1920'de Ankara'ya Paşa'sının yanına gitmek için yola çıkan Fikriye Hanım, "Annesi ve hemşiresi muhalefet etse de artık şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyordu.
1911 yılında Mustafa Kemal, yeniden İstanbul'a gelir ve Fikriye'lerin evinde kalır. Çeşitli yerlerde görev alan Mustafa Kemal-Fikriye ilişkisi sürekli kesintiye uğrar. 1919 yılında ise Atatürk Samsun'a doğru İstanbul'dan yola çıkacaktır. Vedalaşma sırasında duygusal dakikalar yaşanır. Mustafa Kemal, "Bir daha görüşemeyebiliriz. Bu sefer farklı" gibi şeyler söyleyip Fikriye'yi "en kötüye" hazırlasa da ona aylarca tutunacağı bir umut da verir: "İşler yoluna girdiğinde seni yanıma aldıracağım." "Latife Hanım'ın kağıtları" adlı kitabın yazarı Fatih Bayhan'ın yeni kitabı "Fikriye Hanım" birçok tartışmalı konuyu açıklığa kavuşturuyor... Fikriye Hanım'ın Mustafa Kemal'den tek haber kaynağı İstanbul'daki gazetelerdir. Bir süre sonra İngiliz güçlerinin Mustafa Kemal'in evini takibe aldığı öğrenilecekti.
DÜZENSİZLİK YOLUNU AÇTI
İstanbul'da bu bekleyiş sürerken, Ankara'da yoğun ve hummalı günler yaşanıyordu... Mustafa Kemal, İstasyon binası da denilen Direksiyon binasında kalıyordu. İşte Fikriye Hanım'ın "Ankara'ya gelişi" ne en büyük zemini buradaki düzensizlik hazırlayacaktı. Atatürk'e ev işlerinde yardım edecek birine ihtiyaç vardı. Fikriye Hanım, Mustafa Kemal'in yakınında olan, dayısının oğlu Fuat Bulca'ya ve yine Kaymakam Mithat Bey'den, Ankara'ya gidebilmesi için Gazi ile konuşmalarını ister. Fikriye Hanım'ın yeğeni Abbas Hayri Özdinçer'in anlattığına göre, Fuat Bulca, "Fikriye size yardım edebilir" deyince Atatürk de onu çağırtır. Ancak Fikriye Hanım, Ankara'ya gidişini Zübeyde Hanım'dan ve kızından saklamıştır.
MUSTAFA KEMAL HABERDAR EDİLDİ
Karadeniz'e yük ve yolcu taşıyan bir gemiye bilet alan Fikriye Hanım'ın Ereğli, İnebolu ve Kastamonu yolundan Ankara'ya ulaşması planlandı. 1920 Kasım'ının ilk haftasında Galata rıhtımından gemiye bindi. Kastamonu'da evinde kaldığı Postane Başmüdürü'ne kalbindekini açık edecek ve "Neden Ankara'ya gidiyorsunuz" diye soran müdüre; "Annesi ve hemşiresi muhalefet ediyorsa da artık onların şerlerinden kurtuldum... Mustafa Kemal'le evlenmeye gidiyorum" diyecekti. Atatürk'ün de telgraflarla haberdar edildiği yolculuk sonrası Ankara'ya ulaştı. Fikriye Hanım, Direksiyon binasına eşyalarını yerleştirdi. Şimdi aynı çatı altındaydılar. Her sabah beraber olacaklar, her günü birlikte sonlandıracaklardı...
"OĞLUMLA EVLENEMEZ!"
1.5 yıl Direksiyon binasında kaldıktan sonra beraberce beğendikleri ve 11 ay beraber kalacakları Çankaya Köşkü'ne taşınırlar. Mustafa Kemal, olayların biraz yatıştığını da düşünerek annesi ve kız kardeşini de Ankara'ya yanına getirmek isteyecektir. Gerisini Başyaver Salih Bozok'tan dinleyelim: "Paşa, eniştesini çağırdı ve benim yanımda, 'Mustafa' dedi; 'hemşire ile valideyi buraya almaya karar verdim. Sen İstanbul'a git, onları al ve İzmit'e getir. Ben İzmit'te Klod Farer ile görüştükten sonra, birlikte Ankara'ya döneriz.' Ancak Mustafa Bey, "Makbule ile Fikriye anlaşamaz, huzurunuz kaçar Paşam" dedi. Atatürk de, "Makbule İstanbul'a dönsün" demiştir."
YETER Kİ FİKRİYE OLMASIN
Mustafa Kemal'in annesini Ankara'ya götürmek üzere yanına verdiği şoför Ahmet Çavuş'la Zübeyde Hanım'ın arasındaki soru-cevap şaşırtıcıdır. Zübeyde Hanım, "Köşk'te Mustafa Kemal'in kiminle kaldığını, bir kadın olup olmadığını" soracaktır. Fikriye'nin ismini duyunca sinirlenir ve şoförün ifadesiyle; "Eyvah! Bu kadın varken benim oğlum evlenemez" deyip ağlamaya başlar. Zübeyde Hanım, Fikriye'nin Köşk'te bir hanımefendi gibi durmasından rahatsızdır. "Yeter ki Fikriye olmasın" kaygısı Zübeyde Hanım ve Makbule Hanım'ı gelin adayı bulmak için de harekete geçirir. Hatta Köşk'ün eski sahipleri Bulgurluzadeler'in kızına bile talip olmuşlar, Atatürk, annesi ve kız kardeşine kızmıştır. Bu baskı İzmir'i işgalden kurtardıktan sonra Latife Hanım'la tanışmaya kadar sürecektir. Latife Hanım, "İzmir'e giren muzaffer komutanla evleneceğim" diye kendisine söz veren bir kadındır. Konakları karargâh yapılınca tarihi bir fırsat yakalamıştır...
Herkesin hayran olduğu mahzun sesli bir kadındı
* Halide Edip Adıvar (Yazar): "Çok güzel, mahzun yüzlü bir kadındı. Anlaşılan sıhhati de o kadar iyi değildi... Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı."
* Ali Metin (Atatürk'ün emir eri): "Fikriye Hanım her geçen gün hepimizde çok iyi tesirler bırakmaya başlamıştı. Çok sakin, temiz kalpli ve becerikli bir hanımdı."
* Salih Bozok (Atatürk'ün yaveri): "Paşa'nın yalnız ihtiyaçlarını karşılamıyor, ona arkadaşlık da ediyordu. Nitekim, Mustafa Kemal Paşa, çeşitli zamanlarda, özellikle sabahları Fikriye'yi yanına alarak yürüyüşe çıkar ve çok hafiflemiş olarak dönerdi."
* Kılıç Ali: (Atatürk'ün silah arkadaşı) "Terbiyeli, nazik, cidden ev kadını idi. Kendine mahsus sempatik bir hali vardı. Az zamanda iyi hali ve iyi muamelesi ile muhite kendisini çok sevdirdi. Biz de onu çok sever, kendisine hürmet ederdik."
* Ülkü Adatepe (Atatürk'ün manevi kızı): "Fikriye Hanım... Ona âşıktı. Hatırlamıyorum ama annem ve Sabiha Hanım anlatırdı. Fikriye Hanım, Ata'nın çevresindekilerin de beğenisini alan güzel bir kadınmış. Herkes hayranmış."
Ölümü "Ankara'da intihar" diye verildi
Fikriye Hanım'ın 1 Haziran 1924 tarihli Vatan gazetesinde yayımlanan ölüm haberi şöyleydi:
"Ankara'da intihar! 30 Mayıs'ta İstanbul'dan Ankara'ya giden Zeynep Fikriye Hanım namında bir kadın tabanca ile intihar etmiştir. Müntehire (intihar eden kadın) intihardan evvel polise Lazistan mebusu Fuat Bey'in yanına geldiğini ifade etmiş ve kaydı o surette yapılmıştır. Fikriye Hanım Ankara'ya gelince doğruca elyevm (o gün) Ankara'da bulunmayan Fuat Bey'in Çankaya'daki evine gitmiş fakat mezkur (adı geçen) haneye uğramaksızın Reisicumhur dairesine giderek Reisicumhur ve refikalarını görmek istediğini söylemiştir. Gazi ile görüşmesinin mümkün olamayacağı bildirilince, yeniden avdete (dönmeye) mecbur olmuş ve esnaı avdette (dönüş esnasında) üzerinde bulundurduğu anlaşılan tabancayla intihar etmiştir.
Sabah