Sırlar kapısı, büyük hesaplaşma, sırlar ötesi, son buluşma gibi öbür tarafta görüşürüz türü programları izlemiyorsanız da duyuyorsunuzdur. Hemen bütün kanallar ardı ardına birbirine benzer formatlarda bu tür diziler yayımlamaya başladılar.
Geçenlerde hanımın ısrarıyla birine takılıp biraz izledim. Bir kadın ölmüş. Güya hesabı görülüyor. Tatsız tuzsuz birisi, kimse artık(!), soruyor, bu cevaplıyor. Ama niye böyle davranmadın filan diyor. Bu minval üzere ölenin dünyada iken yaptığı yanlışlar tekrar gösteriliyor. Seyirciye deniyor ki Bak bu böyle yaptı kitabı sol tarafından verildi, sen öyle yapma, paçayı kurtar!..
Kızlarımızın üniversitelerden atılma pahasına başlarından çıkarmadıkları ve Allahın emri diye başlarını örttükleri başörtüleri hiç ortalarda görünmüyor. Yani başörtüsü emri yok sayılıyor. Pek çok ayet ve hadiste ilk sualin namazdan olacağına dair kesin bilgiler olmasına rağmen, hiç kimseye namaz kılıp kılmadığı sorulmuyor. Oruç yok, zekat yok, o yok, bu yok
Kardeşim Cennete girmek öyle bir iki miskine para vermek ve sadece kimsenin tavuğuna kış dememekle olacaksa çok kolaymış. Biz hiç yorulmayalım.
Televizyon izlenme oranlarında çok ciddi bir getirisi olduğu için icat edilen bu öbür taraf dizilerinin milletin dini inanışına zarar verdiğini düşünüyorum.
Öbür tarafta görüşürüz!
***
Bir okurumuz bizi deniyor ellalem. Üşenmemiş bir mektup göndermiş. Yazdıklarının yayımlanmasını istiyor. Hay hay buyrun yazın. Burada herkesin görüşünü dile getirme hakkı var. Başka okurlarımızda benzer isteklerde bulunurlarsa başım üstüne
Kurtarılan Adamdan Mektup
Merhaba Sevgili Memleketi Kurtaran Adam
Ben kurtarılan adamlardanım. Vatandaşım. Gazetenizde kurtarılan adam köşesi olmadığından size kurtarılan adamdan mektup ismiyle yayınlarsınız diye yazıyorum. Temennim bundan böyle kurtarılanlardan gelecek mesajları yayınlamak için, belki bir de kurtarılan adam köşesi ihdas edersiniz.
Yazılarınızı severek okurum. Kurtarma işlevinizi de önemserim. Benim yazacaklarım size ya da köşenize dair değil. Köşenizin en işlevsel olduğunu ve mesajımın ancak sizin kanalınızla ulaşacağını düşündüğümden.
En iyisi sadede geleyim. Sizin gazetenizde de diğer yerel ve ulusal basında da sıkça yer aldı
Büyükşehir Belediyesinin Konyalıya festival nedeniyle sunduğu sanatçı isimleri. Konunun ele alınış şekli hakkında düşüncelerim var. Bir kısım buna siz de dahil, belediyenin tutumunu yoldan çıkma olarak nitelediniz. Bir başka kesim bunu Konyalıyla alay edecek malzeme arayışına uydurdu. Bir diğeri biz söylemiştik zaten, bunlar renksiz kokusuz demeye getirdi. Neydiler ki ne yapsınlar?
Biz kurtarılanlar da bunları izliyoruz. Ben öncelikle niyetin sorgulanmasını önemserim. Belediye bunu hangi niyetle yaptı? Ve bahsettiğim kesimler hangi niyetle bunları söylüyor? Ben öncelikle muhalif duran herkesin evinde bu şarkı ve şarkıcıların dinlendiğini
biliyorum. Çünkü benim evimde de çalınıyor. Bu mazeret değil, bunu biliyorum. Böyle olması alenileştirilmesini gerektirmez. Belediyenin de karşısında ve yanında duranların da müraileştiği bir sistemimizin olduğunu söylemeye gerek var mı?
Şimdi size birisi Orhan Abinin yeni imajı, Beyazın Zeki Mürenle ilgili düşünceleri, Mehmet Ali Erbil ve minik mankenler türü magazin haberlerini gazetenizde niye yazdığınızı sorarsa...
Attığınız taş kurbağayı ürkütmeli sanırım. Gazetecilik yaparken objektiflik önemli dediğinizi duymuştum. Niçin bunları yaptıklarını ya da yazmadan önce yazılanların doğruluğunu sormak da objektiflik kriterlerine girmez mi?
Önemsenmek biraz da bu şartlara bağlı diye düşünüyorum. Konserlerin birinde yaklaşık 5 bin kişi adı geçen şarkıcıyla henüz yeni çıkmış şarkılarını 2 saat boyunca aynı anda söylediğine göre müşterileri de pek çok bu adamların ve aramızdalar. Ve Belediye onların da Belediyesi.
Onca yayın kuruluşu dururken düşüncelerimi size yazdım. Sizi beğenip önemsedim.
Bakalım yazdıklarım yayınlanacak mı? Ben de önemsenecek miyim?
Merak ediyorum. Sevgili Kurtarıcım.
Memlekette kurtarılmayı bekleyen adam...