Türkiye birincisi olarak ödül kazanan genç politikacı
Mustafa Gönüllü
Bu haftaki konuğumuz her şeyden önce uzun boyu, güçlü fiziği ile dikkatleri çeken, istikrarlı ticari hayatı ve Türkiye’de AK Parti rüzgarıyla politikaya giren ‘sıfırdan politikacı’ Mustafa Gönüllü. Mustafa Gönüllü’yle sohbetimizde en çok zorlandığımız konu Sayın Gönüllü’nün anlattıklarının yarısına ‘Aman bu yazılmasın’ diye sansür koyması oldu. İşte uzun sohbettin ardından satırlara dökülen başarılı ve genç bir iş adamımızın hiçbir yerde yayınlanmamış fotoğrafları ile hayat öyküsü.
SÜSLÜ FERİT’İN OĞLU MUSTAFA
4 Nisan 1965 günü Konya’nın en eski ve köklü mahallelerinden Ferit Paşa Mahallesi’nde tek katlı bir evde dünyaya gelen Mustafa Gönüllü lastik kaplama ve ayakkabı fabrikasında işçi olarak çalışan Ferit bey ile ev hanımı olan Sevim hanımın dört çocuğundan birisi. Baba Ferit Gönüllü işçi olmasına rağmen giyimi kuşamındaki titizliği ve özellikle de kravata olan merakı yüzünden çevresindeki arkadaşları tarafından Süslü Ferit olarak anılırmış.
ÜÇ TEKERLEKLİ KIRMIZI BİSİKLET
Ferit Paşa Mahallesi’ndeki tek katlı evleri kira olan küçük Mustafa’ya çocukluk yılları dediğimiz zaman, aklına geliveren ilk şey babasının kendisine almış olduğu üç tekerlekli kırmızı bisiklet oluyor. O zamanlar henüz 2.5 yaşında imiş. Ama o kırmızı bisikletine rüyalarında bile biner, mahalle aralarında arkadaşlarına hava atarmış.
ANNESİNİ ÜZDÜĞÜ GÜN
Çocukluk yılları dediğimiz zaman küçük Mustafa’nın annesinden habersiz babasının dükkanına gitmesi geliveriyor ve üzülüyor. O günü Mustafa Gönüllü’den dinleyelim.
“Herhalde daha 4 yaşında idim. Kapının önünde oynarken beyaz sakallı bir amca geçiyordu. Birden aklıma babamın Atatürk Kız Lisesi’nin arkasındaki dükkanı geliverdi. Kendi kendime bu amca babamın dükkanına gidiyor deyip o yaşlı amcanın peşine takıldım. Gerçekten de bir süre sonra babamın dükkanının önüne gelmiştim. O amca dükkanına filan girmedi ama ben babamı buldum. Tabii kapının önünde beni bulamayan annem kayboldum diye saatlerce beni aramış ağlamış, adeta çıldırmış. Annemi üzdüğüm o gün benim hiç unutamadığım bir anımdır.”
BABA GURBET YOLCUSU
Daha sonra Araplar’daki dedelerinin evine göçen Gönüllü ailesi hayatlarını burada sürdürmüş. Baba Gönüllü 1971’de iş ve gelecek umudu ile çocuklarını ve eşini bırakıp Almanya sevdasıyla yurt dışına gitmiş. Mustafa Gönüllü’nün o yıllardan unutamadığı arkadaşı ise bugünün ŞIK OPTİK’in sahibi Cumhur Eroğlu.
ZOR OKUL YILLARI BAŞLIYOR
İlkokulun ilk üç yılını Şeyh Sadık’ta okuyan Mustafa Gönüllü, Hilal Arslan isimli hocasını unutamıyor. 4 ve 5 sınıfları ise Hazım Uluşahin’ de okurken kendisine en çok yardım eden hocası Mehmet Söyler oluyor. Mehmet Söyler küçük Mustafa’yı çok etkilemiştir. Çünkü her öğrencisine yardımcı olan Mehmet Hoca aynı zamanda çok güzel akordion çalmaktadır.
Mustafa 5. sınıf öğrencisi iken baba yurt dışından döner ve İhsaniye’de lastikçi dükkanı açar. Ve aile Araplar’dan Erenköy’e taşınır.
İMAM HATİP’DE SEVMEDİĞİ
İKİ DERS ARAPÇA VE İNGİLİZCE
İmam Hatip Lisesi’ne giderken artık Mustafa genç, yakışıklı, uzun boyu ve güçlü fiziği ile dikkatleri çeken zeki bir öğrencidir. Ama iki ders vardır ki, Mustafa’nın bu derslerle bir türlü yıldızı barışmamaktadır. Bunlar Arapça ve İngilizce’dir. Oysa İngilizce bir süre sonra Mustafa Gönüllü’nün hayatında vazgeçilmez bir parça olacaktır. İmam Hatip yıllarında ise Mustafa iki olayı hiç unutamaz: “Bir gün okula gitmemiştim, herhalde hasta idim. O gün benim de her gün bindiğim otobüs Uğurlu villalarının orada taşlanmış, otobüs saldırıya uğramı,ş ondan kurtulmuştum. Bir gün yine okulda kavga olmuş. O gün de okula gitmemiştim.
Yani iki gün okula gitmedim. İkisinde de büyük sıkıntılardan kurtuldum.”
SEYYARLIKTAN TORNACILIĞA
KALIPÇILIKTAN TEZGAHTARLIĞA
“Özellikle bayram tatilleri öncesi Saray Çarşısı’nın orada Santral bebenin önünde torpil filan satardım.”
Yaz tatillerinde, bayram arifelerinde sürekli çalışan ve aile bütçesine karınca kararınca yardımcı olmaya çalışan Mustafa Gönüllü ilk olarak Saray Çarşısı’nda bulunan Santral Bebe’nin önünde bayramlık satar. Ardından tornacılıktan inşaat kalıpçılığına kadar birçok işte çalışır, son olarak da Tekin Kırtasiye’de tezgahtarlık yapar. Bedesten’de yaptığı tezgahtarlık Mustafa’nın çok hoşuna gitmiştir. Mesela ‘Patronun dahi bulamadığı kitabı elimle koymuş gibi bulur, müşteriye verirdim’ diyen Gönüllü, ‘O zamanlar Yeni Konya’nın Hizmet Kitapevi’nin orada levhası vardı. Çıkar ona vururdum. Bir gün Gücüyenerler gelmiş, beni şikayet etmişler” diyor.
BİR HAMAL HAFTALIĞIM
İLE DALGA GEÇMİŞTİ
“Tekin Kırtasiye’de çalışıyordum. Bir gün bir kamyon defter gelmişti. Bu üçünçü ve dördüncü kata taşınacaktı. Bir hamal ile anlaştık. Bu taşıma esnasında hamal bana kaç para haftalık aldığımı sordu. Ben de söyledim. Bana güldü ve ‘Senin bir hafta aldığın parayı, bak ben üç saatte alıyorum’ deyiverdi.” Daha sonra bir lastikçinin yanında çalışan ve iki yıl sonra da askere giden Mustafa Gönüllü için yeni bir dönem başlamaktadır.
UNUTULMAZ ASKERLİK ANILARI
Acemi askerliğini İzmir Narlıdere’ de, usta birliğini İstanbul 4. Levent’te istihkamcı olarak yapan Mustafa Gönüllü kompresör operatörü olarak başarılı çalışmalara imza atmış. Ama hayatı boyunca sakal tıraşı olmayı sevmediği için bu fobisi askerde de başına dert olmuş. O günleri Mustafa Gönüllü’den dinleyelim: “Sakal tıraşı olmayı askerde de sevmediğim için her gün tıraş olmazdım. Bir gün nöbetçi çavuşuydum. İzin defterini nöbetçi albaya götürdüm. Beni tıraşsız görünce çok sinirlendi ve izin defterini imzalamadı. ‘Önce git tıraş ol gel ondan sonra karşıma gel’ diye fırçaladı.
Yine bir gün karargahta gece nöbetçisi idim. Nöbetçi subayı nöbet defterini unutmuş. ‘Bana araç ver’ dedi. Ben de ‘Albayımızın kesin emri var, veremem komutanım’ dedim. O zaman ‘Sen git, al getir’ dedi. O gece yarısı 3 kilometre yürüyerek gittim ve nöbet defterini alıp geldim.”
BEŞİKTAŞ’TAKİ LASTİKÇİ
DÜKKANI DÜNYAMI DEĞİŞTİRDİ
“Bir gün askerde izinli iken Beşiktaş’ta geziyordum. Bir lastikçi dükkanı gördüm. Jant filan satıyordu. O dükkan benim bir anda dünyamı değiştirdi, daha sonra hayallerimi süslemeye başladı. Bir anda en büyük idealim haline geldi. Sürekli dua ettim, ‘Allah’ım benim de böyle bir dükkanım olsa’ diye. Gerçekten de o dükkanı gördükten 6-7 yıl sonra benim de öyle bir dükkanım oldu.”
RIFKI KOYUNCU VE ALİ AKBAŞ’IN
ÇOK BÜYÜK DESTEĞİNİ GÖRDÜM
“Rıfkı Koyuncu, Koyuncu Petrol’ün yanında yer verdi, kira bile almadı. MERKON Ali Akbaş lastik verdi, parasını bir ay sonra ben lastikleri sattıktan sonra aldı. Bu iki ismin benim ticaretimdeki desteklerini unutmam mümkün değil. Koyuncu Petrol’ün orada bir sanayi tarafında bir de Osmanlı Marketler’in olduğu köşede iki dükkanı vardı, Sanayi bölgesindeki dükkanı bir yıl sonra CMS’nin bayisi olarak açtım. Mesela bayilik olarak teminat mektubu istediler. Ben hiç böyle bir şey duymamıştım. Rıfkı Koyuncu ağabeyimize gittim. O gün benim için Osmanlı Bankası’na telefon etti. Güvence vermiş. Ahmet Kahraman isimli bir eksper İzmir’den gelmişti. Bana kaç jant satacağımı sordu, ben de ‘3 bin’ dedim. O ise 300 tane bile satamaz diye rapor vermiş. Teminat yetmiyor diye yazdığını da sonradan bana itiraf etti. Öyle bir lastik satışı yaptım ki erkenden ödeme yapar hale geldim. Yani aldığım lastiğin parasını zamanından önce ödüyordum artık.
KONLAS AHMET AMCA
BİLE ŞAŞIRMIŞ
Yine böyle bir ticaret işinde KONLAS Ahmet amcaya gitmişler. Benim mevzum geçmiş. Konuşma sırasında ‘O parasını zamanında ödemez’ demişler Ahmet amca birden irkilmiş. ‘O da ne demek?’ demiş. Sonra düzeltmişler, ‘Amca, o adam parasını zamanında değil, zamanından önce öder’ deyivermişler.
96’da Kleber lastik satışında Türkiye birincisi oldum. İki bayi, ödül olarak İtalya’ya gönderildik. Bu da benim ilk yurt dışı seyahatim oluyordu. Daha sonra Michelin
‘Bizim Konya’da bayimiz olur musun?’ diye geldi. Şu anda Konya’da kurduğumuz servisi showrooma dönüştürdük. Yani 40 metrekarelik bir dükkandan 350 metrekarelik bir servis alanına geçtik.
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİYLE
HAYATINI BİRLEŞTİRDİ
Okulda sevmediği iki dersten birisi olan İngilizce, karşısına bir anda İngilizce öğretmeni bir bayanla birlikte yeniden çıktı. Evet, hayatın zorluklarını bir bir geride bırakan ve hızla hayatın basamaklarında yükselmekte olan Mustafa Gönüllü, Selçuk Üniversitesi İngilizce bölümünde okuyan eşi ile tanıştıktan kısa bir süre sonra 12 Eylül 1993’te evlendi. Halen İngilizce öğretmeni olan eşi ile mutlu bir evlilik sürdüren Mustafa Gönüllü’nün Dilara, Merve ve Sena isminde üç kızı var.
SİYASET DENİLDİĞİ ZAMAN
BİR TEK TAHİR HOCAYI BİLİRDİM
“Parti ile, siyaset ile hiçbir işim olmamıştı. 2000 yılında Hacc’a gidip gelmiştim. Bir abimiz geldi ve bizim yeni kurulan bir partiye katılmamızı istedi. Benim ise tek bildiğim siyasetçi Erenköy’den komşumuz olan Tahir hoca idi. Bu abimiz bana, ‘sıfır insanlarla siyaset yapacağız’ dedi. Daha sonra gazetelerden tanıdığım Hasan bey (Hasan Angı) ile tanıştım
Kısaca bizim siyaset maceramızda böyle bir tesadüf ve davet ile başladı.”
BABAM 5 YAŞINDA
ÖKSÜZ KALMIŞ
“Hayatım boyunca Allah’tan ne istedim ise oldu. Allah bana her şeyi verdi. Benim babam 5 yaşında öksüz kalmış. Babası 5 yaşında iken ölmüş. O da çok çalışmış. Bütün isteklerimi gerçekleştirdim. Maddi durumum iyi olduğu zaman bir okul yaptırmayı hayal ediyorum.
Tepeköy’ de bir ev yaptırdım özellikle kış aylarında kar yağarken oraya gitmeyi, dinlenmeyi çok seviyorum.”
2 METRE BOYUMLA
BOKS YAPTIM
“Boyum uzun, 2.02 m. Önce çevrem benim basketbol oynamamı istedi. Hasan hocaya gittim. Benimle pek ilgilenmedi. Ben de spora meraklı olduğum için boks yapmaya başladım. Ali Eroğlu vardı. Araplarspor’da lisanslı boks yaptım. Zeki hoca vardı, Osman Vuruşkan vardı.
Askere gitmeme iki ay kala basketbol hocası Hasan bey ile Zafer meydanında karşılaştık. Benim boyumu bosumu görünce ‘Gel seni basketbolcu yapalım’ dedi. Ama ben de Hasan hocaya daha önce geldiğimi, ama benimle ilgilenmediğini anlattım.”
İTALYAN TARZI GİYİNMEYİ SEVERİM
“Ben genelde giyimden hoşlanırım. İtalyan ayakkabılarını, konfeksiyonlarını severim”
derken, bizim bu söyleşimizde yanında olan iki dostu hemen cümleyi tamamlayıverdiler ‘Abi bu adam ne alırsa, ne giyerse bir iki defa giyer. Sonra yepyeni elbisesini, ayakkabısını, bir ihtiyaç sahibine veriverir.”
MUSTAFA İSMİNİ ATATÜRK’ÜN
MUHAFIZI KOYMUŞ
Mustafa Gönüllü, Mustafa adını da babasının dayısının verdiğini söyleyerek. “Benim ismimi babamın dayısı koymuş. Bunun adı Mustafa olsun demiş. İsmi Recep Yılmaz’dı.. Atatürk’ün muhafızlığını yapmış. Anlatırlardı Atatürk Ankara’da istediğin yeri sana vereyim demiş. Onun da oğlu yokmuş, 3 kızı varmış. Hiçbir yer almamış. Öyle iyi bir insanmış.
MİLLİYET GAZETESİNDEN
TİCARETİ TAKİP ETTİM
“Ticarete başladığım zamanlarda nedendir bilmiyorum hep Milliyet Gazetesi’nin ekonomi sayfalarını okurdum. Satır satır takip ederdim. Mesela gazetede lastiğe zam gelecek yazardı. Hemen gider bolca lastik alırdım. Arkasından zam gelirdi ve biz de para kazanırdık.”
ARABAMI SATTIM
İKİ KAT PARA KAZANDIM
“Çiller Başbakan’dı. O yıllarda da enflasyon vardı. Bir gün çok sevdiğim bir arkadaşım geldi. Arabanı sat, mark al. Mark çok yükselecek dedi. Hemen gittim, arabamı sattım ve bütün paraya mark aldım. İki gün sonra mark iki misli arttı. Çok para kazandım. Sonra o arkadaş ile karşılaştık. Ben durumu anlattım. Ama bana arabanı sat para kazanırsın diyen arkadaşım kendisi güvenmeyip arabasını satmamış.”