İster gerçek olsun, ister şakası olsun ‘1 Nisan’ bize ait değil. Bize ait olmayan kültürel parçalar, hep netameli şeylerdir. Üstelik bizim zengin bir kültürümüz var, bize yeter. Tebessüm için, meşru zeminde eğlenme için, dinlenme için kendimize ait özgün değerlerimiz var. Ve onlar bize göre şeylerdir, inancımıza ve yapımıza uygun şeylerdir.
Bize ait olmadığı halde, kör taklit ve baskın kültürlerin etkisiyle benimsediğimiz şeylere gelince, hepsinin arkasında bir çapanoğlu vardır. Nisan 1 şakası da böyle bir şeydir. Rivayetlere göre Endülüs’te Gırnata’nın düşüşünde kuşatma altında tutulan ve zor durumda kalan Müslümanlar, düşman kumandanın, bugün kalenizden çıkar silahlarınızı teslim ederseniz, kimsenin kılına dokunulmayacak sözü üzerine çaresizlik içerisinde teslim olurlar. Zira haçlı ordusunun kumandanı bir elinde Kur’ân, öteki elinde İncil olduğu halde bu sözü vermiştir onlara. Ertesi gün düşman kumandan, o söz dün için söylenmişti, bugünü bağlamaz deyip hepsini kılıçtan geçirir. İşte düşmana göre Nisan 1 şakası, Endülüs Müslümanları için Nisan 1 Hilesi olur.
Böyle tarihi bir hadise yaşanmamış olsa bile Nisan 1 şakası bize ait değil, bize uymaz ve bizim değerlerimizle çelişir. Şöyle ki:
Bir kere zaman ve mekânlarda aslında bir uğursuzluk söz konusu değildir. Zaman ve mekânları mübarek kılan da, değersiz kılan da onlarda yaşanmış olaylardır. Üstelik inancımıza göre bizim dinî gün ve gecelerimiz Kamerî sene hesabına göre yapılır, buna göre bizim mübarek ay-gün ve gecelerimiz bütün mevsimleri dolaşır. Dolayısıyla 1 Nisan, bu sene olduğu gibi mübarek bir aya yahut mübarek bir güne rastlayabilir. Onun için biz hiçbir ayı, günü, geceyi ve hatta ânı uğursuz sayamayız. Biz, her ânı bize verilmiş önemli bir emanet ve büyük bir nimet olarak görür, onu en güzel şekilde, en güzel hareketlerle değerlendirmeye bakarız.
Öte yandan müslüman dürüstlüğü şiâr edinmiş kimsedir. Müslüman şakadan olsa bile asla yalan söylemez. Mümin kardeşini şakadan bile olsa, aldatmak mümine yakışmaz. Zira mümin bilir ki, bizi aldatan bizden değildir. Peygamberimiz, ben de şaka yaparım ama doğru konuşurum buyurmuştur. İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun, buyuran da O’dur. Arkadaşının silahını yahut ayakkabısını şakadan saklayıp onu korkup üzen kimse hakkında da O şöyle uyarıda bulunmuştur: Bir mümini korkutan, Kıyamet korkularından emin olmaz. Müslümanı korkutmak büyük zulümdür.
Şimdi bu açıklamalar üzerinde bir kez daha düşünelim ve bize ait olmayan şeylerden kendimizi ve çoluk çocuğumuzu korumaya gayret edelim.