Gazetemizi sürekli takip eden değerli bir okuyucumuzun birkaç gün önce gelip teşekkür etmesi sonucu bu yazıyı yazıyorum. Dikkatli okuyucularımızın hatırlayacağı gibi geçen yıl yoğun yağan kar ve buna yapılan yorumlar sebebiyle bir yazı yazmıştık. Yok, beyaz ölüm, yok yollar kapandı, öldük bittik gibi sığ düşünen insanların, gazete ve televizyonların harıl harıl felaket tellallığı yaptığı dönem.
Ekonomisinin büyük bölümü tarıma dayalı olan şehrimiz ve ülkemiz için yağışın ne kadar önemli olduğunun farkında olamıyor maalesef bazı insanlar. Ancak bu yıl olduğu gibi kurak geçtiği zaman verilen nimetin önemi akıllarına geliyor. Kış ayları girdi gireli doğru dürüst bir yağış olmayan ilçemizde, insanlarımızın birçoğu sabah uyandıklarında ilk işleri pencereden perdeyi aralayıp dışarı bakmak oluyor. Kapıdan çıktıkları zaman da başlarını gökyüzüne kaldırıp “Acaba bugün yağar mı?” diye düşünmeden edemiyorlar.
Kuraklığın tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde ve giderek şehrimizde de büyük bir sorun haline geldiğini görelim. Siyasi çekişmelerden, koltuk kavgalarından ve insanlık tarihinin başından beri kimseye bir faydası olmamış kısır çekişmelerden kafamızı bir kaldıralım. Şehrimizin en önemli meselesi olan kuraklık ve su sorunu konusunda neler yapabiliriz? Sorusunu sık sık gündeme getirip çözüm yolları aranması için sorumlu her kuruma baskı yapalım. Su her yerin olduğu gibi özellikle Ereğli’nin can damarıdır. Yıllardır suyu ile yeşilliği ile övünen, tarıma dayalı ekonomisi olan Ereğli halkı için bu konu çok önemlidir. Bu özelliklerini yavaş yavaş yitirmeye başlayan Ereğli’miz giderek sıradan bir kent haline dönüşmeye başlıyor. Su yoksa yeşillik yoksa Ereğli’nin neyi var?
Maalesef bugün şehrimiz 15–20 yıl öncesine göre yeşil alanlarının büyük bölümünü kaybetmiştir. Kuyulardaki sular çekilmeye başlamış, düşen yağış miktarı yeterli sulamaya olanak vermeyecek kadar azalmıştır. Eskiler hatırlar her sokağın içinden irili ufaklı dereler akar, etrafına yeşillik ve hayat bahşederdi. Kılcal damarlar gibi her yere dağılan bu su sayesinde toprak sürekli nemli olur ve yağışı çekerdi. Ne zaman bu su çok büyük bir alanı sulamak maksadıyla (o kadar alanı sulamanın imkânı yok) baraja hapsedildi, işte kuraklık bundan sonra kendini göstermeye başladı. Su yeşillik demektir, yeşillik yağmuru çeker, yağmur tekrar suya dönüşür. Aynı şekilde Ayrancı barajı da Akgöl’ün sonunu getirdi.
Ereğli’nin yönetiminde söz sahibi olan insanlar; her gün halkımızın duyduğu bir sürü ayak oyunlarını, şu şöyle yapmış bu böyle yapmışları, birilerini koltuk sahibi yapmak ve birilerini koltuktan etmek için harcanan boş emekleri bir kenara bırakıp kentimizin en önemli sorunu için kalıcı adımlar atın. Yoksa yakında ortada köşeklik yapacak bir alan bulamayacaksınız.
Bu yazıyı yazmaya başladığımda ufak ufak kar atıştırmaya başladı. İnşallah devam eder, beklediğimiz oranda bir yağış olur. Ve inşallah Rab bir yağış (bir nimet) bahşettiğinde geri zekâlılar gibi bundan dolayı hayıflanmayı değil, şükür ve dua etmesini biliriz. “Dua yoksulluk ve aşktır” demiş Ali Şeriati ne kadar doğru söylemiş. O’nun karşısında ne kadar yoksul, ne kadar muhtaç olduğumuzu bilmeli ve O’ndan aşkla istemeliyiz.
***
Küçük bir Düzeltme
Geçtiğimiz günlerde Sabah Dershanesi bir deneme yaptı. Dershane binası bizim büronun üstünde olunca kalabalık öğrenci grubunun resmini çekip haber olarak geçtim. Yapılan normal deneme sınavını ben STS olarak yazmışım, bundan dolayı ilgililerden özür dilerim.