17 Aralık 2013'den bugüne ülkemizde yaşananlar, taraflı tarafsız bu vatana gönül vermiş tüm insanlarımızın canını acıttı.
Neymiş efendim; Yaşananlar yolsuzlukla mücadeleymiş,
Keşke öyle olsa, bu ülkeyi soyup soğana çevirenler, tek tek ortaya çıkarılsa da bizde tüm hırsızlardan soysuzlardan kurtulmuş olsak.
Ama nerde,
Bu olayla birlikte bu ülkeyi soyan esas oğlanlar, eski tecrübelerinden yararlanarak bir anda temiz toplum tezini ortaya atıverdiler,
Yolsuzluk yapan bu ülkeyi soyan babamın oğlu da olsa Allah belasını versin.
Ancak, aklımızı başımıza almamız lazım, mesele ne yolsuzluk ne de rüşvet.
Daha önce meselenin nasıl “ağaç olmadığı, dershane olmadığı” ortaya çıkmışsa bugün de mesele kesinlikle “yolsuzluk ve rüşvet” değildir,.
Baştaki hükümete karşı sistemli bir savaş yürütülüyor bu savaşın aktörleri de kendilerini gizlemeden açıktan mücadele ediyorlar,
O Şahıs'ın kalemleri, yazılarıyla meydan okurken, kendilerinden olan yargı mensupları da o yazılardan yola çıkarak harekete geçiyorlar. Buna HSYK'nın malum üyeleri de destek veriyorlar.
Durum böyle olunca da, savcılar ellerindeki çalışılması gereken dosyaları adliyenin tozlu raflarına atarak, yeni yeni dosyalarla ortaya çıkıyorlar,
Bunu görüp de bu yapılanların hukukla, yolsuzlukla düşünmek tamamen saflık oluyor.
Bu davranışlarda yolsuzlukla mücadele adına temiz toplum ideali ayaklar altına alınarak ikiyüzlü davranışın tüm örnekleri sunuluyor.
Hükümete karşı sistemli saldıranlar, Türkiye’yi esas soyan hırsızlara hizmet ediyorlar, belki de bunlardan da haberleri olmayacak kadar “ya cehalet yada hıyanet” içerisindeler.
Tarih boyunca seçimle iktidara gelenlerin darbelerle görevlerinden uzaklaştırıldıktan sonra kimlerin köşeyi döndüğü yakın tarihimizde hep gördüğümüz gerçeklerdi.
Allah aşkına, 27 Mayıs1960 ve 12 eylül 1980 hükümet darbesini yapanların servetlerini ve Türkiye”nin o dönemlerdeki ekonomisini bir inceleyin.
Darbe teşebbüsünden daha büyük bir yolsuzluk olmaz, Çünkü darbe ahlaksızlığı, yolsuzluğu içinde barındıran en sistemli yolsuzluktur.
Onun içinde zararı hep uzun vadeli olur, insanların geleceğini çalar her darbe ülkeyi ekonomik sosyal ve kültürel yönden onlarca yıl geriye götürür.
Cumhuriyet tarihinde yapılan bir darbenin bu ülkeyi bir santim ileriye götürdüğünü söyleyin bende tüm bu yazdıklarımdan dolayı özür dileyeyim ve kalemimi kırayım.
Darbelerin ilk katlettiği temiz toplumla ilgili insanların beklentileridir.
28 Şubat sürecinin ilk kampanyası da sürekli aydınlık için bir dakika karanlık eylemiydi Sonuç ne oldu?
Üke ABD den gönderilen Kemal Derviş ekibine mahkum edildi üç kuruşa muhtaç İMF nin dümen suyuna girmiş nur topu gibi bir Türkiye doğdu,.
12 Eylül 1980 öncesi ülkenin kan gölü haline gelmesinin de darbecilerin oyunudur, Balyoz planı da darbecilerin ülkeyi 12 eylül öncesine getirme oyunudur.
Günümüzdeki kullanılan O Şahıs”ın yaptıkları da, Darbeye ortam oluşturarak darbecileri bir kurtarıcı gibi iktidara oturtmaktır.
Günümüzde istenen de bunlardan farklı değildir,
Başbakana karşı yürütülen tüm kampanyalar, ülkemizi Amerikan işgaline hazırlama operasyonlarıdır.
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra, Amerika mandasını talep edenler, şimdi de deniz ötesinden gelen emirlerle ilan ettikleri “Erdoğan diktatörlüğünden” kurtulup, Amerika mandasını kabul etme hayaliyle yanıp kavrulmaktadırlar.
Toplum içerisinde bugünlerde sık sık dillendirilen bir başka konu; bu mesele o Şahıs”ı aşmıştır düşüncesidir,
Bunu söyleyenler doğru bir yaklaşım içerisinde olabilirler.
O zaman “O Şahısın” yazarları ve çizerleri bunun hala niye farkında değiller acaba?
Eğer gerçekten söylenenler doğru O Şahısın bunlarla ilgisi yoksa sürekli başımıza gelenlerin başbakanın izlediği yanlış siyaset yüzünden geldiğini niye ısrarla gündemde tutuyorlar.
Bu tavırlarıyla ülkemize karşı yürütülen operasyonların tetikçiliğini yaptıklarının ne zaman farkına varacaklar acaba,
Türkiye cumhuriyet tarihinin malum dış politikasından farklı cesur bir dış politika uygulamıştır, bu doğrudur ve bundan rahatsız olanlar vardır, oda doğrudur.
Uygulanan bu politika için Amerika'dan izin alınmadığı da doğrudur.
Bundan memnun olmayanların bizi durdurmak için bir şeyler yapacağı da doğrudur, Bunların hepsini biliyorduk.
Ancak, bizi bizle vuracaklarını bu iş için, O Şahıs”ı kullanacaklarını hiç ama hiç düşünmemiştik.
Söylendiği gibi bu iş O şahıs”ı aşmış olabilir. Ancak onun suçlu olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
Evet “O Şahıs” yanlış yapmıştır, yaptığı yanlışta en az Ergenekoncular kadar bu ülkeye zarar vermiştir.
Onun için “O Şahıs” mutlaka yargılanmalı ve cezasını çekmelidir.
Yok, O şahıs Amerika'nın elinde rehin olduğu için bu yapılanları zorla yapıyorsa, bundan da haberimiz olsun.
Bu millet hiçbir vatanseverini “gavur ellerde” bırakmaz.
Mustafa Kemal’den bir anı:
Kazım Karabekir le birlikte Urfa milletvekili Ali Saip bey, Atatürk'e suikast girişiminden yargılanmaktadır.
Dava dosyası mahkeme ile Yargıtay arasında gidip gelmektedir,
Atatürk bir gün, Yargıtay savcısı Baha Arıkan'ı bir akşam Karpiç ismindeki, sürekli yemek yediği alkol aldığı lokantasına davet eder.
Ve orada, yemek sonrası sorar;
Baha “Ali Saip davası ne oldu?”
“Mahkemenin kararını bekliyoruz!”
Atatürk kızar:
“Mahkemenin kararı ne demek?
Mahkemeyi de kapatırım, hakimleri de, seni de atarım!”
Müsaadenizle sorabilirmiyim!
Hayır sormayacağım.