Nasıl konuşmalı?

Haşim Akın

Bizim topraklarda çok eski olmayan zamanda meşhur bir söz vardı. “Ağzı olan konuşuyor.” Konuşmak kolay, lakin sonucu her zaman da öyle olmaz. Ama ben konuşmanın zor olduğu mekânları tanıdım. Geçen haftalarda Burkina Faso’ya yaptığımız ziyarette bir köylü şöyle dedi: “Söylemek istediğim çok şey var. Ama ben şimdi çok mutluyum. İnsan, çok sevinçli olduğu zamanlarda az konuşmalı. Çünkü böyle zamanda ne dediğini bilemez de çok hata yapar.” Aman Allah’ım irfan denilen böyle bir haslet olmalı…

                Sonra yeni ihtida edecek köylülere vaaz başladı. İlim, irfan ve hitabet yeteneğine güvendiğim bir hoca konuşmaya başladı. Çok da bağırmadan... Başka bir köylü, bunu aynen diğer köylülere aktardı. İlk kez karşılaşmadığım için buna hayret etmedim. Siz merak ederseniz sebebini izah edeyim: Bunun elbette bir sebebi var: Konuşan büyükleri korumak. Önce sözler bir süzgeçten geçirilerek halkın kulağına ulaştırılıyor. Şayet ciddi bir hata olursa, ikaz alacak veya düzeltilecek. İkinci bir amaç da konuşan bu büyükleri bir korumaya almaktır. Bilahare izahı zor olacak bir cümle çıkarsa ağızdan, bunu aracı üstlenir ve o konuşanın karizması kurtarılır. Yani sözün ve söz sahibinin durumu korunur.  

                Peygamber efendimiz (AS) bir gün Muaz bin Cebel ‘e (RA) “Sana çok özel bir nasihat vereyim mi?” diye sordu. “Buyur ey Allah’ın elçisi! Sizi dinliyorum” deyince, mübarek eliyle dilini tuttu ve “Şuna iyi sahip ol!” buyurdu. “Kişinin her söylediği şeyden bir hesap var mıdır?” Diye sorunca “Anan seni kaybetsin Muaz! İnsanı yüz üstü cehenneme sürükleyen başka hangi günahıdır ki?” diye sormuştu.

Bazen insan öyle bir yerde durur ki ağzından çıkan cümleler, kendisinin sınırlarını aşıverir. Biz bunun onlarca örneğini siyaset sahnesinde ve içtima-i alanlarda gördük. İnsanın söylediği cümlelerde haklı olması güzel bir şeydir. Allah haksız olarak bir konuyu savunmaktan muhafaza buyursun. Lakin bunun yanında önemli olan başka bir şey daha var: Haklı şeyi, haklı ve Hakk’a uygun biri ifadeyle sunmak...

Özür dilemenin bile birçok insanı ve kesimi mağdur hale sokacağı kimi cümleler, ilk konuşulduğunda çok da hoşa gitmiştir. Ateşli salon toplantılarında söylenen ve kalabalığı coşturacak bir kısım cümleler, sonraları sadece konuşanın değil onu seven herkesin boğazına düğümlendi. Hayatını ve hayata bakışını sevdiğiniz bu insana sahip çıksanız bir dert, görmezden gelseniz başka bir dert oluverdi. Ben size isim ve cümlelerle örnek verecek değilim. Sizin irfanınız buna ihtiyaç duymaz.

Ben söz diyeyim siz yazıyı da anlayın. Bir kitaba, gazeteye veya sosyal medya sayfalarına dökülüveren kimi cümleler; uzak diyarlara ulaşıverir. Hiç beklenmeyen yerden ve sizin kastetmediğiniz manalarla başkalarını yaralar. Oysaki “hikmet ve güzel öğüt” kelimeleri bizim inancımızın temel taşlarıdır. Onlarla yapılacak davet, ne de yakışır bize… “Sert ve kaba olsaydın, çevrende kimse kalmazdı!” uyarısı bizim için de geçerlidir.

Sonucuna benim katlanacak olmam, bundan kişisel bir hayır beklemem, zaten tetikte bekleyen bir dizi muarızları üzerime kışkırtmam… Bunların hepsi benim için bir hayır ve lezzet olabilir. Lakin buradan atılan taşlar sadece bana mı gelecek? Başkalarını da yaralayacak mı? Burayı iyice tetkik etmek lazımdır.

Sözün en güzelini, Müslümanca bir üslup ile söylemek için; bismillah…

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.