NEREDE REKLAM YARATICILIĞI?

Hüseyin Altunbaş

NEREDE REKLAM YARATICILIĞI?

 

Mevlana Şehrinde Mevlana Etkinlikleri başladı. Maalesef yine aynı hiçbir yaratıcı fikrin olmadığı reklam işleriyle hedef kitleyle! iletişim kurulmaya çalışılıyor. Ekte de görüyorsunuz sadece semazen’i koyarak iletişim kurmanın neresi yaratıcı? Mevlana “Gel ne olursan ol gel” derken ne için çağırıyordu insanları. İnanılmaz bir derinlik vaad ediyordu, rahatlık, huzur, hoşgörü, bilgilenme vaad ediyordu! Öyle değil mi?

Şimdi biz Mevlana diyarında ne vaad ediyoruz? Bu reklam işlerine bakarak ne vaad edildiğini gayet net görebiliyoruz. Vaad edilen sadece semazenlerin dönmesi. Evet maalesef ki semazenlerin fiziksel hareketinden başka vaad yok.

Mevlana’nın içini dolu dolu anlatmak lazım. Bu böyle anlatılmaz. Etrafa bakın. Heryer semazen. Herkes her şey için semazen’i kullanıyor. Çok yazık.

Hedef kitlesi ise Konya halkı mı? Hayır. Siz bu etkinliklere kimin gelmesini istiyorsanız o sizin hedef kitleniz değil mi! Yani yurt dışından yabancı turistlerin gelmesini istiyoruz. Gelsinler ki daha fazla döviz bıraksınlar, Konya’mız ve Türkiye’miz zenginleşsin. Türkiye’nin diğer şehirlerinden yerli turistler gelsinler ki, diğer illere göre daha popüler ve gelişmiş bir şehir olalım.

Soruyorum! Hangi yabancı ülkelerde Mevlana Şehrine gelin diyorsunuz?

Hangi şehirlerde Mevlana iletişimi yapıyorsunuz! Hem soruyorum hem de cevabını veriyorum. Hiçbir yerde, hiçbir zaman… Bir şehrin amiral gemisi ürünü bu iletişimsizliği ve yanlış iletişimi hak ediyor mu?

Reklam işine bakın herhangi reklam yaratıcılığı görebiliyor musunuz? Koy Semazeni olsun bitsin. Birde aynı reklamı iki farklı renkte niye yaparsın ki! Niye???

Semazenlerimiz her etkinlikle her reklam da var. Valla yoruldular. Kan ter içindeler. Korumamız lazım!

 

16 Yıl Önce Hamdık Sonra Piştik Şimdi Yandık!

Aslında semazenleri pervasızca kullanan reklamlardan değil. Bir fikir var. Uğraşılmış. Bu açıdan tebrik ederim. Gaz ürünüyle “yorgun semazeni” güzel birleştirmiş. Grafik yaratıcılığı olarak süper. Ama bu reklam olduğuna göre, açık havada olduğuna göre grafik olarak bakmayacağız, reklam olarak bakacağız. Öyle bakınca olmamış. Reklam olarak olmamış. Reklam, ham bilgiyi reklam bilgisi haline getirmek demektir. Hedef kitlesiyle ürünü örtüştürmek demektir, öpüştürmek demektir. Grafik olarak öpüşmüşler ama reklam olarak öpüşmemişler. Reklamı şöyle okuyoruz ve değişik soruları soruyoruz: Kongaz 16 yıl önce hamdı, pişti ve şimdide yanıyor mu! Daha önce Kongaz alanlar ham Kongaz mı aldılar!

Kongaz isminize rağmen Konya firması algınızda problem mi vardı!

Ya da gaz firması olduğunuz mu anlaşılmıyordu ki bu iletişimi yaptınız?

Sloganınız ne mesela? Diğer gaz firmalarından sizi ayıran özelliğiniz ne? (hani geçen hafta işlemiştik ya!)

Mevlana’nın milyon tane sözü var. Niye bu sözü markanızla çağrıştırdınız?

Biz olgun bir firmayız mı diyorsunuz? 16 yılda olgunlaştık mı diyorsunuz? (Bunun olmasını diliyorum ve bundan sonra olgunlaşmış firma olarak iletişimlerini bekliyorum)


Ya da ürünün özelliğine mi gönderme yapıyorsunuz. Gaz yakar. Biz de yakarız. Kongaz, yakar mı diyorsunuz?

Eleştirilerime rağmen Kongaz firmasının Mevlana Haftasını hatırlatması, kendini göstermesi açısından yani reklam cesaretinden dolayı tebrik ediyorum.

 

Sincap Market mi? Arpi Chocolate mi?

Bir koltukta iki karpuzu hem de büyük karpuzu koyarsanız, olmaz. Birincisi Sincap Marketleri Kurban Bayramınızı Kutlar. İkincisi de Arpi Chocolate: Mutlu İnsanların Bazı Sırları Vardır. Oldu mu? Olmadı. İkisi niye aynı reklamda!

Arpi diye bir ürünü Sincap kendisi yapıyor ve bayramda kendisi satıyor. Bunu dolaylı söylemeye çalışırken reklamı ikiye bölüp garip bir reklam işine imza atmışlar.  

Hele Arpi Çikolataya ne diyeceksiniz ya. Pardon Chocolate. Gözleri kapalı ve yatmış bir hanımefendi! Arpi çikolatayı yiyenler böyle hissedecekler ya da böyle yiyecekler! Garip bir marka imajı. (Sincap’ın marka kişiliğine zarar vermiş!) Sloganı da beni destekliyor. Mutlu İnsanların bazı sırları vardır diyor. Sır derken!

Güya şu hedeflenmiş ikisinde de mutluluk var. Mutlu bayramlar diliyoruz ve mutlu insanların bazı sırları var. Bayramı kutlamışsınız ama Arpi’yi öldürmüşsünüz. Yine doğmadan ölüm…

 

Konumlandırma Yanlışları!

Reklam Konumlandırma Stratejisi etrafında dolaşmalıdır. Bir öyle bir böyle davranırsanız, söylerseniz markanız değersiz bir ürün haline gelir. Mal olur yani! Marka olamaz. (Mal mısın? Marka mısın? Başlıklı bir makale yazmıştım önceki senelerde) Konumlanmanızı rakipler engeller, hedef kitle aklınızı çeler, konjonktür unutturur. Hafızanızı sürekli elden geçirmeniz gerekir. Bizim firmalarımız sabah kalkıp reklam yaptıkları ve bir reklamı birine diğerini öbürüne yaptırdıkları için bir reklam diğerinden tamamen uzakta duruyor. Birbiriyle alakası olmayan mesajlar veriyor. Böyle olunca hedef kitlede yaratılan algıda tutarsızlık oluyor. İnsanların aklına bile gelmiyorsunuz. İki firmanın reklamlarını gördükten sonra bugün bu konuya değinmek zorunlu oldu. Birinci firmamız Enka Süt. Diğeri de Stroton. İkisi de reklam kültürü olan firmalar. Reklam yapma alışkanlıkları var. Hedef kitlelerini önemsiyorlar ve iletişim yapma gayretindeler. Bu açıdan tebrik de etmek gereken firmalar aslında. Ancak dediğim gibi konumlandırma yanlışlıkları içinde yapıyorlar reklamlarını. Enka Süt’ün bir çok reklam işini gördüm ve hakikaten nereye odaklandığını anlamak mümkün değil. Konya Life dergisinde “Hayata Değer Katar” başlıklı reklamı var mesela. Sütün değer katması nasıl anlaşılır değil! Ne değeri pırlanta gibi, araba gibi, lüks bir ev gibi mi? Nasıl bir değer ki bu!

Süt içince kendinizi değerli mi hissedersiniz? Oh be ne değerli oldum valla! Hadi çocuğum çabuk şu sütü iç, değerli olman lazım! İçmezsen değersiz olursun! Süt içmeyenler değersiz mi yani! Böyle süt içirtemezsiniz! Çok çoooook uzak.

Buna benzer durum Stroton firmasının reklamında “Gelecek için Yalıtım” ile firma geleceği vaad ediyor. Bir yalıtım firması gelecek satabilir mi ki?

Geleceği kim vaad eder? Dershaneler, eğitim kurumları, üniversiteler daha iyi gelecek için bizi seçin diyerek gelecek satarlar. Kimse buna bir şey demez. Doğrusu budur çünkü.

Yalıtım ısınmak için (ısı yalıtımı), komşunun sesini duymamak için(ses yalıtımı), daha az yakıt giderleri için yapılır. Stroton’da bunları nasıl yaptığını söylerse farklılığına odaklanmış olur. Yalıtımsız binalardaki enerji kaybının 8,5 milyar olması sizin geleceğe odaklanmanızı haklı göstermez. Bunu reklamla söyleyemezsiniz. Coca-Cola’nın Hayata Artı Vakfı gibi ya da Garanti Bankasının Doğaya Destek Projeleri gibi sosyal sorumluluk kampanyası planlarsınız ve bunun reklamını yaparsınız. Ve daha iyi gelecek için bu projeyi yapıyoruz dersiniz. Daha etkili cümle diye herkes gelecek satmaya kalkarsa işimiz var. Daha iyi bir gelecek için bizim lokantamızda yemek yiyin! Daha bir gelecek için bizim makyaj malzemelerimizi kullanın!

 

2 Milyon Liraya Logo Değişimi

Yani eski parayla 2 trilyon. Vay be! Biz bir çaya, çorbaya, küçücük bir paraya değiştiriverirdik. Adamlar ne yapmış öyle. O kadar para mı harcanır! Şeker Piliç firması logo değişimine gitmiş ve harcadığı rakam da 2 milyon lira.  

 

Bu değişimi anlatırken firma şunları söylüyor: Şeker Piliç firması olarak 250 milyon liralık cirodan önümüzdeki yıl 350 milyona çıkarmak istediklerini, 2009 yılında 11,4 milyon net kar elde ettiklerini, global marka olma stratejisi doğrultusunda böyle bir değişime gittiklerini belirtiyorlar. Tavuğun bir gramını bile atmayarak atık tesislerinde işlediklerini, çevreye saygılı olduklarını vurguluyorlar. Sektörlerinin her yıl yüzde 10-15 büyüdüğünü belirten firma, teknoloji ve üretim süreçlerine yatırım dışında markaya da yatırım yapmanın bilinciyle Alice BBDO reklam ajansı ile çalışmaya başladıklarını söylüyor. “Sadece beyaz et sektöründe önemli bir marka olmak bize yetmiyordu. Bir gıda markası haline gelmek istedik. Şeker ismiyle bir gıda markası logosu hazırlanmasına karar verdik. Yumurta ve su konusunda da ciddi yatırımlarımız var. Tüm bu yatırımlarımızı tek bir logo altında topladık.” diyorlar. “Logo değişimi ile ilgili olarak yaklaşık 2 milyon liralık yatırım yaptık” diye de ilave ediyorlar. Reklam Ajansı Alice BBDO Başkan Yardımcısı Haluk Sicimoğlu ise yeni logonun temsil ettiği anlamları şöyle açıklıyor: “Modern ve firmanın güçlü kurumsal duruşunu yansıtacak şekilde tasarlandı. Bu nedenle belirgin ve keskin formlara sahip bir tasarım hazırlandı. Süslemeci bir grafik anlayıştan çok minimal bir anlatım tercih edildi. Logonun üstündeki mavi renk ve altındaki yeşil rengin doğal yaşam döngüsünü ve dengesini yansıtması hedeflendi. Bu iki renk arasında kalan ’Şeker’ yazısı bu denge içinde güçlü bir yer buluyor ve bunu baskın ve modern formuyla vurguluyor.”

Darısı Konya reklamcılığı için…

 

 

 

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (17)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.