Noel Baba mı, Nasreddin Hoca mı?
1931 yılında Huddon Sundlom adlı bir ilistratör tarafından coca-cola markası için çizdiği reklâmlar sayesinde bugünkü imajına kavuşan kırmızı kıyafetli, beyaz sakallı noel babayı çok sevimli bulmamak mümkün değil gibiydi sanki.
Son duyduğum habere inanamadım. Yıllardır rivayet olarak duyurulan Antalya’da yaşamış sahte baba bu yılki kutlamalara ev sahipliği yaptı. Antalya’da yaşadığını iddia eden, o kasabada yaşayan halkın da noel kıyafeti giymesi ve bunu kabul etmeleri beni şok etti.
Şimdi gelin bir düşünelim, her yılbaşı haftası her adım başı, gözümüze sokarcasına seyrettirilen manzaralar, bize ne kadar yabancı, ne kadar uzaktır… Acaba Osmanlı döneminde de var mıydı Noel Father? O gece eğlenmek adına çılgınlaşanlar, insanlıktan çıkanlar, sanki zaruri bir halmiş gibi de ertesi gün tatil yaptırılır. Gerçi bu yıl Cumartesiye denk geldi de zaten tatildi.
Herkesin tatil yaptığı o günde, çok yoğun çalışan biri var ki düşünmeden edemiyorum “Acaba o da tatil yapar mı?” diye. Siz ne dersiniz, ne düşünürsünüz bu konuda acaba?
Her an, her yerde genç yaşlı demeden nice canları “Al” emriyle alıp, öldüren Azrail yılbaşında ne yapar? Tatil yapar mı acaba?
Başköşelerine ışıltılı yılbaşı ağaçları konulan, yılbaşına özel sofralarla donatılan, o gece eğlenmek için hiç bir ayrıntının kaçırılmadığı evlerde ölüm nerede saklanır acaba?
Gözümüzü nereye çevirsek Noel Father ve çam ağaçları. Bu figürü ben hep kafamda şöyle tasvir ediyorum: Işıltılı bir kan kırmızısı, bizden olmayan, bizi yansıtmayan sinsi, göbekli, kırmızı kukuletalı, ütopya… Nereli olduğu bile bilinmeyen, geyiklerle havada uçan, tamamen yalan, bir tuhaf adam figürü. Neden Nasrettin Hoca değil de noel babaymış…
Atam değil, dedem değil, neden dolaşır sokaklarımızda, evlerimizde, mağazalarımızda, günlerce evlerde vitrinlerde neden oturur? Kimi temsil eder, neyi anlatır çocuklarımıza? Allah aşkına…
Kolayca sahiplendiğimiz, iştiyakla hazırlandığımız yılbaşı etkinlikleri insana/insanlığa ne kazandırır?
Bir yılbaşı gecesi, tüm hazırlıkların bitmişken, hediyelerin hazır, sofran kurulmuşken, tam eğlencenin dibine vuracakken, Azrail kapını çalsa… Bütün o ritüellerin içinden seni çekip çıkarsa…“eğlence bitti” gel koçum buraya dese …Yaaaa…Ne yapacan?
-“Her canlı ölümü tadacaktır.” (Ankebut, 57),
-“Sarp ve sağlam kalelere sığınsa bile!” (Nisa, 78)
Kendi emirlerimizin değil de, bizden olmayan, Allah ve peygamberin düşmanlarının, kanı beş para etmezlerin dayattıklarını nasıl bir robot gibi uyguladığımızdan, uygulamayanları da kınadığımızdan haber verecek…
-“Ey iman edenler sizler Yahudilere ve Hıristiyanlara benzemeyin yoksa münafıklardan olursunuz. Her kim onların yaptıklarında yaparsa onlardandır.” (Maide 51)
Yılbaşında da gelecek ölüm. Bir kalp krizi, bir trafik kazası Biri sebep olacak, farklı bir adı olacak yine Azrail’in. Gizliden bir el gibi canları göğüsten çekip çıkaracak. Müslümanlığı kandil gecelerinden, aşure günlerinden, bayramlardan ve Ramazandan Ramazana ibaret sananlar, İslam’ı da portatif bir din sanıyorlar. Sanki nereye taşıyıp, nerede kullanılacağına kendileri karar veriyorlar… Sanki İslam; kandil geceleri içeri alınan, yılbaşlarında kapıya konulan bir şey…
Eee, ya Kur’an-ı Kerimimiz… Yooo Kur’an her şeye karışamaz ki. Mantık kabul etmiyorsa, zamana uymuyorsa, biz kendi mantığımızla başkalarına benzeye bilirdik(!).
Din düşmanlarına ait olan, ne noel figüründen, ne yılbaşı ağacından, ne de hindi dolmalarından vazgeçmedik. Sırf çocuklarımız eğlensin diye süslü çorapları çocuklarının başucuna asan anne ve babalar yeni yıl sabahı çorapların içine koydukları hediyelerle çocuklara yeni bir din aşıladılar, haberleri yok.
Yeni yılın gelişi için mesaj yollayanları, e-posta atanları, telefon açanları, yeni yıl için hayır duada bulunanları tenzih ederim.
Fakat öte yandan sevdiklerine, Noel Babalı e-postalar gönderenlere ne demeli?. Evlerine çam ağacı dikip süsleyenler, kırmızı kaplı, rengeyikli pahalı hediyeler verenler. Azrail size de gelecek.
Bir yandan bizden olmayan değerleri kutsayın, diğer yandan bizim değerlerimizi taşlayın. Yığınlarca tezadı, hakareti, azgınlığı bayağı bir gelenek haline getirin. Unutmayın ki “Vur patlasın, çal oynasın” naralı yılbaşı gecelerinin ortasına da gelecek Azrail. Çağrılmayı beklemeden gelecek…
Belki saat 12′yi vururken, şampanyaları patlarken, kadehlerinizi tokuşturulurken belki… Dur durak bilmeden işine devam edecek Azrail.
Unutulduğu, ama asla unutmadığı yerde gelecek. Ahirette görüşürüz…
Hoşça, sağlıcakla kalın. Ama en önemlisi adam gibi Müslüman kalın…
NASRETTİN HOCAMIZ VE NOEL BABASI ARASINDAKİ 7 FARK…
1) Noel Baba yılbaşına doğru gündeme gelen bir “dönem” figürüdür. Nasrettin hoca yılın her günü yıldızdır!
2) Noel Baba ‘bütün çocuklara karşılıksız armağan verme’ gibi hayalî, imkânsız bir fikrin kahramanıdır. Nasrettin Hoca, ‘parayı veren düdüğü çalar’ dürüstlüğüyle realist ve gerçek bir kimsedir
3) Noel Baba çam ağaçlarının toplu katliamında başrol oynar. Nasrettin Hoca sadece bindiği dalı keser, zararı da sadece kendisinedir
4) Noel Baba maddecidir. Nasrettin Hoca paraya çevrilmeyecek bir zenginlik kaynağıdır, ruhu ve zekâyı besler.
5) Noel Baba geyiklerin çektiği kızakla, üstelik bir de uçarak, itici bir sürrealite içindedir. Nasrettin Hoca eşşeğine ters binerek reel ortamda sürreallik gösterdiği için daha çarpıcıdır.
6) Noel Baba aslen Antalya çıkışlıdır, fakat asimile olmuştur, doğum yerini meraklısı bilir. Nasrettin Hoca sonsuza dek Akşehir'in evladıdır.
7) Noel Baba herhangi bir babalığını görmediğimiz bir çam‘baba’sıdır. Nasrettin Hoca hepimizin hocası ve babasıdır.