Obama'nın başkanlık karnesinde 5 kırık not

Suriye, Irak, uluslararası terörle mücadele, Ortadoğu barışı ve Guantanamo konularında başarısız olan Obama, 20 Ocak'ta Trump'a kötü bir miras bırakacak- 500 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği Suriye iç savaşı boyunca gösterdiği "pasif" ve "kararsız"

WASHINGTON (AA) - HAKAN ÇOPUR - Suriye, Irak, uluslararası terörle mücadele, Ortadoğu barışı ve Guantanamo konularında başarısız olan ABD Başkanı Barack Obama, 20 Ocak'ta görevi devredeceği seçilmiş Başkan Donald Trump'a kötü bir miras bırakacak.

Başkent Washington'da cuma günü yapılacak devir teslim töreniyle 8 yıllık başkanlık dönemi sona erecek Obama, kendisinden önemli adımlar beklenen 5 başlıktaki başarısız politikalarıyla birçok kesimden eleştiri aldı.

Başkanlığının ilk döneminde bazı alanlarda performansı beğenilen, bazı konulardaki yönetimi ise yetersiz bulunan Obama, özellikle başkanlığının ikinci dönemindeki Suriye ve Ortadoğu politikalarıyla hem ülke içinde hem de bölgedeki müttefik ülke başkentlerinde eleştiri oklarının hedefi oldu.

- Suriye'deki iç savaş

Suriye'de 500 bine yakın kişinin hayatını kaybettiği iç savaş boyunca gösterdiği "pasif" ve "kararsız" politikaları, Obama'nın başkanlığı döneminde en kötü icraatları olarak hatırlanacak gibi gözüküyor.

Suriye'deki iç savaş 6. yılına girerken halen siyasi bir çözümün bulunamamış ve DEAŞ tehdidinin ortadan kaldırılamamış olması, Washington yönetiminin Suriye politikasındaki etkisizliğinin bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Hem İslam dünyasının hem de Ortadoğu liderlerinin 2009 yılı başında göreve geldiğinde kendisinden çok şey beklediği Obama, "Arap Baharı" ile sarsılan Suriye'deki gelişmeleri mümkün olduğunca "mesafeli" takip etme yolunu seçti.

Obama, Ağustos 2012'de "kimyasal silah kırmızı çizgimizdir" açıklaması yapmasına rağmen 2013-2014 yıllarında Suriye'de birçok kez kimyasal silah kullanıldığı kanıtlansa da hiçbir somut adım atmadı veya atamadı.

Beşşar Esed'in gitmesi gerektiğini ilk kez 2011 yılı ağustos ayında dile getiren ve bu söylemi farklı zamanlarda tekrarlayan Obama, muhaliflerin Şam şehir merkezine birkaç kilometre kadar yaklaştığı sonraki iki yılda bununla ilgili hiçbir girişiminde bulunmadı ve "Esed rejiminin varlığını sürdürmesine dolaylı olarak yardım ettiği" eleştirilerine hedef oldu.

Denver Üniversitesinde uluslararası ilişkiler profesörü ve Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Başkanı Nadir Haşimi, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "Bundan 20 yıl önce nasıl Bosna ve Ruanda'daki katliamlar, Bill Clinton yönetiminin peşini bırakmadıysa, Suriye'deki kriz de görevinden ayrıldıktan sonra Obama'nın peşini bırakmayacak. Bazı şeyleri zamanında yapmış olsalardı durum farklı olabilirdi. Sonuçta yüz binlerce insan hayatını kaybetti." dedi.

Merkezi Washington'da bulunan düşünce kuruluşu Ortadoğu Enstitüsü (MEI) uzmanlarından Murhaf Jouejati de AA'ya yaptığı açıklamada, "Obama, (Suriye'de) diplomasinin çalışacağına nasıl kanaat getirdi orası meçhul. Açık olan şey, düşebilme ihtimalinin olduğu dönemde Esed rejiminin, Batı'nın askeri olmayan desteğini aldığıdır." sözleriyle Washington'ın Suriye yaklaşımını eleştirdi.

Rusya ile İran'ın, Esed rejimi lehine ülkeye müdahale etmelerinden sonra Türkiye'nin "güvenli bölge oluşturulsun" önerilerine de sırt çeviren Obama yönetimi, bu noktada da "sivillerin korunmasına yönelik yeterince adım atmamakla" itham edildi.

- İç savaşın eşiğinde Irak

Obama, 2008 yılındaki başkanlık seçimlerinde Ortadoğu dış politikasını "Irak savaşını bitirme" üzerine kurarak oy toplarken, 8 yıllık görev süresinin sonunda adeta iç savaşın eşiğine gelmiş bir Irak'ı miras bırakıyor.

Nisan 2007'de seçim kampanyası sırasında, "Irak savaşını sona erdirmenin bir imza uzağımızda olduğunu düşünüyorum." diyen Obama, 8 yılın sonunda ülkedeki şiddet ortamını bitiremediği gibi ülkeyi "İran etkisine teslim ettiği" eleştirisinden de kurtulamadı.

Irak'tan son askerini 2011 yılında geri çeken Obama yönetimi, Nuri el Maliki yönetiminin her geçen gün Şii politikalarını hissettirdiği ülkedeki yükselen "mezhepsel ayrımcılık" tehlikesini göremedi ya da görmek istemedi.

Ankara'nın ve Erbil'in uyarılarını dikkate almayan Obama'nın, Irak'ta kapsayıcı bir yönetimin oluşmasını teşvik etmek yerine Maliki'nin "otoriterleşmesini" desteklemesinin sonuçlarından birisi de, terör örgütü DAEŞ'in Irak'a hızlıca yerleşebilmesi oldu.

Dönemin ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Senato İstihbarat Komitesinde Irak'ın masaya yatırıldığı 2014 yılındaki bir toplantıda "Irak'ın içine düştüğü krizde, Maliki hükümetinin izlediği dışlayıcı politikaların büyük rolü olduğunu" dile getirdi.

Maliki'nin ardından göreve gelen Haydar el İbadi ile de yeterince istikrarlı bir çizgi yakalayamayan Bağdat yönetimi, mezhep çatışmaları ve DEAŞ tehdidiyle yüzleşmeye devam ediyor.

- PYD'ye destek ve terörle mücadele söylemi

Ulusal güvenliğine en büyük tehdidin terör örgütü DEAŞ olduğunu her fırsatta dile getiren Obama yönetimi, terörle kapsamlı mücadele söylemine zıt bir şekilde terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD/YPG'ye destek verdi.

Suriye'deki ılımlı muhalifleri yeteri kadar desteklemeyen Washington yönetiminin DEAŞ ile mücadele kapsamında sırtını büyük ölçüde PYD'ye dayaması, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni gerginliklere neden oldu.

PKK'nın Suriye kolu PYD'nin silahlı birimi YPG'nin büyük ortak olduğu Suriye Demokratik Güçlerine (SDG) önemli ölçüde silah ve mühimmat desteği veren ABD, Türkiye'nin bu konudaki ulusal güvenlik hassasiyetlerine kulak vermedi.

Nitekim Washington Post gazetesinin Beyrut Büro Şefi Liz Sly, gazetede önceki hafta yayınlanan "ABD'nin askeri yardımı, Suriye'deki solcu Kürt milislerin büyük emellerini besliyor" başlıklı makalesinde "PYD güçlerinin SDG koalisyonunun dörtte üçünü oluşturduğuna ve böylece ABD askeri desteğinin en fazla PYD'ye yaradığına" dikkat çekti.

Görev süresinin son ayında "PYD'nin Suriye'de masada yer alması gerektiği" açıklamasını da yapan Obama yönetimi, bir terör örgütü olan DEAŞ ile mücadele için Suriye'deki bir başka terör örgütü PYD/YPG'ye sırtını dayamış gözüküyor.

- Ortadoğu barışı

Obama, görev yaptığı iki dönem boyunca Ortadoğu barışı konusunda da iniş çıkışlar sergileyerek "zayıf" bir görüntü çizdi.

Göreve geldiğinde İsrail-Filistin sorununu iki-devletli çözüm ile çözeceğini vaat eden Obama, özellikle 2. döneminde bu vaadinin aksine adımlar atarak Temmuz 2014'te İsrail'in düzenlediği Gazze saldırılarına "kendini savunma hakkı" diyerek destek verdi.

ABD tarihinin en büyük askeri yardımı da yine Obama yönetimi döneminde yapıldı. İsrail'e 10 yılda 38 milyar dolarlık askeri yardım yapılmasını öngören anlaşmayı imzalayan Obama, "ikili ilişkilerimiz sarsılmaz" yorumunu yaptı.

Başkanlığı süresince İsrail'in neredeyse tüm askeri ve siyasi adımlarına güçlü destek veren, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) İsrail'i eleştiren 9 tasarıyı reddeden Obama yönetimi, BMGK'daki "İsrail'in yasa dışı yerleşim yerlerini derhal ve tamamen durdurmasını" öngören kararın çıkmasına destek verdi.

Öte yandan Obama'nın son ayında attığı bu adım "tarihi" nitelikte kabul edilse de Ortadoğu barışına hizmet etmek için oldukça geç kalmış bir eylem olarak değerlendirildi.

- Guantanamo'yu kapatamadı

Obama, 2008'deki başkanlık seçim dönemindeki en önemli vaatlerinden biri olan "Guantanamo'daki tutukevini kapatma" sözünü de 8 yıllık görev süresi içinde tutmayı başaramadı.

Guantanamo'daki tutukluların sayısını kademeli olarak azaltan, her fırsatta burayı kapatmayı istediğini dile getiren Obama, kapatamamasına gerekçe olarak Kongredeki Cumhuriyetçileri gösterdi. Ancak Amerikan kamuoyunun bir bölümü Obama'yı, Guantanamo'nun kapanması için elindeki tüm yasal yetkileri kullanmamakla suçluyor.

AA

Gündem Haberleri

Tüm yurt kardan nasibini aldı
CHP Kazandı Kıymete Bindi
Karı gören Ankaralılar Elmadağ'a akın etti
Murat Kurum, depremde evi yıkılan başöğretmenin yeni evine misafir oldu
Aksaray, Niğde ve Karaman'da Yoğun Kar Yağışı ve Tipi: Karayolları Trafiğe Kapatıldı