Allah, insanın en mükemmeli modellemesi için Hz. Peygamber’i örnek olarak göstermiştir.
Hz. Peygamberin geliş amacı; Allah’ın âyetlerini okumak, insanı her türlü kötülükten arındırmak, Kitab’ı ve hikmeti öğretmektir. (el-Bakara 151).
Peygamberimiz de dahil bütün peygamberler, ekleme ve çıkarma yapmadan Allah’ın âyetlerini olduğu gibi toplumlarına duyurmuşlardır. Ayrıca, sadece duyurmakla kalmamışlar, bizzat âyetlerin müşkil ve mücmellerini de açıklamışlardır. Diğer taraftan teşrî’ ile birlikte temsil görevlerini de hakkıyla tam olarak yerine getirmişlerdir.
İşte bu bakımdan Hz. Peygamberin ‘temsil’ görevini dikkate almak suretiyle dini değerleri, hayatımızda yaşantı haline getirmek için O’nun örnekliğine ihtiyacımız vardır.
Hz. Peygamberin giyim-kuşam, yeme-içme, kullandığı eşyalar gibi biçimsel yönlerinden ziyade, O’nun ahlâki davranışlarını sosyal ilişkilerde hayata geçirme, gelişen olaylar karşısında aynı tavrı gösterme gibi hususlarda O’nu örnek alma yoluna gitmeliyiz. O’nun gibi bir vefalı eş, arkadaş, O’nun gibi baba, dede, O’nun gibi, devlet başkanı, komutan, O’nun gibi, tüccar, komşu, O’nun gibi sosyal sorumluluklarını yerine getiren bir vatandaş, O’nun gibi olaylara duyarlı bir Müslüman, O’nun gibi mazlumun hâmisi, yoksulların destekçisi, O’nun gibi ibadetlerine müdâvim bir âbid, sâim örneği, O’nun gibi haksızlık karşısında susmadan hak arama erdemini gösterme, O’nun gibi hayvanlara merhametli ve şefkatli muamele etme, O’nun gibi çevre konularına duyarlı olma yolunda yaşayan sünnetini modellemeliyiz.
Hz. Peygamberin, bir müslümanın diğer insanları haksız kazanç elde etme adına kandırma davranışını tespit ettiği zaman söylediği bir söz vardır: “Bizi aldatan bizden değildir.” Meselâ, bu uyarı günümüz insanı için ne anlam ifade ediyor? Her meslek, meşrep erbâbı, dahası her müslüman bir an için Hz. Peygamberin bu uyarısını bir projektör gibi kendine hayatına tutmalı ve bu sözün aydınlığından ne tür bir manzara ile karşılaşacağının muhasebesini yapmalıdır. Bu uyarı 1400 sene önce yaşamış bir Müslüman’a söylenmiş değildir. Bu söz yeni söylenmiş gibi hayatımızda daima canlı bir şekilde durmalıdır.
Eğer O’nun “bizi aldatan bizden değildir” buyruğu hayatımızda dipdiri yaşanmış olsaydı;
Acaba, bir üretici Müslüman, maliyeti ucuza kapatmak uğruna, müşterisine kalitesiz mal satar mıydı?
Acaba bir müteahhit, kendi kişisel çıkarı için binlerce insanın hayatına mal olacak biçimde çürük bina yapar mıydı?
Acaba, bir Müslüman, kullanım tarihi geçmiş ilaçları yeni ambalajlarla piyasaya sürerek binlerce insanın sağlığını bozamaya vesile olabilir miydi?
Acaba bir Müslüman meyve ve sebze üreticisi, çok para kazanma hırsına kapılarak binlerce insanın sağlığını tehlikeye atma uğruna meyve ve sebzelerin genetiğini bozar mıydı?
Acaba, bir Müslüman eş ya da koca, harim-i ismetini bir başkasına çiğnetir veya başkasının harîm-i ismetini kendisi çiğneme alçaklığını gösterir miydi?
Acaba bir Müslüman esnaf, müşterisini aldatmak için ürününün noksanlığını gizler miydi? Elbette bu soruları çoğaltmak mümkündür.
Doğruluk ve dürüstlük insan olmanın bir gereğidir. Bu da sosyal ilişkilerde ortaya çıkar. Doğruluğun zıddı; yalan, sahtekârlık ve iki yüzlülüktür. Bu sıfatların hiçbiri Hz. Peygamberin ümmetine yakışmaz. Çünkü gönülde, dilde, elde ve işte “doğruluk, insanı iyiliğe ve güzelliğe, doğruluk ve iyilik ise cennete götürür. Yalan günaha, günahsa insanı cehenneme götürür” diyen Hz. Peygamberin bağlıları hayatlarını doğruluk üzerine kurmalıdırlar. Çünkü nebîlik makamından sonra en üstün makam sıddîkiyet makamıdır. O halde gelin doğrularla birlikte olalım.