Kerbela’yı mısralarıyla anlatan Fuzulî şöyle diyor:
“Kerbelâ’dan hâsıl itmişler uluvv-i menzilet
Zillet ü izzetde ehl-i zulm ü erbâb-ı vefâ
Nerd-bân-ı bâm-ı rif’atdür te’emmül eylesen
Nakş-ı mevc-i rîk-i sahrâ-yı şerîf-i Kerbelâ”
(Kerbelâ olayı ile vefâ erleri yüksek bir makam elde ederek yücelmişler de, zulüm erleri alçalmışlar. Düşünürsen, kutsal Kerbelâ çölünün kumundan meydana gelen dalgaların, yücelik çatısının merdiveni olduğunu görürsün.)
“Eyleyüp her yıl cemî’-i âlem ittifâk
Şerh iderler mâ-cerâ-yi Kerbelâ ahbârını
Ne tükenmez kıssadur kim hergiz âhir olmadı
Şerhi âciz eyledi ehl-i cihânun varını”
(Bütün insanlar, her yıl bir araya gelerek Kerbelâ’da meydana gelen olayları açıklarlar, anlatırlar. Ne tükenmez hikâyedir ki, hiçbir zaman sona ermedi; anlatması, insanların en seçkinlerini bile çaresiz bıraktı.)
En seçkin anlatıcıların bile anlatmakta çaresiz kaldığı bu talihsiz felaketi anlatacak/ anlatabilecek değilim.
Peygamber Efendimiz(sav)’in kızı, Cennet kadınlarının efendisi Hz. Fatıma(r.anha) annemizin küçük oğlu Hz. Hüseyin(r.a)’in, Efendimiz(sav)‘in ‘güzelcik’inin, makam ve dünya hırsına kapılan Yezid ve yandaşları tarafından hunharca şehit edilişinin 1435. Yılında yüreklerimiz kan ağlıyor…
İmam Hüseyin(r.a), dedesinin ve babasının yolunda imanından taviz vermeden, ilmiyle, ameliyle, adaletiyle, zulme ve zalimlere karşı dik duruşuyla kendinden sonraki nesillere seçkin bir önder ve örnek olmuştur.
Ne acıdır ki, mazlumlar da, zalimler de Müslüman kimliğini taşıyor. Hattâ bugün bile…
Yüce Kitabımızda; “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurât; 10) buyrulmasına rağmen, Efendimiz(sav)’in “Ehl-i Beytim” dediği, koklamaya kıyamadığı sevgili torunu ve yetmişten fazla masum/mazlum Müslüman, kadın-çocuk demeden üstelik de Allah(cc)’ın adı anılarak şehit edildi...
Bu acı, yeryüzünün neresinde olursa olsun Allah(cc)’ın varlığına ve birliğine inanan her Müslüman’ın ortak hüznü ve ortak mâtemi olmuştur; olmaya da devam edecektir…
İmam Hüseyin(r.a) ve arkadaşlarının uğruna can verdikleri yol, Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa(sav)’nın yoludur. İmam Hüseyin(r.a) haksızlığa, adaletsizliğe, zorbalığa, zulme ve zâlimlere karşı dik durmuş ve bu uğurda başını ortaya koyarak ölümsüzlüğü kazanmıştır.
Kerbelâ’da İmam Hüseyin(r.a)’den taraf olmak; haktan, hakikatten, faziletten, insaniyetten, hürriyetten, adaletten yana olmak demektir. İmam Hüseyin(r.a)’in acısını paylaşmak; mazlumların yanında, gücü elinde bulunduran, imandan, ahlâktan, faziletten, insanlıktan nasibi tükenmiş, dünya hırsına kapılmış çağımız Yezidlerinin karşısında durmak demektir.
Yeni Kerbelâlar yaşamamak, yeni vahşetlere geçit vermemek için yeryüzü Müslümanlarının Kur’ân’a ve Sünnet’e sımsıkı sarılıp, tek yürek, tek yumruk, yek-vücut olması, birlikte hareket etmesi gerekiyor…
Kerbelâ’nın doğru okunarak; birlik, dirlik içinde acıların paylaşılarak azaltıldığı, sevinçlerin ise paylaşılarak çoğaltıldığı bir ibret levhası olması temennisiyle ayağının tozu olabilmek için çırpındığımız ve şeref duyduğumuz Efendimiz Muhammed Mustafa(sav)’ya, seçkin âline ve ashâbına salat-ü selâmlarımızı sunuyoruz. İlmin Kapısı serdârımız Hz. Aliyyü’l-Murteza(r.a)’ya ve onun şahsında bütün Ehl-i Beyt’e, annelerimiz Hz. Haticetü’l-Kübra(r.anha)’ya, Hz. Fatımatu’z-Zehra(r.anha)’ya, Hz. Zeyneb(r.anha)’e; Hz. Hasan(r.a) ile Seyyidü’ş-şüheda Hz. Hüseyin Efendimiz(r.a)e, Kerbelâ şehitlerimize; Allah(cc) yolunda kıyamete kadar hak, hakikât, nâmus, ahlâk, fazilet, hürriyet, adalet, İslâm’ın izzet ve şerefi için can veren/verecek olan aziz şehitlerimize Yüce Rabb(cc)’imizden rahmet, mağfiret niyâz ediyorum.