Ne İsa’ya, ne Musa’ya eyvallahım var?..
Hani derler ya “Ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamadın diye… Evet, günümüz toplumunun kahir ekseriyeti toplumsal ilişkilerde bu deyimi genellikle göz önüne alarak davranış ve ifadelerini buna göre ayarlamaktalar. Yani ya İsa’dan taraf olup, malı götürelim, yolumuzu oradan bulalım… Ya da, hiç değilse çaktırmadan Musa’dan yana tarafmış gibi yapalımda, hiç değilse falanca miktar kâr edemezsek bile zarar bari etmeyelim… mantığı genelde hâkim. Tabii ki benim bu belirttiğim tiplere uymayan insanlarımızda istisna denilebilecek az sayıda dahi olsa var olduğunu da kabul ediyorum.
Biz köşe yorumcu ve eleştirmenlerin görevi toplum menfaatine fayda sağlaması umulan konuları işlemek ve hiç değilse düşünsel anlamda, yozlaşmaya yüz tutan bir takım duyguların yanlış olduğunu, temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp sofraya getirmektir. Bizler yaptığımız işin gereği yanlış giden olayları sürekli gündemde tutarak, yanlışta ısrar edenlerin meydanı boş sanmalarına engel olmak ve tabandan gelen yeni nesil için bir nebze olsun ışık tutmak. Yoksa zaten yaradılış gereği olması gereken faziletli duygularla donanmış insanlarımızın bizim köşelerimize falan ihtiyacı yok. Doğruluk ve dürüstlüğü ile etrafında güneş misali ışık saçan değerli insanlarımız zaten kendilerine yakışanı yapmaktalar ve bizlerde onlara ancak saygı duyar hürmet ederiz.
Peki, biz bu niyet ve duygularla yazıyor çiziyoruz da; acaba bizi anlayan ve hak veren falan var mı? Yoksa biz kendi kendimize mi gelin güveği olup, kendimizi kandırıyoruz diye düşünmüyor değilim bazen. İşin te tam burasında aklıma usta bir gazetecinin anlattığı şu olayı hatırlıyor ve rahatlıyorum. Anlatılan olay aynen şöyle; “Ben ve dört değişik meslekten arkadaş gurubundan toplam beş kişi, Suriye’ye seyahat kararı aldık ve Pasaportlarımızı vize için elçiliğe gönderdik. Elçilikten bize cevaben yazıda; falanca dört meslek grubundaki kişilerin vizesi tamam ancak, gazeteci unvanlı kişinin ülkeye girişi sakıncalı bulunduğundan, vizesi gerçekleştirilmemiştir. Bu yıl aynı isimlerden oluşan grup, bu kez İngiltere’ye seyahat için vize başvurusunda bulunduk. İngiliz elçiliğinin cevap yazısında; “ Gazeteci unvanındaki şahsın vizesi tamam, ancak diğer isimlerin istihbarat işlemleri devam etmektedir…”
Buradan şu sonuç çıkmaktadır. Kendine özgüveni oluşmamış, eğitim ve kültür seviyesi düşük olan şahıs ya da toplumların hatta devletlerin “Gazeteciye bakış açıları” ile eğitim ve kültür seviyeleri yüksek şahıs, toplum ya da devletlerin bakış açıları arasındaki fark; aslında kendi çaplarını ele vermektedir. Onun içindir ki bizler görüş ve yorumlarımızı yazarken asla ve asla -Kim ne der, nasıl düşünür, bunun sonu nereye çıkar, bundan benim çıkarım ya da zararım olur mu diye düşünemeyiz. Şayet bunu hesaplayacak olursak, bir tek cümle dahi kuramayız ve yazamayız. Bize yapılan eleştirileri de yukarıdaki elçiliklerin mantığıyla değerlendiririz, hepsi o kadar. Yoksa şuan itibariyle kılavuz istemeyen görünen köyde; ne İsa’nın yolu belli, nede Musa’nın. Biz en iyisi kendi hak bildiğimiz “Adam Gibi…” yoldan, duruşumuzu bozmadan, en önemlisi de asla ve asla kimseye eyvallah etmeden devam…
Gerek meslek ahlakımızın gereği, gerekse şahsi kişiliğim gereği düstur edindiğim bir hadis vardır; “Haksızlık karşısızda susan dilsiz şeytandır” diye. Bu hadisi şerifin karşısında “Her doğru her yerde söylenmez” ifadesini savunanlara da şunu sormak lazım.-Doğrunu her yerde söylenmesinden rahatsız olanlar kimler? Zalimler mi mazlumlar mı? Bu aralar ilçemdeki bazı kurum ya da kuruluşlardan pis kokular gelmeye başladı burnuma. Umarım sadece dedikodu ve fitneden ibarettir. Ama benim araştırmalarım ve istihbaratım devam ediyor ve buradan ilgili ve yetkilileri uyarıyorum. Gelin; bizi yani medyayı yok saymayın. Bizimde bilmemiz gereken bazı şeyleri gerektiği kadarıyla paylaşın ki, sonra biz tek taraflı hüküm vermiş ve yanılmış olmayalım. Dolayısıyla sizler üzülürsünüz ve sonuçta ilçemiz üzülür. Er kişiyi yok saymak; yok sayılmaya sebep sayılır. Bu da böyle biline… Fincan yüklü develer ürkmeden, kervancı başılar gereğini yapar diye umarım..“Anlayana”
ADAM GİBİ**********************************
Azmi; sular boğup, ateş yakamaz
Sanma ki irade inzivadan çıkamaz
Eğer; sağlamsa ruhun, emin ol ki;
Yollar yorup, yıllar seni yıkamaz
***************************HİKMETLİ SÖZLER