Bush, 11 Eylül saldırılarının ardından “Ya teröristlerlesiniz ya da bizimle” sözleriyle bu yeni tehdit karşısında dünyayı ikiye böleceğini ilan etmişti. 11 Eylül’den bu yana birçok olay yaşandı. Baş döndürücü bu gelişmelere ne İslam coğrafyasının yöneticileri ne de biz Müslüman kitle yetişebildi. Edilgen, takipçi ve ne yapacağını bilmeyen duruşumuz bu gün de halen etkin ve davranışlarımızda egemendir.
11 Eylül saldırılarının bir sonucu olarak ABD, 1990’lı yıllarda desteklediği Taliban rejimini Aralık 2001’de devirerek, Afganistan’da yeniden ve kalıcı kaosun önünü açtı. 1980-1988 yıları arasında İran’a karşı olanca gücüyle desteklediği Saddam’ı ve rejimini aynı şekilde ve aynı gerekçelerle Nisan 2003 yılında devirerek sürecin devamını getirmişti. Yani 11 Eylül saldırıları ve yeni düşman El Kaide, ABD’nin Ortadoğu operasyonlarının önünü açan bir sihirli anahtara dönüşmüştü.
Yapacağı işgaller için gerekçe olmasını istediği yapıları önce destekleyip palazlanmasına fırsat vermek, sonra da onun sadece kendisi için değil tüm insanlık için düşman olduğuna dünyayı ikna ederek yok etmek ABD’nin öteden beri kullandığı bir yöntemdir. Bu anlamda bölgesiyle özgün olmayan, halkın değerlerini yansıtmayan yapılar bir şekilde şu veya bu formatta ABD’nin işine gelmiş, onları dilediği gibi kullanabilmiştir. Yakın tarihimizde ABD’nin üzerinde çalışma yapıp da sonuç alamadığı ve kaos planlarına eşlik etmesini sağlayamadığı hareketler, çıkış yaptığı halkın bağrında hayat bulmuş hareketlerdir. ABD hangi coğrafyada işgale ve zulme karşı bir direniş gelişmişse, o coğrafyaya o coğrafya dışından savaşçıların girmesine izin vermiş, teşvik etmiş, hatta bu dış savaşçıların mücadele alanında sorunun sahibi olanlardan daha fazla olması için çaba sarf etmiştir. Bu ABD için en iyi flulaştırma yöntemi olarak son dönemde kullanılagelmiştir.
NATO toplantısı sona erdi. 60 ülke toplantı sonundaki ortak açıklamada iki düşman tanımlaması yaparak, omuz omuza mücadele mukavelesi imzaladı. Bunlardan birisi NATO açısından tanıdık bir düşman, RUSYA. Diğeri ise, yeni işgaller için bulunmaz bir fırsat sunan, IŞİD. Her iki düşmanın da batı ve ABD açısından bir şekilde enerji ile ilgili yönleri var. Rusya’nın Kırım’ı işgal etmesi ve Ukrayna ile savaş durumuna gelmesi ABD ve Batıyı Rusya ile karşı karşıya getirdi. Soğuk savaş dönemlerine yeniden dönüleceği tartışmalarının da yapıldığı şu günlerde ABD ve Batı, Avrupa için yeni doğalgaz kaynaklarının arayışında. ABD, ne zaman kendi yetiştirmeleriyle savaş kararı almışsa ardından yeni işgaller ve yeni saflaşmalar gelmiştir. ABD, Ortadoğu’da ürettiği bu yeni düşman üzerinden, yeni dostluklar ve yeni düşmanlıklar tesis ederek, yıpranmış enerji politikalarını yenileyecektir. Bunun için gerekirse dün savaştığı Esed ile bu gün kucaklaşacak ve birlikte dizayn ettikleri yeni düşmanlarına karşı savaş verecekler. Peki Suriye’de tüm bunlar neden yaşandı? diye mi soruyorsunuz. Suriye yerle bir edildi ya. Daha ne istiyorsunuz.