Nisan yeşili diye bir renk var benim gönlümde. Nisanda yeşil, taze bebek gibi canlı, temiz ve masum bir görüntü sergiler. Dalda filizlenen her yaprak bir çiçek kadar güzeldir. Bahar yeni bir başlangıçtır yer yüzünde. Doğa yenilenir, umutlar tazelenir ve insan yüreği yeni ufuklara açılır. Göçmen kuşlar dönmüş, serçeler karların altından silkinip çıkmışlardır. Çamlar sanki yeni yeşermiş gibi karışıverirler, şevkle sürgün veren diğer ağaçların arasına. Laleler rengarenk baş kaldırmış, erguvanlar salkım salkım hayatı muştulamaktadır. Bir genç kız kalbi gibi kıpır kıpırdır gönüller.
Evet bahar sadece yeni aşkları getirmez, eski aşkların yaralarına da çiçek açtırır. Bütün her şeye rağmen hayat tazelenir, yeni arzular kıpkızıl bir gül gibi açarken, diğer çiçekler de mazideki hatıraları uyandırır ve teselli kokuları bırakırlar arza. Rüzgar ılık nefesiyle dolaşır afacan bir oğlan gibi. En az bahar kadar güzel genç kız yüzleri, güneşin ışığında çiçeklerin sayısını çoğaltırlar. Hayatın güzel olduğuna insanı en çok bu mevsim ikna eder.
Konya'nın baharı ise daha bir başkadır. Kayalı Park'tan gedavet eserken, sokaklardan caddelerden adımları şarkı söyleyen insanlar geçer. Alaaddin Tepesi Selçuklu sultanlarının gönülleriyle yeşerir. Mevlana'da Kubbe i Hadra, çam gibi dört mevsim yeşildir ancak nevbaharda sanki yeniden dirilip şehre yaşama sevinci aşılar. Karatay eski mahalle yaşantılarını anar, Selçuklu parkları piknik sepetlerini açar, Meram Bağları'nın türküsü, bülbüllerin dilinden güllerin sinesine dökülür. Sille bütün şehre davetiye çıkarır, bağlarına, dağlarına, barajına çağırır. Takkeli dağ bağrında açan yaban çiçeklerinin kokusunu ovaya , rüzgarın kanatlarıyla ulaştırır. "Güzele kepenek yakışır" derdi eskiler Konya' ya da her mevsim yakışır elbet ama bahar bu şehre ikindi güneşi gibi vurur. ( İkindi güneşi güzele vururmuş )
Ülkemizin buğday ambarı olan Konya için bahar, aynı zamanda yağmur mevsimidir. "Nisan yağarsa, mayıs öğünür" der çiftçilerimiz. Aslında demek istedikleri ekinlerin bol olacağı ve yüzlerin güleceğidir. Bütün nimetlerin bereketi, baharın avuçlarındadır. Bahar, hem zenginlik isteyene, hem de aşk isteyene bir umut kapısı olur böylece. Konya vaat eder, Konyalı umut eder, Yaradan da nasip ederse, yaz, eteğinde bin bir çeşit yemişle kapıdadır artık. Ama öyle hemencecik bitmesin bahar, daha tırtıllarımız kelebek olacak, goncalarımız gül olacak ve gönül dağımızı ilayda çiçekleri şenlendirecek..
Baharda açan her çiçek sevmek isteği uyandırır insanda, gençler yeni ufuklara yelken açarken, daha tecrübeli olanlar gönüllerindeki sevgiliyi canlandırırlar umut bahçelerinde. Mevsim ne kadar verimkar olsa da, bazı dallar yeşermez. İmkansızın bağrına postunu atan için bahar, renkli bir kartpostal gibi gelip geçer gözlerinden. Mazi kanar durur kırmızı güllerin yapraklarında.
Çalan telefonu aceleyle açtı genç adam: "Bir gün ayrılırsak, seni ne ile hatırlamamı istersin? " diye sordu kız. Soru yakıcıydı ama üzerinde durmadı oğlan. Camdan dışarı daldı gözleri, bir serçe yol kenarında birikintiden su içiyordu. "Serçe" dedi. "Niye serçe? Diye tekrar sordu kız. " Serçeler de benim gibi garip ve vefalıdır, üstelik nereye gitsen karşına çıkarlar ve beni sana unutturmazlar. " diye cevapladı oğlan. Soru sırası kendine gelmişti: "Peki" dedi "Ben seni ne ile hatırlayayım? Kız hiç düşünmeden "Erguvan" dedi. Oğlan: "Ama erguvan senede bir ay açar ve on bir ayda görünmez." dedi. "Olsun" dedi kız. "Senin erguvanı çok sevdiğini biliyorum beni de ömür boyu çok sevmeni istiyorum."
Yıllar geçti...
Erguvan dallarına konan serçeler, kulağına usulca fısıldadı oğlanın: Hatırladın mı? Derin bir Sükuttan sonra yalnız kendi duyacağı bir sesle: "Hatırlamak için unutmak lazım..."dedi.
ERGUVAN
Bir aycık gösterir güzel yüzünü
On bir ay dalında naçar erguvan
Belki de bilerek çeker özünü
Kıymet bilmeyenden kaçar erguvan
Yarimin remzidir yaprağı, dalı
Karşımda salınır nazlı edalı
Benden daha aşık, daha sevdalı
Gönlünü bahara açar erguvan
Gölgesinden geçen başını eğe
Rüzgarla sohbeti içine değe
Salkım salkım söyler derdini göğe
Her kederli kuşla uçar erguvan
Nisandan mayısa durur serine
Haziran sıcaktır, nasıl görüne?
Belki de aşıktır meçhul birine
Bencileyin yare duçar erguvan
Buram buram gelir kokusu bana
Yarimin teninden yayılır cana
Dalın ellerinde eflatun kına
Avuç avuç aşkı saçar erguvan
Marifet ağaçta, yaprakta değil
Güneşte, yağmurda, toprakta değil
Hasani'yim gönlüm çorakta değil
Dört mevsim içimde açar erguvan