Necati Yeğenoğlu
Hazırlayan: Uğur ÖZTEKE
Konya’nın Meşhur ve Meçhul yüzleri-58
Necati Yeğenoğlu 10 Şubat 1954 günü Muhacir Pazarında Balık halinin olduğu yerde bulunan Söylemez Konağı’nın yanındaki Yüksek mezarlığa komşu, dedesi Salih Yeğenoğlu’na ait evde dünyaya gözlerini açar. Anne Nuriye, baba Ali’nin ilk çocuklarıdır. Daha sonra dünyaya gelecek iki kızkardeşi Nuran ve Nezahat ile Necati mutlu bir çocukluk yaşayacaktır.
Dedesi Basmacı Salih olarak tanınmakta, özellikle de Konya’da kadınların başlarını örtmek için kullandıkları yöreye has yaşmak ve çemberleri imal etmektedir. Babası Ali ise muhasebecilik yapmaktadır.
MİNİK NECATİ KÜMESTE UYUYUP KALINCA
Her mutlu çocuk gibi Necati Yeğenoğlu da dolu dolu güzel günler geçirecektir. İşte o mutlu günlerinden unutamadığı bir anısı: 3 yaşında filan imişim. Bir gün kümese girmişim, tavuklarla oynarken oracıkta uyumuş kalmışım. Ailem beni göremeyince telaşa kapılmış. Herkes sokaklara dökülmüş, beni arıyormuş. Ben neden sonra uyanıp kümesten çıkmış, elimi yüzümü ovuşturarak, hatta ağlayarak annemin yanına gelmişim. Annemler hep bunu anlatıp üzülür, daha sonra da gülerlerdi.
ANNEME AŞIRI DÜŞKÜNÜM, EVDE ÇAYDANLIK OLMAYINCA BANA TENCEREDE ÇAY KAYNATMIŞ
Anneme aşırı derecede düşkünüm. Onu çok sevmemden dolayı yapılan hiçbir teklifi kabul etmedim, Konya’dan ayrılamadım. Anemin ağlayarak anlattığı bir anımız vardır. Ben küçükken babam ve annem dedemlerin evinden ayrılmışlar. Bşka bir eve geçmişler ve ben o gün çay istemişim. Evde çaydanlık olmadığı için tencerede çay kaynatıp bana içirmişler, annem o günü anlattıkça üzülür, ben de ağlarım.
DEDEM VE AMCAM KÖYLÜYE ÇOK HİZMET ETTİLER
Biz ailecek Gilistralı’yız. Dedem köyün ve çevremizin akıllı insanlarındanmış. Köyden ve çevre köylerden kim hasta kim kızını veya oğlunu evlendirecekse Konya’ya arabalarla, eşeklerle gelirlermiş. Bizim ahırımız da olduğu için hayvanlarını bizim ahıra bağlarlarmış, dedem de onların işlerini halledermiş. Altın mı alınacak, düğün esvabı mı görülecek, doktora mı götürülecek, bütün o işleri yaparmış. Örneğin doktor dediniz mi Süleyman Çelen, kulak burun boğaz mı Rasim beye gidilirmiş. Amcam Mustafa Yeğenoğlu Yeminli Mali Müşavir’dir. O da dedem ile köylümüze hizmet ederdi.
İLKOKUL ÖĞRETMENİM MEDİHA ÜLKEMEN’E ÂŞIKTIM
İlkokulda takdirname ile geçtim, ama öğretmenim Mediha Ülkümen’e aşıktım. Çok güzel mandolin çalardı, tahtada çok güzel yazar çizerdi. El işi yapardı. Bize bile düğme dikmeyi, delik örmeyi, zarf yapmayı öğretmişti.. Bizim bugünlere gelmemizde en büyük pay onundu, mekanı cennet olsun.
ARABASI BOZULAN TURİSTLERE İNGİLİZCE YARDIM EDİYORDUM
Altınçeşme ilkokulunu bitirdim, Konya Maarif Koleji’ni kazandım İki yıl maarif kolejinde okuduktan sonra bir öğretmenle sorunum olunca okulu bıraktım. Öğretmenim beni dövmüştü. Ben de okumayacağım deyince babam beni Afyon yolu üzerinde Mutlu Akü’ye çırak diye işe verdi. Bende orada çalışmaya başladım. Tabii arabası bozulan turistler de geliyordu. Benim de İngilizcem çok iyi idi. Yıl 1966-67. Ben turistlerle böyle güzel İngilizce konuşunca turistler de bir bakıyorlar, çırak bile İngilizce konuşuyor diye bizi bir şey sanıyorlardı
USTALAR BENİ SIKIŞTIRINCA YENİDEN OKUMAYA KARAR VERDİM
Daha sonra babam ustalara beni sıkıştırmalarını söylemiş. Önce geç geliyorsun deyip kızıyorlardı. Erken geliyorum, bu kez erken geliyorsun diyerek kızıyorlar. İyi yapıyorsun kızıyorlar, kötü yapıyorsun kızıyorlar. Babama, anneme gittim. Ağlayarak ben okuyacağım dedim. Mevlana Ortaokulu’na kayıt yaptırdık. Sabahattin Şengün gibi sportmen, beyefendi bir öğretmenle tanıştım. Ve spora da başladım. Yıl 1967 ‘ydi. O yıl voleybolda Devrim Ortaokulu ve Karma Ortaokulu’nun hegemonyasına son vererek şampiyon olduk. Buna rağmen takdirname almak gerekirken Sabahattin hoca beden eğitiminde bana el amudu baş amudu yapamadım diye 4 verdi ve takdirname alamadım diye bu kez yine babamdan fırça yedim
İLK LİSANSIM KONYASPOR’DA ÇIKTI
Mevlana Ortaokulunu başarıyla bitirdim. 68’de Konyaspor Kulübü bizi lisansladı. O zamanlarda Tahir, Ali Yaman, Ayhan, Mehmet Erdeniz, Tamtam Zeki, Sarı Şükrü Lütfi Bala, gibi arkadaşlarla oynadık, antrenörüm de Hasan Özkaplan’dı. Bu arada voleybolda oynadığım için voleybol antrenörüm ise İsmail Serim’di.
BABAMDAN HABERSİZ SPOR YAPTIM BU YÜZDEN DE BABAMLA YILDIZIM HÂLÂ BARIŞMAMIŞTIR
Sporu babamdan habersiz yapıyordum. Konya karmasına seçildiğimi, İstanbul’a gideceğimizi gazete yazmış. Babam da buradan öğrenmiş. Bana çok kızdı. Çok fırça attı. Buna rağmen İstanbul’a gittim. O günden beri babamla yıldızımız pek barışmaz.
ASABİYEDEN GEÇEMEYİNCE HAVACI OLAMADIM
Babamla İzmir’e Hava Lisesi sınavlarına gittik. Tüm sınavlarda başarılı oldum. Ancak herkes gibi ben de sağlıkta asabiyeden geçer not alamadım ve elendim. Erkek lisesine geldik. Tezcan Uzcan ile tanıştım. Lisenin her şeyiydim. Hem başarılı öğrenci hem spor kolu başkanı hem de okul voleybol ve basketbol takımlarının da kaptanıydım. O zamanlarda fizik olarak büyük gösterdiğim için yaşıtlarım bana abi, koç kaptan diyorlardı. Bu arada kız takımlarını lisede korurduk. Lise ve Konyaspor takımları hep şampiyon oluyorlardı. Lise 3’te felsefe öğretmeni ve Stadspor yöneticisi Bayram Çürgen ile tanıştım. Bu arada Hasan Özkaplan abiyle bazı problemlerim oldu, ben de Stadspor’a geçtim.
STADSPOR KUPA MAÇINDA İDMANYURDU’NU YENDİ
Stadspor olarak fuar kupasında İdmanyurdu’nu eleyerek final oynadık. Senelerin şampiyonu bir takımdı. Ligde büyükler basketbolda ikinci olduk, gençler voleybolda idmanyurdunu yenerek Konya şampiyonu olduk ve turnuvalara gittik
MESTÇİOĞLU “BABAM MEZARDAN GELSE İDMANYURDU’NA LİSANSINI VERMEM” DEMİŞ
O yıl İdmanyurdu’na transfer oldum ama çok ilginçti bu iş. Yönetmelik gereği Konyaspor’dan muvaffakiyet alınması gerekiyormuş. Konyaspor Başkanı rahmetli Sayın İrfan Mestçioğlu’na gittim. Belgeyi isteyince Başkan kızdı ve ‘Oğlum Necati babam mezardan gelse ben bunu İdmanyurdu’na vermem’ dedi. Ben transfer olamadım. Ama daha sonra ligler başlayınca Konyaspor basketboldan çekilmişti. Hasan abi de Demirspor’a geçmişti bu nedenle branş olmadığı için ben de İdmanyurdu’na geçtim. 73- 74 sezonuydu. Basketbol Antrenörü Özcan Vanlıoğlu, Voleybol Antrenörü de İsmail Serim’di.
HEM BASKET, HEM VOLEYBOL OYNUYOR, MASA TENİSİ ANTRENÖRLÜĞÜ YAPIYORDUM
Her iki branşta da oynuyordum, bu arada masa tenisi antrenörlüğü yapıyordum. Tabii öğrencilerimin arasında Uğur Özteke, Selda Doğan, Sinan Gül, Can Candan, Serdar Marasalı, Berrin Altınörs, Orhan Şener, hatta Ahmet Gürsel Oğuz gibi isimler vardı. İdmanyurdu’na kız voleybol ve basketbol takımı kurduk. 24 saatin 24 saatinde de spor ile yatıp spor ile kalkıyorduk. Salon tek olduğu için bir gün voleybol, bir gün basketbol antrenörlüğü yapıyorduk. Bu arada gözümün nuru Atatürk Spor Salonu da bir o kadar çok kişiye hizmet veriyordu. Bir potanın altında halterciler, bir potanın altında jimnastikçiler çalışıyor. Ortada biz voleybol ya da basketbol oynuyor, salonun girişinde ise masa tenisi yapılıyordu. Geceleri 23’ten sonra da Mevleviler sema çalışması yapıyordu. Ve Konya tüm branşlarda çok başarılı oluyordu. İdmanyurdu ile Anadolu kupası finali oynadık ve kazandık o zamanlarda bölgesel lig deplasmanlı 2 lig olmadığı için birinci ligde 8-10 takım vardı. Biz Anadolu beyiydik.
İL MÜDÜRÜ CEMİL BEY’İN OĞLUNA İNGİLİZCE VE MATEMATİK ÇALIŞTIRIYORDUM
Övünmek için söylemiyorum ama çalışkan öğrenci olduğum için Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Cemil Ergen’in oğlu Bülent Ergen’e İngilizce ve matematik dersleri veriyordum. Bu sırada bölgeye kadro gelmiş. Cemil bey beni de almak istedi. Ben eve gelince bunu söylediğim zaman evdekiler torpilin yok nasıl kazanacaksın dediler. Ama ben kazandım. Bu arada üniversite sınavına girerek Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümünü, Gazi Eğitim’in Beden Eğitimi bölümünü ve Konya DMMA’nın inşaat bölümünü kazandım. Tabii o zamanlar bu sınavlar ayrı ayrı idi. Büyüklerimle konuşarak inşaat bölümünü devam ettim
AYNI ANDA 100. YIL’DA BASKETBOL, ATATÜRK’TE VOLEYBOL MAÇINA ÇIKTIM
100. Yıl’da Demirspor-İdmanyurdu, Atatürk’te Havagücü-İdmanyurdu maçı vardı. İkisi de aynı saatte başlamıştı. Ben Atatürk’te voleybola başladım, iki set aldıktan sonra 100. Yıl’dan koşarak geldiler, telefon filan yoktu ki. Necati abi yeniliyoruz yetiş dediler. İkinci devreye forma değiştirerek 100. Yıl Demirspor basketbol maçına çıktım. Orada maçı aldık, yine bir haber geldi Havagücü maçı 2/2 olmuş. Yetiş Necati abi dediler. Yine koşarak Havagücü maçını oynadık, bu maçı da kazandığımızı hatırlıyorum. Skorda yanılabilirim ama.
İDMANYURDU MASA TENİSİ 2. LİGİ’NDE ŞAMPİYON OLDU
Bu arada İdmanyurdu masa tenisi takımı 2. ligde şampiyon oldu. Haldun Dinç, Murat Ekerbiçer, Mustafa Şahin ve Doktor Mehmet Ali gibi isimlerle şampiyon olduk
ÜNİVERSİTE DE ŞAMPİYON OLDUK
Bu arada mühendislikte okurken sanki oranın da antrenörü, yöneticisi ve sponsoru bendim. Üniversite voleybol takımını da, basketbol takımını da şampiyon olduk. Üniversite ile iki kez voleybol Türkiye şampiyonasında, DMMMA’yla basketbolda iki kez Türkiye finallerinde oynadık. Enerjim bitmek tükenmek bilmiyordu. Bir anda Konya’nın Necati hocası, Necati abisi olmuştum. Bu arada babam tanıdıklarına biz oğlana kardeşini emanet etmiyoruz siz çocuklarınızı verip turnuvalara gönderiyorsunuz diye gır gır geçiyormuş.
Okul bittiği zaman hala antrenördüm. Kadromu değiştirsem maaşım iki kat artacaktı. Ama antrenörlük benim hobim aşkımdı.
ASKERLİĞİM DE SPORLA DOLU DOLU GEÇTİ
1982 Nisan’ında İzmir Narlıdere yedek subay okuluna gittim. Komutanlarımız orada da beni sevdi. Lojmanlarda subay çocuklarına antrenörlük yapmaya başladım, daha sonra kurada İstanbul 1. ordu sıkıyönetim cezaevini çektim. Bu arada İngilizcemin iyi olmasına rağmen, mühendis olmama rağmen meslek kuralarına müracaat etmedim, sınava da girmedim, ben spor yapacağımı diyordum. 2. ordu birliklerini çekip Konya’da Karagücü’nde oynamak istiyordum. Ancak 1. ordu sıkıyönetim cezaevini çekmiştim. Bu arada Konya komutanı olan Yüzbaşı Ali Sayın İstanbul Karagücü Komutanı Turan Taşkın ile görüşerek benim Karagücü Komutanlığı’na geçmemi sağladı. Orada da kolordular arası turnuvalar düzenlenmesini sağladık. Çok sevildim. Bu arada kurmay başkanı Nizamettin Pasin tesadüfen Konya Havagücü’nde oynayan Yüksel Pasin’in abisi çıktı. Kurmay başkanı tuğgeneral Eşref Haskılıç İdmanyurdu’nun kaptanı rahmetli Baki Korkut’un eniştesi çıktı. Öyle olunca bizim bütün işlerimiz perçinleşmişti. Edirne’de voleybol şampiyonası, Tekirdağ’da basketbol şampiyonası, Çorlu’da futbol, Kırıklareli’nde güreş, İstanbul’da atletizm turnuvaları düzenledik. Seçilen asker sporcular sayesinde tüm branşlarda çok başarılı dereceler aldık. Bu arada profesyonel futbolculardan Fenerbahçeli kaleci Yaşar Selçuk, Arif, Osman, Kaleci Nurettin, Beşiktaş’tan Ulvi, Galatasaray’dan Metin benim askerlerim oldu. Konya’dan da Karagücü’nden Hüseyin İncekara, Hitam Korkmaz Çetinkaya, Şekerli Nemci, Demirsporlu Fevzi, Ahmet, Zühtü, Selçuksporlu Musa güreşçi Mustafa Şahin yine Şekerli Ferda gibi birçok Konyalı’ya sahip çıktım. Bir gün paşam çağırdı, askeriyede kal öğretmen olarak dedi. Ben inşaat mühendisiyim dedim şaşırdı kaldı. Sen spor akademisi mezunu değil misin dedi, evet ama ben DMMMA mezunuyum dedim. Çünkü ilk gün ben mühendisim deseydim beni inşaat emlaka gönderecekler sevdiğimden ayıracaklardı.
KONYA’YA DÖNDÜM, HEDEFİM BASKETBOL TAKIMINI 1. LİGE ÇIKARMAKTI
Konya’ya döndüm, hedefim Konyaspor basketbol takımını birinci lige çıkarmaktı. Başladık 4 yıl üst üste Konya şampiyonu olduk. Engelli yollardan geçtik, ama 2. lige çıkamadık. Bu arada kadrolu inşaat mühendisi olarak köy, kasaba ve ilçelere hizmet veriyordum. Bahtiyar Demir ve Vezir Balcıoğlu ile çalışmaya başladım. Destekleri ile de işler yolunda gitti. Gençlik Merkezi Müdürü oldum. Bu arada Konyaspor basketbol takımını Samsun’da 2. lige terfi ettirdik. Bu arada Pakpen’in sahibi rahmetli Faruk Tuza’nın ve diğer birçok büyüğümün arkadaşlarımın desteklerini gördüm. Sayın valimiz İhsan Dede’nin desteğini gördüm.
İL MÜDÜRÜ OLUYORUM
1992–93 sezonundayız. Bahtiyar bey tekrar gelmedi, Vezir Bey gitti, Vezir bey geldi, Bahtiyar bey gitti derken Vezir bey bana seni müdür yapalım dedi. O gün spora daha çok hizmet etmek için İl Müdürlüğü’ne aday oldum. Ve müdür oldum. 15 gün kimseye müdür olduğumu söylemedim, herkesi inceledim, yapacaklarımı kafama koydum ve projelerimi yapmaya başladım. Aradan yıllar geçti, yaptıklarımız, projelerimiz, organizasyonlarımız, sponsorluklarımızı GSGM genelge olarak yayınlamaya başladı, Konya Türkiye’de örnek gösterildi. Birçok ilden yetkili arkadaşlar Konya’ya gelerek staj yaptılar, çalışmaları gördüler. Değerlendirmeler sonucunda 1998 yılında fair play hizmet ödülünü aldım. Bu arada birçok Avrupa ve Dünya şampiyonalarında kafile başkanı olarak görev alırken 2000 Sidney olimpiyatlarında yönetici olarak görev yaptım.
HAYATIM BOYUNCA ÜÇ ŞEYİ BECEREMEDİM
Bize anlatılanlara, yazılanlara, çizilenlere göre geriye baktığım zaman üç şeyi başaramadığımı görüyorum. Birincisi bizim dönemde Konyaspor’u l. lige çıkaramadım, ikincisi uzun yıllar şehrimizde görev yapan vali yardımcımız Sayın Fahri Can’ı zayıflatamadım ve ben Necati Yeğenoğlu olarak evlenemedim.
Bu cümleler üzerine bizi dinleyenlerin de bulunduğu ortamda müthiş bir kahkaha tufanı başlıyordu. Daha sonra örnek bir spor adamı olarak Konya camiasına damgasını vuran Necati Yeğenoğlu son derece felsefi bir cümle ile sohbetimizi noktalıyordu: Toprağa attığımız bir tohumun yeşermesini, onun büyüyüp gelişmesini, buğday tanesini vermesini, un ve diğer ürünler olmasını görmek herkese gibi bana da çok büyük mutluluk vermektedir. Bu yaptığımız işlerin unutulacağını bile bile bir tohum atmak, yeşermesini görmek, meyve vermesini görmek benim için en büyük mutluluktur. Nasıl olsa bu güzel hizmetler ileride herkes tarafından konuşulacak ve unutulmayacaktır.