Uganda seyahatimizde Nil Nehri'nin sıfır noktasını da görme fırsatımız oldu. Büyük bir kayanın yanından yerden su fışkırıyor. Burası Afrika… Rabbimin büyük bir hikmeti… Yerden tertemiz su fışkırıyor ama Afrika’da susuzluk ve kuraklık var... Allah adil-i mutlaktır. Bir yerleri ihya ederken diğerlerini unutmaz. Böyle bir şeyden de münezzehtir. Bazı yerlerin mahrumiyeti varsa bu da onların kendi hatalarıdır.
Bu yerden kaynayan su ile önce Victoria Gölünü dolduruyor. Victoria Gölü, Marmara Denizi'nin altı katı büyüklüğünde bir göl ve genişliği 68.800 kilometre kare. Gölün en önemli kaynağı burası olsa da sadece Uganda’ya sınırı yok elbette. Uganda'nın en büyük ihracatını balık ve balık ürünleri oluşturuyor. Balıklar, Victoria Gölü’nden elde ediliyor. Balıkçılığın dışında başka bir şekilde de bu gölden ve nehirden maalesef ki yararlanamıyorlar. Sonra göl doluyor ve Güney Sudan, Sudan yolunu izleyip Mısır’a ulaşıyor. Oradan Akdeniz’e… 8 - 9 ay yağmur yağan, çevresinin yemyeşil olduğu harika bir bölgedeyiz. Buraya kadar olan yolculuğumuz da yağmur altında devam etti.
Küçük bir araçla Victoria Gölü’nü gezme ve sıfır noktasındaki adaya çıkıp suyun kaynağını izleme fırsatımız oldu. Sonra suyun heyecanla yerden fışkırdığı noktaya tükürdüm. Hayır, çevreyi kirletmek için yapmadım. Ne olur bana kızmayın… Bu suyun akarak Sudan'a geçeceğini sonra Mısır'a ulaşacağını biliyorum… Nil deyince aklınıza Uganda gelmez. Bu satırları okuyan ve coğrafyaya derinlemesine ilgi duymayanlar, Nil nehrinin Uganda’dan başladığını bilmezler bile… Aklınıza Sudan da gelmez… Nil deyince Mısır gelir. Çünkü Nil’in asıl hâkimi mısırdır. Sahibi demiyorum. Bu nedenle de Mısır, Nil Nehri'nin üzerinde diğer ülkelerin yeterince tasarruf etmelerine hep engel olmuştur.
Nil Nehri deyince aklınıza Mısır firavunlarının geleceğini de bilirim. Nil, Hz Musa’yı (AS) annesinin kucağından alıp Firavun’ un Sarayına ulaştıran nehirdir. İlahi bir vahiyle… Mısır firavunları hep Nil Nehri'nin kenarında onu izleyerek yaşamıştır. Şimdi Mısır'ın Çağdaş firavunu Sisi de geleneği bozacak değildir. Bu nehir, çağdaş firavunun yanından akacak diye tükürdüm. Ona gönderebileceğim bir hediye(!) olsun diye… Yüzüne tüküremeyince zalimin…
Geçen ay Afrika futbol turnuvasının sonuçlarını öğrendim. Asya’da yaşıyorum. Asya futbol turnuvası sonuçlarını bilmem. Ama bir ayağım Afrika’da olunca ona dikkat kesildim. Cezayir milli takımı, Afrika Kupası'nın kazanmış. Mısır da kupanın takdimi için tören var. Yapılan törende Cezayir milli takımının kaptanlığını yapan Riyad MAHREZ, kupayı alacak. Binlerce seyircinin ve onlarca kameranın önünde protokol heyeti sıralanmış. Mısır başbakanı ve spor Bakanı da burada yerlerini almış.
MAHREZ, büyük alkışlar arasında protokol heyetinin ellerini sıktı. Bir kısmıyla kucaklaştı. Sıra ev sahibi başbakan ve bakana geldi. İşte burada cihadın en büyüğü başladı. “Cihadın en faziletlisi, zâlim sultanın karşısında hakkı ve adaleti söylemektir.” (Ebu Davut) başbakan ve bakanın ellerini sıkmadı. Onları görmezden gelerek ve terk ederek en büyük cevabı verdi. Konuşmadı ama çok şey anlattı. Mazlum ve mahrum bir ümmetin duygularıyla haykırdı.
Ben görüntüleri izlerken gözlerim doldu ve kıskandım. Maçı ve kupayı değil. Yiğitliği kıskandım. Mısırlı bir avukat, bu olay üzerine Cezayir milli takımının kaptanı Riyad MAHREZ için suç duyurusunda(!) bulunmuş. Bir daha ülkelerine katmayacaklarmış… Olsun… Bazen bir delikanlılık yaparsınız ve karşılığında bir bedel ödersiniz. Arkada kocaman bir delikanlılığın şanı kalır.
Riyad MAHREZ ile aynı amaçla iki farklı eylemi gerçekleştirdik. Benimkini kimse duymadı. Burada yazmasam siz de bilmeyecektiniz. Onun cihadı ve hakkı haykırışı dünya huzurunda olunca daha güzel oldu. Tebrik ediyorum. Umarım benimki de akan Nil nehrinde kaybolmamıştır.
Bulunduğu ortamlarda zalime zalimsin diyebilen tüm yiğitlere selam olsun.
Araya bayram girince konu gecikti. Bunu biliyorum… Ama yiğitlik, her zaman yenidir.